Gündüz, saldırganlığın kendiliğnden gelişen bir olgu olmadığına dikkat çekerek, bunun öğrenilmiş sosyal bir davranış olduğunu açıkladı. Sosyolog Gündüz, konu hakkında yaptığı açıklamada saldırganlıgı şöyle tanımladı ;  " Şiddet uygulayan kişi, insanlığın şimdiye değin oluşturduğu ahlaki, hukuksal ve siyasal gelişmenin dışında kalmanın ötesinde, uygarlığa meydan okuması olarak düşünülebilir."

" Şiddet insanlığı tedirgin ediyor "

Yabancı Dil Eğitmeni Sosyolog Kubilay Gündüz, şiddetin, huzur bozması, kuralları çiğneyen kaba ve çılgın bir güç olma özelliğiyle son yıllarda aile içerisinde başlayarak toplumda kitleler halinde yayıldığını kaydetti.  Bu durumun ise tüm insanlığı tedirgin ettiğini vurgulayan Gündüz, " Şiddet duygusu insanoğlunun, doğumuyla kendisinde var olan bir duygudur. Şiddetin içselleştirilerek dışa vurumu saldırganlık olarak kendisini göstermektedir. Saldırganlık da öğrenilmiş sosyal bir davranış biçimidir. Kişi nasıl diğer sosyal davranış biçimini başkalarından görerek öğreniyorsa, saldırganlığı da benzer bir biçimde öğrenmektedir." dedi.

Sosyolog Kubilay Gündüz' ün açıklamalarına göre Çocuk sağlığı ve hastalıkları alanındaki çalışmalar, tüm çocukların %18’inde duygu ve davranış sorunları olduğunu gösteriyor. Gençlerin ise yaklaşık %15-17’sinin çeşitli kaygılarla bunalımlı bir dönem yaşadıkları belirlenmiş durumda. Aynı açıklamalar kalıtımdan gelen biyolojik ve fizyolojik özellikler  daha kolay suç işlemeye eğilimli olmanın nedeni olarak ortaya koyuluyor. 

" Sosyal ortam çok önemli "

Yabancı Dil Eğitmeni Sosyolog Kubilay Gündüz, insanların suç işlemesinde sosyal ortamların büyük etkisi olduğuna dikkat çekti. Gündüz, şiddeti doğuran nedenler üzerine şu açıklamayı yaptı ;

"Önemli bir nokta şudur ki; ‘’hiçbir birey bir suç bulsam da işlesem’’ arayışında değildir. Suç işleyen veya şiddete meyil gösteren ve telafisi mümkün olmayan sonuçlarla karşılaşan bireyin çocukluk dönemi araştırıldığında, haksızlığa uğramış, istismar edilmiş, bastırılmış duyguları örselenmiş, isyankar olmuş ve öfkesini kontrol edemeyen nedenler zincirinin var olduğu gözlenmektedir.

Şiddetin, çocukluk yıllarından itibaren gelişme göstermesi farklı bir çok nedeni içerisinde barındırmaktadır;

-          Ailesel etmenler, genelde kentli, düşük sosyo-ekonomik düzeyden gelen, parçalanmış aile çocuklarında davranış bozukluğunun arttığı,

-          Aile üyelerinin çocuğa karşı gösterdiği tutarsız ilgi ve hoşgörü de davranış bozukluğuna yol açmaktadır.

-          Hiçbir biçimde sınır konmamış çocuklar gerekli kuralları, dürtü ve duygularını denetlemeyi öğrenmede yetersiz kalmaktadır.

-          Sosyo-kültürel yoksunluk, çocukların toplumda meşru yollardan gereksinimlerini karşılayamamaları ve statü elde edememelerine, böylece onları toplumun onaylamadığı yollardan amaçlarına ulaşmaya sevk etmesidir.

-          Psikolojik etmenler, çocukların rol modelleri zayıf ve genellikle değişken olduğunda, toplumsal normları benimsemede yetersiz kalmalarıdır.

-          Biyolojik etmenler, kalıtım ve çevre etkileşimi de davranış bozukluğuna yol açmaktadır. "

" Aileler dikkat, Çocuğunuza destek olmalısınız "

Eğitmen Kubilay Gündüz, Ailedeki olumsuz tecrübeler çocuğun sosyalleşme sürecini kesintiye uğratacağını belirtirken, bu durumun çocuğun toplum içinde yanlış ve tehlikeli roller edinmesine yol açabileceğini kaydetti. 

