Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, terörün globalleşmesinin uluslararası yardımlaşmayı mecbur hale getirdiğini belirtti. Terörizmin kaynağı ve hedefi ne olursa olsun hiçbir şekilde meşru olmayacağının altını çizen Orgeneral Başbuğ, mücadelenin insan odaklı yapılması gerektiğini kaydetti.

Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu’nun açılış konuşmasını yapan Orgeneral Başbuğ, yeni güvenlik anlaşının daha geniş bir tehdidi içerecek şekilde genişletilmesi gereğine değindi. Başbuğ, "Bunlar terör ve askeri tehditlerin yanı sıra, ekonomik eşitsizlik, adaletsizlik ve doğal kaynakların yok olması, etnik anlaşmazlıklar, uluslar arası göç, uyuşturucu ticareti ve enerji haklarının güvenliği gibi sorunları da içermektedir" dedi.

Orgeneral Başbuğ, yeni güvenlik sisteminin sadece gündeminin genişletilmesinden ibaret olmadığını, güvenliğinin bir bütün olduğunun altını çizerek şöyle devam etti:

"Ancak insan güvenliğini merkeze almayı önleyen yeni güvenlik anlayışının, devlet güvenliğini geri plana attığı da söylenemez. Bugün özellikle terörün barındığı ve buradan diğer ülkelere tehdit oluşturduğu ülkelere bakarsak, buralarda devletin bütün kurumlarıyla başarılı ve etkin olmadığı yönetimlerin bulunduğunu da görebiliriz. Terörizmin küreselleşmesi sınır aşan niteliği ülkelerin işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Terörizm kaynağı hedefi amacı her ne olursa olsun hiçbir şekilde meşruluğu olmayan insanlık dışı eylemlerin bütünüdür."

-"TERÖR İSLAMLA ÖZDEŞLEŞTİRİLEMEZ"-

Konuşmasında salonda bulunan Pakistan Peşaver şehrindeki 11.Kolordu Komutanı Muhammed Mesut'a da atıfta bulunan Orgeneral Başbuğ, "Kendisiyle ziyaret esnasında 14 Ekim 2009’da tanışmış ve görüşmüşdüm. Korgeneral Mesud, maalesef oğlunu tek oğlunu 4 Aralık 2009 tarihinde cereyan eden bir terör saldırında kaybetti. Amacım burada bu acıyı kendisine hatırlatmak değil, ama hepinizin huzurunda yaşadıkları bu büyük acıyı bir defa daha kendisiyle paylaşmaktır" diyerek şöyle devam etti:

"Ancak terör karşısında boyun eğmemeliyiz. Acımızı yüreğimize gömmeli, mücadelemize devam etmeliyiz. Korgeneral Mesud’un bugün burada bizimle beraber olması işte bunun güzel bir örneğidir. Demokrasi haklar özgürlükler ve sorumluluklar sistemidir. Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananlar bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terörizm faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş göremez. Terör ve terörizm desteklenemez. Görmezlikten gelinemez.

Yeri gelmişken, semavi bir din olan İslam’ı terörle özdeşleştirmenin de küresel terörizmin politik amacına hizmet edeceğini hatırlatmak isterim. Türkiye, PKK terör örgütüyle 30 yılı aşkın bir süredir mücadele etmektedir.

Bu süre zarfında çok acı kayıplar yaşadık. Önemli bedeller ödedik. Ancak unutulmamalıdır ki devletler ve milletler gereken durumlarda bedel ödemeye de hazır olmalıdır. Zaman zaman yeri geldi, ulus olarak tek başımıza mücadelemizi sürdürdük. Dolayısıyla terörizmle mücadelede uluslar arası işbirliğinin önemini yine biz acı tecrübelerimiz sonucunda öğrendik. Uluslar arası işbirliğinin ve güç birliğinin sağlanması zorunludur."

Sempozyumda terörün doğru analiz edilebilmesi için düşünce şeklinin de nerde hangi koşullarda çıktığının anlaşılmasının önemine vurgu yapan Genelkurmay Başkanı Başbuğ, "Terörün düşünme biçimini analiz etmeliyiz. İyi anlaşılması gereken bir diğer konuda, terörle, terör örgütü ve teröristle mücadele kavramlarının arasındaki ilişki ve farklılıktır" dedi.

