“TARİHİ EMPERYALİST GÜÇLER DEĞİL, TARİHÇİLER DEĞERLENDİRMELİDİR”

Baro Başkanı yaptığı yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

Emperyalist devletlerce Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiyesi ile topraklarının  paylaşımı amacıyla çıkartılan Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) tam olarak istenen sonucu vermememiştir. Halkımız ise  emperyalist tasfiye ve köleleştirme projesine karşı tarihe Kurtuluş Savaşı olarak geçen topyekûn bir direnişle ve başarıyla karşı koymuştur. Bu direnişin hukuki ve siyasi sonucu Türkiye Cumhuriyeti’dir. Köleleştirme projesi Sevr’i yırtıp atan milletimizin ve onun kurtarıcı lideri Atatürk’ü bir türlü içlerine sindiremeyenlerin çabaları bugün de devam etmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ifade özgürlüğüne ilişkin hak ihlali tespitinin yanında asıl önemi soykırımın bir hukuk kavramı ve suç tanımı olduğunu, soykırım suçunun varlığına ancak yetkili mahkemelerin karar verebileceğini, bireylerin ya da kurumların bir olaya ilişkin soykırım hükmü veremeyeceğini, 1915 olaylarının “soykırım”olduğuna ilişkin yetkili mahkemelerce verilmiş bir karar bulunmadığını ortaya koyması ve bu kapsamda soykırım değerlendirmesi yapılamayacağını saptamasıdır.

Kendi geçmişlerine ve kanlı ellerine bakamayan emperyalist ve yayılmacı menfaat odaklarım, güncelleyip süsledikleri yeni Sevr dayatmasına karşı milli refleksi kaynağında söndürmeye yönelik baskı ve şantajlarının hiçbir temelinin olmadığı bilinmelidir. 1915 olaylarının soykırım olarak tanımlaması, ekonomik ve siyasal çıkarların, tarihsel gerçekliğin ve hukukun önüne geçmiş olduğunu göstermektedir.  Üzerinden çok uzun süre geçmiş tarihsel unsurlar ve tartışmalar objektif tarihçilerce değerlendirilmelidir. ABD Başkanını, soykırım nitelemesini, emperyalist siyasetin bugüne yansıyan  olumsuzluklarını ve dünyaya her yönüyle egemenlik kurma hayallerini kınıyorum