Av. Çıtırık, geçen hafta Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) şiddete dönüşmeyen ve anayasanın kendilerine tanıdığı hakkı kullanan öğrencilere ‘orantısız güç’ kullanılması, ‘ses’, ‘biber gazı’, ‘tazyikli su’ ve TOMA tabir edilen araçlarıyla saldıran güvenlik güçlerini ve bunları yönetenleri esefle kınadığını söyledi. Av. Çıtırık, “Yine bu öğrencileri yetiştiren değerli akademisyenlere yönelik haksız ve yakışıksız bir uslup kullanarak hakaret eden zihniyeti de buradan protesto ettiğimi açıklıyorum. Anayasanın 2. Maddesinde demokratik, laik-sosyal hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Burası polis devleti değildir “ dedi.

Av. Çıtırık, 3000 yıllık geçmişi olan bir mesleği icra ettiklerini ifade ederek, “Tarihte ilk bilinen baro Atina'da kuruldu. Hür erkek kişiler avukatlık yapabilirlerdi. Dönemin ünlü hukukçuları memleketine karşı çeşitli suç işleyenleri, anne-babaya karşı saygısızlık yapanlar bu mesleği alınmazlardı.

Bize gelindiğinde, Türkiye’nin yetiştirdiği ve İstanbul Barosu’na kayıtlı merhum Avukat Ali Haydar Özkent, Avukatın Kitabı Adlı eserinde avukatlık mesleğinin tarihsel gelişimini anlatır. Mesleğimiz Tanzimat’tan evvel arzuhalci (Müzevir) , (Ayak kavafı) olarak adlandırılırdı. Yazılı işler bu kişiler üzerinden yürürdü.

Yazılı işler bu kişiler üzerinden yürürdü. 17. Yüzyılda Tanzimat ve Islahat fermanı ile birlikte Osmanlı mevzuatındaki yasal değişiklikler ve Mecellen kavramının da girmesiyle Dava vekili oldu. Türk avukatlık mesleğini düzenleyen ilk ciddi yasa 17 maddeden oluşan 20 Nisan 1924 tarihli Muhamat Kanunu’dur. Avukat ve Baro kavramının anıldığı Muhammet yani koruyucu anlamına gelen yasa 1925’le birlikte Avukatlık Yasasına dönüşmüş, 1969 bir üst yapı organı TBB oluşturulmuştur. 2001 yılında 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda yapılan değişiklik ile mesleğimiz önemli kazanımlar elde etmiştir. “ diye konuştu.

“10 DAVANIN 7’SİNDE AVUKAT YOK”

Av. Çıtırık, bugün Türkiye’de Avukatı sorun olarak gören bir zihniyet olduğunu kaydederek, şunları söyledi:

“Avukat ‘Olsa da olur, olmasa da olur’ zihniyeti var. Bugün Aile Mahkemelerindeki davaların yüzde 60’ında avukat yok, adli yardım müessesinden de yararlanıldığında her 10 dosyanın 7’sinde avukat bulunmamaktadır. İş Hukukunda da dünya egemenlerinin ve onların temsilcileri olan IMF ve Dünya Bankasının ilerde dayatmaları sonucunda kıdem tazminatları fona devredildiğinde avukatların artık mesleki alanlarının kendilerine eş ve çocuklarına olan kazanç bölümlerinin yok olduğu bir dönemden gelmekteyiz. İcra Hukukunda zaten bir şey kalmadı.  Avukatların halen yeşil pasaportu yok.  Hâkim ve Savcılar yeminleriyle 100-120 lira ödeyerek arada yenilenme olmadan bu tabancaları taşıyor. Ama avukatlar, 5 yılda bir yenileme de yaparak 2780 liraya alabiliyor. Avukatlık mesleğinin faaliyet alanı daraltılıyor. Birey – yurttaşın temsilcisi olan avukatlara bu ayrışma olmamalı. “

Av. Çıtırık, Türkiye’de anayasaların hep darbe dönemlerinde hazırlandığını vurgulayarak, ”Göstermelik olarak referandum yapılsa bile karşı bir görüşe izin yokken bu referandum ne kadar gerçekçi olur? Bugün Türkiye’de üzülerek söylemek gerekirse 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumdan sonra adli ve idari yargıda yapılan değişikler ve yüksek yargı kuşatma altına alınarak ‘yandaş yargı’ oluşturulmuştur. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin kendisine engel olduğunu söyleyen bir başbakan var. Hepimiz fakültelerde okuduk. 1961 anayasası yasamayı kuvvetlendiren, 1982 anayasası buna tepki anayasası olduğu için yürütmeyi kuvvetlendirir. 17 kez değişikliğe uğramıştır. Bugün halen değişiklik çalışmaları yapılmaktadır. Egemenlik, kayıtsız şartsız millete aittir. Yasama TBMM’ye, yürütme yetkisi ve görevi bakanlar kurulu ve Cumhurbaşkanına, yargı yetkisi  bağımsız mahkemeler aracılığıyla kullanılır. 87. Maddesinin görevleri arasında TBMM’nin bakanları kurulunu ve bakanları denetleme yetkisi var. Kişi güvenliğini ve demokrasinin güvencesi olan bir anlayıştır. Kuvvetler arasında denetleme ve denge görevi var. Demokrasi açıklığın, şeffaflığın olduğu bir anlayıştır. 10 yıldır Cumhurbaşkanı parlamentoda sayısal çoğunluğunu, mahalle muhtarları, apartman yöneticilerine kadar belirleyecek güce sahip siyasi iktidarın, 90 yıldır uygulanan parlamenter rejiminden, tek adamlığa otoriter-totaliter rejime, Türkiye’ye özgü ‘başkancı sisteme’ geçmek üzereyiz”dedi.

ÖĞRENCİLERE ÖGÜT

Av. Çıtırık, sözlerini şöyle tamamladı:

“Avukatlık mesleği güven ve itibar kurumudur. Elbette para kazanılacak ama alacağınız bir leke ettiğiniz sadık kalmanın koşuluyla ettiğiniz yemine aykırı olursanız, sizden sonraki nesle yansıyacak bir unsurdur. Genç meslektaşlarımıza, Avukatlık Hukuku ve Meslek Kurallarına bağlı mesleklerine icra etmelerini istiyoruz. Bu meslek ahlâk işidir. Hem eğitim, hem de disiplin kurullarımızla meslektaşlarımızın görevlerini yürütürken layıkıyla yapmalısınız”

Av. Çıtırık, öğrencilerin sorularını da Başkanlık Divanı üyeleriyle birlikte cevaplandırdı.

Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yücel Ertekin tarafından Baro Başkanı Av. Çıtırık’a, katkılarından ve değerli görüşlerini paylaşmasından dolayı teşekkür plaketi takdim edildi.

Baro Başkanı Av. Çıtırık, kendisine bu fırsatı sağlayan Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığına, Hukuk Kulübü’ne ayrıca teşekkürlerini sundu.