Terörle mücadelenin ana hedefinin "terör örgütünün ve destekleyicilerinin başarı umutlarının yok edilerek, terörle bir yere varılamayacağını göstermek" olması gerektiğinin altını çizen Başbuğ, şöyle devam etti:
"Bunun yapılabilmesi, terör örgütünün eylemine edilmesi etkisiz hale getirilmesiyle olur. Terörle mücadele insan odaklı olarak yürütülmeli, mücadele insanların kalbine ve beynine hitap etmelidir. Bunun yapılabilmesi için şunlar gereklidir.

Terörle mücadele mutlaka ve mutlaka yasalar çerçevesinde yürütülmelidir. Terörün olduğu bölgelerde bölge halkının güvenliği öncelikli diğer önemli bir noktadır. Elbette teröristle masum bölge halkının karıştırılmaması ise vazgeçilmez bir husustur.

Ayrıca terörist ile teröristlere yardım edenler, teşvik edenler ve onlara değişik nedenlerle sempati duyanlar, iyi ayırt edebilmeli ve her birine karşı da farklı davranış biçimleri geliştirilmelidir. Terörle mücadelede bölge halkının desteği ve güvenlik kuvvetlerinin yanında yer alması mutlaka sağlanmalıdır. Zaten bunun sağlanmadığı bir mücadelenin başarıya ulaşması çok zordur.

Diğer önemli husus, hiçbir zaman unutmayalım ki terörle mücadele uzun soluklu bir süreç. Terörün karşısında sabırlı, azimli olmalısınız. Elbette bu terörle mücadelenin zorluğunun, yalnız güvenlik kuvvetleri tarafından değil, siyasi karar alıcılar medya ve kamuoyu tarafından da doğru algılanması zorunludur ve önemlidir."

-"AMAÇ SABRIN TÜKENMESİ"-

Başbuğ, terör örgütlerinin kendilerine karşı mücadelenin uzamasını istediğini belirterek, "Toplumsal sabrın tükenmesini ister. Bu nedenle stratejilerini, toplumsal sabrın üzerine kurmaya çalışır" dedi. Mücadelede toplumsal ve yönetsel sabrın gösterilmesinin önemini vurgulayan Başbuğ şunları söyledi:

"Diğer önemli bir husus, terörle mücadelede topluma gerçekçi olmayan beklentiler verilmesinden kaçınılmalıdır. Şimdi, yeni bir kavrama değişik bir açıdan değinmeye çalışacağım. Belki terörle mücadelede çok sık duyulan bir kavram değil. Ama önemli olduğunu düşünüyorum. Terörizm kendini üreten, yaşatan ve kuşatan ekosistemin bir parçasıdır ve onunla birlikte var olur. Ekosistem nedir? Ekosistem deyince çok genel anlamıyla, içinde bulunan çevre ve düzeni anlıyoruz. Bu bölgedeki tüm bitliler canlılar hayvanlar insanlar var. İşte ekosistem bir arada, bunların birbirleriyle çevreleriyle olan ilişkileri anlamı.

Terör olaylarına baktığımız zaman görüyoruz ki, terör örgütleri bu ekosisteme şekil vermeye çalışıyor. Çünkü bu konu çok önemli. Güvenlik kuvvetleri, devlet herkes bunun içinde. Burada önemli olan şudur. Terörün beslendiği bu ekosistemi, terörle mücadeleye katkı sağlayacak şekle dönüştürmek çok önemlidir. Bunun içinde terörün beslendiği yerel ekosistemi iyi anlamak zorundayız. Nedir? Şimdi genellikle terörizmin parçası olan ekosistemler çok karmaşık. Ama özellikle Türkiye açısından baktığımız zaman, bu karmaşıklığın nedeni, bakıyorsunuz modern postmodern ve bir de geleneksel ağlar var, iç içe girmiş karmaşıklık burada."

-"TERÖR ÖRGÜTLERİ SINIR AŞAN SUÇ ÖRGÜTLERİYLE ÇALIŞIYOR"-

Terör örgütleri sınır aşan suç örgütleriyle de uyuşturucu silah ve insan kaçakçılığı yaptığını hatırlatan Orgeneral Başbuğ, "İşte bütün bunlar terörle mücadelenin zaman alan bir durum olduğunu gösteriyor. Amaç terörü yalnız bırakan bir ekosistem yaratmaktır. Bu devletlerin görevidir, uluslar arası bir görevdir" diyerek şunları söyledi:
"Bu nedenle güvenlik kuvvetleri açısından sorumluluğumuza bakarsak şunlar söyleyebiliriz. Diyoruz ki alanda, yani terörle mücadele eden güvenlik kuvvetleri personeli, ekosistem ile bütünleşmelidir. Bunu deyince, çevre var, tabiat var, insan var her şey var. Bütünleşmeniz lazım. Coğrafya ile iç içe yaşamanız lazım. Coğrafya ile dost olmak mecburiyetindesiniz. Bütünleşmezse başarı şansınız yok. Bu her yerde geçerli.