Kusurlu sosyalleşmenin en önemli sonucu ise; suç sayılan davranışlara girilmesi olduğuna vurgu yapan Sosyolog Kubilay Gündüz,  suç davranışının ortaya çıkmasında, olumsuz aile yapısının önemli bir etken olduğunu açıkladı. Ailenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik koşullar, kültürel özellikleri, sosyal etkenler ile çocuğun psiko-sosyal ve biyolojik özelliklerinin de özel önem arzettiğini kaydeden Gündüz' ün açıklamalarına göre

Çocukta ‘’benliği’’ oluşturan tavır alışlar, ailedeki kişiler arası ilişkilerle şekilleniyor. Aile içinde oluşturulan davranış kalıpları sonraki ilişkiler için yönlendirici ve belirleyici rol oynuyor. 

" İlgi göremeyen çocuk risk altına giriyor "

Çeşitli nedenlerle mahrumiyetler içinde yetişen çocuk ve gençlerin yeterli aile, toplum, ve kurumsal desteği bulamadığı taktirde, kendi destek gruplarını oluşturduğu belirlendi. Bu açıklamayı yapan Yabancı dil eğitmeni ve Sosyolog Kubilay Gündüz, bu destek gruplarının da  çocuk ve gençlerin risk altına girmelerinin ana nedenlerini oluşturduğunu söyledi.

" Çocuklarımızla  geçirdiğimiz vakit, boş vakit değildir."

Yabancı Dil Eğitmeni Sosyolog Kubilay Gündüz, şiddet olaylarının giderek artmasının endişe verici olduğunu söyledi. Gündüz açıklamasında, "  Gün geçmiyor ki şiddet haberleri , güne başladığımızda okuduğumuz , değerlendirdiğimiz ve bizlere son derece üzüntü verici olgu haline gelmektedir. Çocuklarının gözünün önünde eşini öldüren babalar, töre cinayetlerine sebep olan kişi veya kişiler v.b  bir çok şiddet uygulayan kişi veya kişilerinde bir zamanlar çocuk olduğunu ve o dönemde nasıl bir gelişim süreci yaşadıkları, nedenlerinin ve sebeplerinin  toplamında ilerleyen yıllarda karşımıza büyük bir sorun olarak çıkmaktadırlar. Bütün sosyal sorunlar hukuki düzenlemelerle çözülmez, hukuk, toplumsal  düzenlemelerden sadece birisidir. Sosyal sorunları çözmek için hukuk dışında, ahlaki değerler sistemi ve gelenekler de işe koşulması gereken öğeler vardır. Ebebeynlerin çocukların eğitimindeki önemi, öğretmenlerin, okul yöneticilerinin, okul aile birliğinin, rehberlik servisinin ve toplumun içerisinde yer alan kurum ve kuruluşlarının doğru ve organize bir şekilde çalışmaları ile sağlıklı bireyler yetiştirerek, eleştirebilen ve eleştirildiğinde öfkesine hakim olabilen, duygularını denetleyebilen, sorgulayan , analiz etme yetisini geliştiren gençlerin toplumda var olması ve ilerleyen yıllarda kurdukları ailelerle kendilerinden bir parça olan çocuklarını yetiştirme konusunda donanıma sahip önemli toplum dinamiği meydana gelecektir. " şeklinde konuştu.

" Sorunun temeli yanlış eğitim " 

İyi planlanan ve ciddiyetle uygulanan bir eğitimin, bireyi geliştirip hayata hazırlarken; eksik, yetersiz yanlış eğitim bir çok problemin kaynağı olabildiği görüşü genel kabul görüyor. Sosyolog Kubilay Gündüz de aynı görüşü dile getirirken açıklamalarını şöyle noktalıyor; 

"  Özellikle okuldaki başarısızlık, geleneksel disiplin anlayışı, Okul-Aile-Çocuk arasındaki iletişim kanallarının sağlıklı işlememesi, okul çevresinin güvenli olmayışı v.b etkenler, çocuğun okuldan kopmasına yol açarak ciddi problemleri beraberinde getirmektedir.

Bu sistem içerisinde en önemli adım, çocuğu okulda tutmayı, okuldan ayrılma riski olan çocuklara ve gençlere ulaşacak geniş ölçekli bir sisteme sahip olmayı, uyuşturucuya, suça eğilimli olanları kucaklamayı, bu kişilerin gereksinimlerine etkili ve zamanında yanıt vermeyi amaçlayacak okul sistemlerinin geliştirilmesi ve toplum olarak hepimizin sorumlu olduğunu unutmamalıyız "