Kişisel Gelişim Uzmanı Rümeysa Sezginer, çocukların zengin bir öğrenme çevresinde bulunmasının, onun ‘dahilik’ sürecinde de etkili bir rol oynayacağını söyledi.

Özel Burç Çukurova İlköğretim Okulu’nda öğrenci velileri ve sınıf öğretmenlerine yönelik olarak; ‘İletişim ve Ders Çalıştırma Teknikleri’ konusunda bir eğitim semineri gerçekleştirildi. Okulun konferans salonunda düzenlenen ve yoğun ilgi gösterilen etkinliğe Kişisel Gelişim Uzmanı Rümeysa Sezginer de konuşmacı olarak katıldı.

Algı sistemlerinin kişinin dünyaya açılan penceresi olduğu yorumunda bulunan Sezginer, bu sistem içinde de görsel, işitsel ve dokunsal algının çok önemli olduğunu ve sistem içerisinde her üç algı çeşidinin de çok aktif çalışmasının ‘dahilik’ anlamına geldiğine işaret etti.

“ANLAMA VE ÖĞRENME SİSTEMİ ALGIYA DAYANIYOR”

Sezginer, algı ve dahilik konularında bilgiler vererek, “Algılama, anlama ve öğrenme sistemlerimizin tümü algıya dayanıyor. İnsanın dış dünyadaki tüm mesajları alabilmesi algı sistemleriyle ilgili. Bizden beklenen; çocuklarımızın özellikle tüm algı ve duyu oranlarını çok iyi geliştirebilmek” dedi. Çocukların gelişiminde 0-2 yaş arası ile 7-14 yaş aralığının çok önemli olduğunu vurgulayan Sezginer, her iki dönem hakkında açıklamalarda bulundu ve merak edilen sorulara yanıt vermeye çalıştı.

“0-2 YAŞ, ALGI SİSTEMİNİN KURULUM SÜRECİDİR”

Sezginer, “Öncelikle 0-2 yaş, algı sisteminin kurulum sürecidir. Bu süreç, 0-2 yaş arasında beynimizle, algılarımız, gözlerimiz, kulaklarımız, dokunma duyumuz arasındaki sistemin oluşup kurgulandığı önemli bir süreç. Bu nedenle belirtilen dönemde çocuklarımızın farklı farklı şeyler görüp duyması, farklı şeylere dokunması, birbirinden tamamen farklı objeleri tutması onun sistemini kuvvetlendirmek adına değerlidir. Bir bakıma hayati bir süreçtir” ifadesini kullandı.

“DAHİLİK SÜRECİNDE ZENGİN BİR ÖĞRENME ÇEVRESİ ÖNEMLİ”

Çevresel faktörlerin önemini vurgulayarak, çocukların zengin bir öğrenme çevresinde bulunmasının, onun ‘dahilik’ sürecinde de etkili bir rol oynayacağını dile getiren Sezginer, çocukların gelişiminde önemli rol oynayan bir diğer dönemin de 7-14 yaş aralığı olduğunu ifade etti. Bu süreçte öğretmenlerin çocuklar açısından çok önemli bir yeri olduğunu kaydeden Sezginer, “Öğretmenler çocuklara sadece müfredatta yer alan dersleri öğretmekle kalmamalı, beyin ve algı gelişimlerinde de aktif olmaları gerek. Dersleri zengin materyallerle işlemeleri şart” diye konuştu.

“EĞİTİM GÖRSEL HALE GETİRİLEBİLİR”

Bir Türkçe öğretmenin, eş ve zıt anlamlı kelimeleri anlatırken, küçük renkli toplarla bunu görsel hale getirerek anlatabileceği örneğini de veren Rümeysa Sezginer, bu durumun da çocuğun görsel algısına büyük katkı sunacağını savundu. Sezginer, 7-14 yaşın, algı sürecinde kişinin ya da çocuğun hangi algı sisteminin daha ağırlıkta olduğunun farkına vardığını, bu yaştaki çocuğun görsel mi işitsel mi yoksa dokunsal mı olduğunun netlik kazanacağını söyledi. Sezginer, katılımcılara çeşitli egzersizler yaptırırken, kendisine yöneltilen soruları da yanıtladı. Konuşmaların ardından aynı zamanda da Sezginer’in öğrencisi olan ve bugün Burç Çukurova İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmenliği yapan Sibel Çelik, kendisine bir demet çiçek sundu.