BM Genel Kurulu tarafından her yıl farklı bir tema çerçevesinde su sorununun ele alındığını hatırlatan ÇMO Adana Şube Başkanı Kenan Doğan “BM Genel Kurulu,  son yıllarda "Su Kalitesi", "Su ve Kentleşme", "Su ve Gıda Güvenliği", "Su Dayanışması", "Su ve Enerji", "Su ve Sürdürülebilir Kalkınma", "Su ve İstihdam" başlıkları altında su sorununu gündeme taşımış ve tartışılmasını sağlamıştır” dedi.

 “ATIKSU İSE NEDEN ATIK SU?”

BM’nin 2017 yılının teması olan "Atıksu" ise "Neden Atıksu?" kampanyası ile ele alındığını anımsatan Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan şöyle konuştu;

“Günümüzde küresel olarak ortaya çıkan atıksuların %80`den fazlasının arıtılmadan veya yeniden kullanılmadan ekosisteme verilmesi gerçeğinden hareketle, kampanyanın amacı, atıksuların azaltılması ve yeniden kullanılması konusuna dikkat çekilmiştir. Atıksu yönetimi konusunda önemli ilerleme kaydedilmiş olmakla birlikte, arıtma tesislerinde yerli teknoloji ve çözümlerin ivedilikle teşvik edilmesi, doğal arıtma teknolojilerinin değerlendirilmesi de gerekmektedir. BM Genel Kurulu 2018 yılı teması teması “Su İçin Doğal Çözümler” dir. Bu temayla tüketilen suyun etkin kullanımının sağlanarak israfının önlenmesi, su kaynaklarına müdahalenin önüne geçilerek sürdürülebilirliğinin gerçekleşebileceği durumlarda anlatılmaktadır”

“SU YAŞAMIN VAZGEÇİLMEZİDİR”

Doğal kaynaklardan olan suyun, sürekli bir döngü içerisinde ve yaşamın vazgeçilmezlerinden olduğuna dikkati çeken Doğan “Bütün canlıların yaşamı için temel madde olma özelliği taşırken, su; insan ve doğa ilişkisinin de en önemli belirleyenlerinden birisidir. En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik yaşamı ve bütün insan faaliyetlerini ayakta tutan sudur” dedi.  Doğan sözlerini şöyle sürdürdü;

“İnsanların hem yaşamlarını devam ettirmesini sağlayan, hem de yaşam kalitesini belirleyen su kaynakları; hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme, sanayileşme, iklim baskısı, gıda gereksiminin artması, yoğunlaşan ve bilinçsiz tarım faaliyetleri ile bir taraftan kirlenmekte, diğer bir taraftan su kıtlığı ve su talebini arttırmaktadır. Yirminci yüzyılda dünya nüfusunun üç kat artmasına karşılık su kaynaklarının kullanımı altı kat artmıştır. Dünyamızın yüzeysel olarak dörtte üçü su ile kaplı olup, dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km3 ’tür. Bunun %97,5’i okyanus ve denizlerde tuzlu su olarak bulunmaktadır. Ancak %2,5’i (35,2 milyon km3) tatlı su formunda bulunmaktadır. Tatlı su formunun da sadece 0,4 ‘ü yeryüzünde insanoğlu ve diğer yaşayan organizmaların kullanımına uygundur.

“İNSANOĞLUNUN KULLANACAĞI SU KAYNAKLARI SINIRLIDIR”

Bu veriler, insanoğlunun ihtiyaçları doğrultusunda kullanabileceği tatlı su kaynaklarının son derece sınırlı olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Dünyada zaten az olan tatlı su kaynaklarının; endüstriyel atıklar ile kirletilmesi, enerji üretiminde kullanılan suyun geri kazanımla insani tüketime uygun olmayışı, şehirleşme kaynaklı atıklar, kontrolsüz pestisit kullanımı kaynaklı yanlış tarım uygulamaları ve küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri ile yaşanan kuraklıklar eklenince sorunun boyutları daha da çarpıcı hale gelmektedir”

“TÜRKİYE’DE TATLI SU KAYNAKLARI KIT”

Türkiye’nin de  su kaynaklarının kıt olduğu Akdeniz ve Ortadoğu bölgesinde yer aldığını belirten Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan,” Yüzeysel akımlar yıllar itibariyle farklılıklar göstermektedir. Meteorolojik olaylara bağlı olarak değişen su miktarları; yaz dönemini kurak, kış dönemini ıslak dönem olarak geçiştirmektedir” diye konuştu. Doğan daha sonra kullanılabilir su hakkında şu bilgileri paylaştı;

“Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 10.000 m3’ten fazla olan ülkeler su zengini, 1.000 m3’ten az olan ülkeler ise su fakiri olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.500 m3 civarında olup, ülkemiz “su kısıtı” bulunan ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye istatistik kurumu (Tüik) verilerine göre nüfusumuzun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Bu durumda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarımız 1.120 m3 civarında olacaktır. Ve gün geçtikçe suyun önemi ülkemizde daha da hissedilebilir bir duruma gelecektir.

“ATIK YÖNETİMİNDEKİ PLANSIZLIK KİRLİLİĞE NEDEN OLUYOR”

İçme suyumuzu da temin ettiğimiz Seyhan Havzasında kirlilik, atık yönetimlerinin iyi planlanmamasından kaynaklanmaktadır. Kirliliğe neden olan etmenler, havzayı besleyen akarsulara verilen atıksular ve katı atıklardır. Havzayı besleyen derelerin etrafındaki  yerleşim alanlarında atıksu arıtma tesisleri henüz tamamlanamamıştır.  Havzada zaman zaman katı atıklar insanlar tarafından akarsu kenarlarına, açık alanlara kontrolsüz bir şekilde dökülmektedir. Ayrıca havza içerisinde son yıllarda korkunç bir hızla gerçekleşen yapılaşmalar ve endüstriyel yerleşimlerin kontrolsüz bir biçimde yayılması kirliliğe neden olan diğer etmenlerden biridir”

“SU KAYNAKLARI DEĞİL, SU İHTİYACI ARTACAK”

Tatlı su ihtiyacının artışına dikkat çeken Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Adana Şube Başkanı Kenan Doğan, su kıtlığı çekmemek için bilimsel destekli uyarılarını sıralayarak sözlerini şöyle tamamladı;

“Verilerden de net olarak anlaşıldığı gibi su kaynaklarında artış mümkün olmayıp, su ihtiyacı gün geçtikçe artmaktadır. Gelecek nesillerin büyük sorunu olacak “su” için yapılan değerlendirme ve araştırmalar göz önünde bulundurularak, ciddi su eylem planları (yahut politikaları) yapılmalıdır. Bu eylem planlarında ilk sırayı alması gereken de “kullanılmış suyun geri kazanımı” olmalıdır. Sırasıyla kentlerin, büyük endüstriyel tesislerin, küçük yerleşkelerin kullandıkları suları geri kazanıp yeniden kullanmaya yönlendirilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin; endüstriyel bir tesisten oluşan atıksular tam yada kısmi arıtmalarla arıtılarak salınması yerine, ileri arıtım proseslerinin ilavesiyle yeniden kullanıma uygun hale getirilmelidir. Pek çok gelişmiş ülkenin su politikalarının temelini atıksuların geri kazanımı ve kaynaktan kullanımın azaltılması olduğu unutulmamalıdır.  Susuz; hayat ne mümkün olacaktır, böyle bir durumda nede canlılık kalacaktır. Suyumuzu koruyalım”