İMO Adana Şubesi'nin ev sahipliğinde; Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği Türk Milli Komitesi'nce bu yıl 4.'sü organize edilen; 'Geoteknik Sempozyumu' başladı. ÇÜ Balcalı Kampusu Mithat Özsan Amfisi'nde gerçekleştirilen sempozyuma yerli ve yabancı inşaat mühendisler katılım gösterirken, 12 ayrı oturumda yapılacak olan etkinlikte
toplam 65 bildiri sunulacağı kaydedildi.
Sempozyum kapsamında düzenlenen açılış töreninde konuşan İMO Genel Başkanı Serdar Harp, Van'da ardı ardına yaşanan deprem ve acıların ardından Türkiye'nin deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleştiğine dikkat çekerek, yaşananların sadece mevcut yapıların değil, aynı zamanda da idari yapıların da depreme dayanıksız olduğunu ortaya koyduğunu vurguladı. Harp, "Deprem sonrası Van'da yaşananlar çok boyutlu bir tedbirsizlik ve yetersizlik ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Van halkı öyle bir çaresizlik
yaşıyor ki, özellikle ikinci depremin yol açtığı yıkımın ardından bölge halkı farklı illere göç ederek canını kurtarmaya çalışıyor. Bugüne kadar 400 binden fazla insanın Van'ı terk ettiği biliniyor. Çadırlarda barınmak durumunda olanlar, özellikle yaşlılar ve çocuklar ise soğuk ve yetersiz beslenmenin tehdidi altında" dedi.

"MARMARA DEPREMİ İLE VAN DEPREMLERİ BENZERLİK GÖSTERİYOR"
1999 yılındaki 'Marmara Depremi'nin ardından yaşananlarla 2011 yılında Van depremleri sonrasında yaşananların şaşırtıcı derecede benzerlik gösterdiğini ve bir bakıma tarihin tekerrür ettiği görüşünü savunan Harp, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlattı ve bu gerçeğe uygun politikaların hayata geçirilmesi, şehir planlamasından mimarlığa, sosyolojiden inşaat mühendisliğine kadar ilgili meslek disiplinlerinin rehberliğinde, bilim insanlarının görüşleri ışığında hazırlanan ve uygulanan
politikalarla yeni acıların yaşanmasının önüne geçileceğini kaydetti. Harp, "Bizler depremi sadece olduktan sonra hatırlamıyor, bilimsel bir gerçeği inkar ederek ya da yok sayarak sorunların aşılamayacağını biliyoruz. Bu anlamda her bilim dalının öneminin altını ısrarla çiziyor ve bu çerçevede İnşaat Mühendisliği meslek alanının da doğru bir şekilde ele alınması gerektiğini söylüyoruz" ifadesini kullandı.

"BAKANLIK TÜM YETKİLERİ KENDİNDE TOPLAMAK İSTİYOR"
2008 yılında yapılan bir yönetmelikle inşaat mühendisliğinin alt uzmanlık alanı olarak öne çıkan geoteknik bilimsel bir yaklaşımdan uzak bir şekilde göz ardı edildiğini savunan Harp, bu alanda yapılan düzenlemelerle statik projeye esas teşkil edecek zemin etüt raporu hazırlanması sürecinde zemin etüdüyle ilgili çalışmaların; jeoloji, jeofizik ve inşaat mühendisliği mesleklerinden hangisi veya hangileri tarafından yapılacağı hükme bağlandığına dikkat çekti. Harp, bu düzenlemeyle statik projeye esas teşkil
eden zemin etüt raporlarında inşaat mühendisleri etkisiz kılındığını, parsel bazında zemin etütleri ve önemi, göz ardı edildiğini öne sürdü. Çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle İMO'nun görev ve yetkilerinin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na devredilmesinin amaçlandığını dile getiren Harp, konuşmasını da şöyle sürdürdü:
"Bakanlık; ruhsat vermekten kentsel dönüşüme ve hatta mesleki yeterlilikten proje onayına kadar her konuda tek yetkili kılınması hedefleniyor. Böylece Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, tüm karar alma yetkilerini kendisinde toplayacak ve uzman görüşlerini karar alma süreçlerinin dışında bırakabilecek."

"GEOTEKNİK AYNI ZAMANDA DA MEMLEKET MESELESİDİR"
Zemin Mekaniği ve Temel Mühendisliği (ZMTM) Türk Milli Komitesi Başkanı Feyza Cinicioğlu da Türkiye'nin hızla büyüyen bir ekonomiye sahip olduğunu ve ekonominin ana itici gücünün de inşaat sektöre olduğu yorumunda bulundu. İnşaat sektörünün olmazsa olmazının da geoteknik olduğunu kaydeden Cinicioğlu, "Geoteknik mühendisliği kolay değil, aksine çok zor ve karmaşık bir iştir. Dolasıyla yan branşların kolaylıkla sahip olabilecekleri bir ihtisas alanı değil. Yan branş ya da mühendis arkadaşlarımıza herhangi
bir sözümüz yok. Onlarla birlikte çalışmak zorunda olduğumuzu biliyoruz, ancak herkesin kendi görevini yapması şart. Gelip de bizim meslek alanımızı işgal etmemeliler" diye konuştu. Geotekniğin aynı zamanda da 'memleket meselesi' olduğunun altını çizen Cinicioğlu, Türkiye'de inşaat sektöründe doğru ve düzenli işler yapılmak isteniyorsa; geotekniğin öneminin farkına varılması gerektiğini söyledi.

"DEPREM DOĞAL BİR AFETE DÖNÜŞMEMESİ İÇİN GEOTEKNİĞİN FARKINA VARILMALI"
İMO Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır ise sempozyumla birlikte bilim insanlarının Türkiye'nin en önemli sorunu olarak öne çıkan; 'deprem' konusuna geoteknik biliminin penceresinden bakacaklarını anlattı. Depremlerin medeniyetlere zarar verdiği gibi geçmiş dönemde birçok medeniyetin izlerini de tamamen ortadan kaldırdığını hatırlatan Bakır, inşaat mühendisaan mimarlığa, sosyolojiden inşaat mühendisliğilerininse medeniyet oluşturma ve geçmiş medeniyetlerin izlerini taşıyan köprü, yol ve binaları inşa edip
geleceğe taşıma çaba ve gayreti içinde olduğunu dile getirdi. Bakır, "İnanıyoruz ki, bir deprem ülkesi olan Türkiye, doğa hareketi olan depremin doğal afet olarak yaşanamaması için geotekniğin öneminin farkına varacaktır. Zemin ile yapı arasındaki bütünlükçü ilişki, bilimsel esaslar ışığında deprem önlemleri başlığı altında düzenlenecek listenin ilk sırasında geoteknik yer almalı" ifadesini kullandı.