Türkiye'yi önümüzdeki 15-20 yıl boyunca ılık ve yağışlı yeni bir iklim dönemi bekliyor. Şiddetli bir kuraklığı 2007'de yaşayan ülkede bu yılki aşırı yağışlar, "Kuzey Atlantik Salınımı"na bağlanıyor. Bunun yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu belirten Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ecmel Erlat'a göre yağışlara rağmen küresel ısınma ve kuraklık tehlikesi devam ediyor. Erlat, yazları normalin üzerinde hava sıcaklıkları beklediğini dile getiriyor: "Bu yıl El Nino yılı, yani atmosferde depolanan enerji geri verilmek üzere. 1998'de olduğu gibi çok sıcaklar yazlar olacak."

Yeryüzünde sıcaklık ve yağış gibi iklim elemanlarının, atmosfer dolaşımında görülen değişmelere bağlı olarak yıldan yıla farklılıklar gösterdiğini anlatan Doç. Dr. Erlat, bu değişmelerden bazılarının oldukça düzenli dalgalanma veya salınımlar şeklinde ortaya çıktığını söyledi. Salınımların bilinen en iyi örneklerinin El Nino (Güneyli Salınım-ENSO) ve Kuzey Atlantik Salınımı olduğunu aktaran Erlat, Atlas Okyanusu'ndaki basınç değişmelerinin, Türkiye'nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası, Avrupa ve Amerika'nın doğusuna kadar uzanan çok geniş bir alanda iklim şartlarını belirlediğini ifade ediyor:

"Atlantik'in güneyinde bir basınç sistemi var, ismi Azor. Bir de kuzeyinde bir basınç sistemi var, onun da ismi İzlanda. İkisi tahterevalli gibi çalışıyor. Birinde basınç yükselirken ötekinde azalıyor. Bu hareketler sırasında bölge üzerinden geçen rüzgârlar da kontrol ediliyor. İkisi arasındaki basınç farkı arttığında Atlantik üzerinden gelen ve bizim bölgeye yağış getiren 'depresyon' dediğimiz sistemler, kuzeyden geçiyor bazı yıllarda. O zaman da Avrupa çok daha yağışlı ve ılık kışlar yaşıyor. Bütün yağış oraya kaydığı için Akdeniz havzası olarak kışı kurak geçiriyoruz. Bazı yıllar tam tersi oluyor, yağış getiren sistem güneye kayıyor, yani Akdeniz havzası üzerinden geçiyor. Avrupa, bu kez Sibirya üzerinden soğuk hava alıyor. Çok sert ve soğuk, yağışsız kışlar geçiriyor. Bizde de bu yılki gibi yağışlı ve ılık oluyor. Kiel Üniversitesi'nden Mojib Latif'in çalışmalarına göre önümüzdeki 15-20 yılın bu şekilde geçmesi öngörülüyor."

Doç. Dr. Erlat'ın verdiği bilgiye göre 1864 yılından günümüze kadar olan dönemde Atlas Okyanusu'ndaki bu değişim biliniyor ve takip ediliyor. Mesela 1940'lı yılların başından 1970'li yıllara kadar okyanus üzerindeki batı rüzgârlarının Akdeniz üzerine kayması sonucu, Avrupa'da geçen yüzyılın en soğuk kış mevsimleri yaşandı. Hitler'in Fransa'yı istilasının ertelenmesi ve Moskova'ya saldırısının yenilgiyle sonuçlanması, bu dönemdeki şiddetli kış şartlarıyla açıklanıyor. 1980 kışından itibarense Atlas Okyanusu üzerindeki basın değişikliklerine bağlı olarak batı rüzgârları ve yağış getiren sistemler Avrupa üzerine kaydı. Bu sebeple Avrupa ılık ve yağışlı kışlar geçirirken İspanya, Portekiz ve Türkiye'deki kuraklık, tarım ve enerji sektöründe ciddi kayıplara yol açtı.

1961 ile 1970 arasında birbirini izleyen sekiz yıl boyunca yağış getiren sistemlerin Akdeniz havzası üzerine kayması, Türkiye'de de yıllık ve kış yağışlarının belirgin olarak artmasında, nemli/çok nemli yıllların ortaya çıkmasında etkili oldu. Buna karşılık 1971 sonrası Kuzey Atlantik Salınımı'na bağlı olarak yağış getiren sistemlerin Avrupa'ya kayması, Türkiye'de şiddetli ve yaygın kuraklıkların görüldüğü bir dönemin ortaya çıkışında etkili oldu. Yıllık ve kış yağışlarının uzun süreli ortalamanın altında kaldığı dönem 1970'li yıllarda başladı, 1971-1973 ile 1988-1992 dönemlerinde şiddetli ve yaygın kuraklıklar meydana gelmişti. Çalışmalar, Kuzey Atlantik Salınımı'nın 12, 14 ve 24. sekiz yıllık periyotlarla tekrarlandığını gösteriyor.

Bu durumun küresel sıcaklık artışıyla bir ilgisi olup olmadığına da açıklık getiren Ecmel Erlat'a göre insanlar karbondioksit salınımına devam ediyor. Günde milyonlarca ton karbondioksit, atmosfere bırakıyoruz. Bir taraftan da doğal döngüler var. Güneş lekelerinin sayısı, dünyanın güneşten aldığı enerji miktarı değişiyor. Okyanus akıntıları ve buna bağlı olarak su sıcaklıkları değişiyor. Bütün bunlar rüzgârları da etkiliyor. Orkestra çalmaya devam ediyor ama insanın enstümanının sesi biraz daha kuvvetli çıkmaya başladı.