Şehrimizdeki yapıların olası bir depremde nasıl bir davranış sergileyeceğinin bilinmesinin hayati önemde olduğunu vurgulayan Turanbayburt; Adana'daki yapıların hangilerinin depreme dayanıklı olduğu, hangilerinin güçlendirmeyle dayanıklı hale getirilebileceği,  hangilerinin yıkılıp yeniden yapılması gerektiği konularındaki tespitin, Adanalıların can ve mal güvenliği açısından önemli olduğunu ifade etti.

KAMU YAPILARI DA BU TABLO İÇİNDEDİR

Ülkemizde yaklaşık yirmi milyon yapı bulunduğunu, ancak bu yapı stokunun ayrıntılı bir envanterinin çıkarılmadığını belirten Turanbayburt  “Bilinen, mevcut binaların % 67`sinin ruhsatsız, % 60’ının 20 yaşından büyük olduğudur. Bu yapı stokunun önemli bir kısmının olası depreme karşı güvenli olmadığı bilinen bir gerçektir. Kamu yapıları da ifade edilen bu tablo içerisinde yer almaktadır” dedi.

Hafif hasarla atlatılması gereken depremlerde dahi yapıların kullanılamaz hale gelmesinin, can kayıplarına yol açmasının, mevcut yapılardaki tehlikenin boyutunu gözler önüne serdiğini, hatta ülkemizde yapıların deprem olmadan bile yıkıldığını ifade eden Turanbayburt, açıklamasına şöyle devam etti:

“Ülke olarak yaşadığımız büyük depremlerin sonuncusu olan 17 Ağustos 1999 depreminden bu yana 20 yıl geçmesine rağmen, her an deprem tehlikesi ile karşı karşıya olan ülkemizde, kısa süreli ve acil olan bazı önlemlerin bile alınmadığı, oy ve rant uğruna var olan risklere yenilerinin eklendiği görülmektedir.

2018 yılında hem halktan para toplamak hem de oy toplamak için “imar barışı” adı altında kaçak yapılara af çıktı; 2019 yılında da uzatılarak devam ettirildi. 10 milyar kişi başvurdu, 17,5 milyar para toplandı. Başvurusu yapılan yapıların depreme dayanıklı olup olmadığı araştırılmadan para karşılığı “sağlam” sayılarak yapı kayıt belgeleri verildi. Oy ve rant uğruna yeni riskler yaratılmış oldu.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da gerçekleşen deprem, depremlerin her an karşımıza çıkacağını göstermesinin yanı sıra, ülke olarak depreme hazırlıklı olmadığımızı da açıkça gösterdi. Depremin ardından İstanbul halkı büyük panik yaşarken, toplanma alanlarının eksikliği dolayısıyla ana caddelere akın etti.

DEPREME DAYANIKLI YAPILARIN SAĞLANMASI DEVLETİN ASLİ GÖREVİDİR

Şurası açıktır ki, insanların depreme dayanıklı yapılarda oturmasını sağlamak devletin asli görevlerindendir. Bunun sağlanması için, bilimsel ve çağdaş bir yerel yönetim anlayışıyla ortaya konmuş bölge ve kent planlarının yapılmış olması gerekir.  Yapı stokunun mevcut durumunun tespit edilmesi sağlıklı bölge ve kent alanlarının yaratılması açısından yapılması gereken görevler arasındadır.

Tüm bunlarının yapılabilmesi için, bu ülkenin kaynak sorunu yoktur,  kaynakların doğru kullanılmaması sorunu vardır. Örnek verecek olursak, 1999 depremi sonrası deprem vergisi olarak toplanan 60 milyar TL amacı için kullanılsaydı elbette bir mesafe kat edilirdi.

HALKIN ÖRGÜTLÜ OLMASI ÖNEMLİDİR

Ülke yapı stokunun olumsuzluğunu, yapı denetim sistemindeki eksikliklerin ceremesini kentte yaşayanlar, özellikle de yoksullar çekmektedir. Ülkeyi ve kenti yönetenlerin görevlerini yerine getirmedikleri konularda hesap sorulması gerekmektedir. Bu noktada, halkın örgütlü olması, deprem konusunda dayanışma içinde olması önem teşkil etmektedir.Çarpık bir kentleşme süreci yaşayan Adana’da yapı stokunun durumunun acilen tespit edilmesi gerekmektedir. Şehrimizdeki yapıların olası bir depremde nasıl bir davranış sergileyeceğinin bilinmesi hayati önemdedir. Hangileri depreme dayanıklıdır, hangi yapılar güçlendirmeyle dayanıklı hale getirilebilir, hangileri yıkılıp yeniden yapılmalıdır, tüm bunlar Adanalıların can ve mal güvenliği açısından bilinmesi gereken konulardır.

Bu bilgiyi bize yaşanan bir deprem değil, ülke ve kent yöneticilerinin, ilgili meslek odaları ve üniversitelerle birlikte yapacağı bilimsel esaslara dayanan programlı ve kapsamlı bir çalışma vermelidir. İnşaat Mühendisleri Adana Şubesi olarak deprem önlemlerinin alınması konusunda şehrimizde yapılacak çalışmanın içinde her zaman yer alacağımız bilinmelidir.”