Birleşmiş Milletler tarafından çevre konusunda farkındalığı artırmak ve alınacak önlemler üzerinde baskı oluşturmak için 5 Haziran gününün, Dünya Çevre Günü olarak belirlendiğini ifade eden Aksungur, aradan 49 yıl geçmesine rağmen çevre tahribatlarının hızını kesmeden devam ettiğini ve bu felaketlerin yaşanmasında insan faaliyetlerinin rolünün oldukça fazla olduğunu belirtti.

MARMARA DENİZİ ÖLÜYOR

İnsan faaliyetlerin çevreye verdiği zararın en önemli örneklerinden birinin Marmara Denizi’nde ortaya çıkan Musilaj diğer adıyla Deniz Salyası olduğunu söyleyen Aksungur;  Musilajın oluşmasında iklim değişikliği, betonlaşmanın yanı sıra asıl etkenin evsel ve endüstriyel atıklar olduğunu belirtti. Şu anda Marmara Denizi'ne sınır değerlerinin çok üstünde atık deşarj edildiğini bazı yerleşim yerlerinde ise arıtma tesisinin bile olmadığına dikkat çeken Aksungur;  “Uzmanlara göre bu şekilde devam edilirse Marmara Denizi ölecektir ve eğer musilaj yok edilemezse, Ege Denizi’ne, Akdeniz’e oradan da Okyanusa kadar uzanacaktır” dedi.

Ülkemiz için öne çıkarılacak bir diğer çevre konusunun da Kanal İstanbul Projesi olduğunu vurgulayan Aksungur şöyle devam etti:

“Deprem tehlikesi ile karşı karşıya bulunan İstanbul’un depreme hazır hale getirilmesi ve binaların güçlendirilmesi için tüm olanakların seferber edilmesi gerekirken ve bunu gerçekleştirmenin maliyeti açıkken, kamu kaynaklarını Kanal İstanbul Projesine yönlendirmek akıl almaz bir durumdur. Bu projeyi gerçekleştirerek İstanbul’u üçe bölmek,  olası bir depremde ulaşım sorunları yaratacak, aynı zamanda yeraltı sularına, deniz canlılarına, tarıma zarar verecektir. Projenin zemin göçüklerine yol açma olasılığı da bulunmaktadır. Kuzey Anadolu fay hattına yaklaşık 15 kilometre mesafede olması da unutulmamalıdır. İstanbul Kanalı Projesini gerçekleştirmek, musilaj sorunu ile birlikte Marmara Denizinin ölüme doğru gidişini hızlandırmaktır.

Devletin önde gelen görevlerinden birinin yaşam alanlarını, doğal varlıklarımızı, su kaynaklarımızı, ormanlarımızı korumak olması gerekirken; Rize İkizdere İşkencedere Vadisi'nde, Mersin Gözne Vadisi’nde, Tunceli Çemişgezek'te ve diğer doğal değerlerimizde, halkın direnişine rağmen taş ocağı, maden ocağı, baraj, HES projeleri yapılmasına, iktidar onay vermeye devam ederek tabiat varlıklarımıza zarar veriyor.

ANIZ YAKIMI TOPRAKTAKİ ORGANİK MADDELERİ ÖLDÜRÜR

Kentimizde de pek çok çevre sorunuyla karşı karşıyayız. Hasat mevsiminin başlamasıyla Adana ve çevresinde topraktaki organik maddeleri öldüren anız yakmaya, bu yıl da önceki yıllarda olduğu gibi devam edilmektedir. Oysaki anız yakmak, topraktaki organik maddeleri öldürmekte ve önemli bir çevre kirliliğine yol açmaktadır.

Adana’da bir süre önce, Avrupa’dan ithal edilen plastik atıkların doğaya atıldığı ya da yakıldığı görüntülendi. İngiltere’nin Türkiye'ye ihraç ettiği plastik atıkların sadece bir senede, 2020 yılında, 210 bin ton civarında olduğunun kaydedildiğini düşünürsek, bunların küçümsenmeyecek bir kısmının doğaya atıldığını ya da yakıldığını da eklersek; tarımın gözbebeklerinden olan Adana’ya verilen zarar büyüktür.

KENDİ ATIKLARIMIZIN DÖNÜŞÜMÜNÜ SAĞLAMALIYIZ

Kendi atıklarımızın dönüşümünü sağlayamazken başka ülkelerin çöpünün, atıklarının ithal edilmesi kabul edilemez.  Durumun iç ve dış kamuoyunda yankı bulmasının ardından Ticaret Bakanlığı olumlu bir kararla etilen polimer atık ithalatını, "ithalatı yasak diğer atıklar" listesine ekledi. Ancak bu yeterli değildir. Tüm plastik atık ithalatı durdurulmalıdır.  

Doğa talanı hızını artırarak devam ediliyor, kentlerimizdeki betonlaşma had safhada,  parklar, yeşil alanlar ve deprem toplanma alanları rahatlıkla imara açılıyor, tabiat varlıklarımıza ve su kaynaklarımıza madencilik, taşocağı vb. yapmak üzere şirketlerin kullanımına veriliyor,  fabrikaların atıkları tarım arazilerini, su kaynaklarını mahvediyor. Tüm bunlar iklim değişikliğiyle birlikte yaşam alanlarımız, doğal varlıklarımız üzerinde büyük tehdit oluşturuyor.  Bu tehdit karşısında hepimizin,  tüm kurum ve kuruluşların kararlılıkla mücadele etmesi elzemdir. TMMOB bu konularda o kadar hassastır ki; Rize İkizdere'deki İşkencedere Vadisi'nde taş ocağı projesini destekleyen İMO Rize Temsilcisini görevden almıştır.