Coğrafya ise ancak ayağınız basa basa hakim olabilirsiniz. Coğrafyaya uzaktan hakimiyet çok zor. Onun için diyoruz ki, siz de ekosistem içinde bir aktör olmanız gerekiyor. Nasıl bir aktörlük? Yedi gün, 24 saat kesintisiz bu doğal sistemin bir parçası olmanız gerekiyor. Bunu başaranlar terörle mücadelede başarılı olur.

Türkiye’de güvenlik kuvvetleri burada anlattığım ekosistemin gerekliliğini belki de dünyada en iyi yerine getiren kuvvetlerdir. Gidiniz terörle olan bölgelere, dağın tepesine gidin, en ücradaki köyün yanına giden, güvenlik kuvvetlerimiz yan yanadır. Güvenlik kuvvetlerinin Türkiye’de gitmediği adım atmadığı hiçbir nokta yoktur."

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, terörle mücedelede en önemli unsurun istihbarat faaliyeti olduğunu vurgulayarak, "Terörle mücadele istihbaratınız yetersiz ise başarı şansınız sıfırdır. Bu konu fevkalade önemli. İstihbarat ve bilgi doğru olmalı. İki, uygun zamanda olmalı. Zamanlama çok önemli. Geç kalan bilginin önemi yok. Üçüncü faktörde etkili olmasıdır. Şunu bilmeliyiz ki operasyonları istihbarat yönlendirecektir. Bunun dışındaki operasyonlarda olumsuz sonuçlarda doğurabilir" dedi.

Terörle mücadeleye devletin heryere ulaşmasının mümkün olmadığını ifade eden Orgeneral Başbuğ, "Devletimiz heryere ulaşamıyor. Devletin ulaşamadığı yerlerde evet TSK, gerekirse o köyün ihtiyaçlarını karşılayacak. Biz bunu yapıyoruz" diyerek bir süredir tartışılan koruculuk sistemine de değindi. Başbuğ şöyle devam etti:

"Geçici ve gönüllü köy korucuları sistemi Türkiye’de çok tartışılıyor. Ama inanınız ki bugün PKK’nın birinci öncelikli istediği şey, işte bu geçici ve gönüllü köy koruculuğu siteminin kaldırılmasıdır. Niye? Rahatsız oluyor. Türkiye bunu uzun süredir uyguluyor. PKK’yla mücadelede bunlar çok önemli görevler üstlenmişlerdir. Bugüne kadar korucularımız bu mücadelede 1343 şehit vermişlerdir. Geçici ve gönüllü köy korucularının, kanun ve devlet yanında yer alması şu açıdan da çok önemli. Sorunun etnik bir çatışma olmadığının ve terör örgütünün desteğini sağlayamadığının da çok önemli bir göstergesidir. Koruculardan hata yapanlar olmaz mı? Olabilir, elbette olabilir. Hata yapan varsa sistemden ayırırsınız ama üç beşinden ötürü sistemin hepsini suçlamak, örgütün amacına hizmetle doğru orantılıdır. 2007 yılından itibaren ABD tarafından aynı sistem Irak’ta kullanılmaya başlandı. Yine bildiğimiz kadarıyla, bu sistem Afganistan’da da aynen Irak’ta uygulanan sisteme benzer, milis şeklinde kurulma çalışmaları devam ediyor."

-"PARADOKS DURUMLAR VAR"-

Terör örgütlerinin kırsalda ve şehirlerde farklı yoğunlukta ve farklı tipte eylemler yaptığını açıklayan Orgeneral Başbuğ, "Bu nedenle her iki tipe göre farklı mücadele geliştirmek zorundasınız. Bir ülkede gördüğünüz terör eylemleri, terör mücadelesinin aynı olduğunu düşünmekte yanlıştır" diyerek şunları söyledi:

"Bugün baktığınız zaman bizim mücadelemiz daha fazla kırsaldadır. Irak’ta ise şehirlerdedir. Terörle mücadelede güvenlik kuvvetlerinin karşı karşıya kalacağı paradoks durumlarda var. Bazen güvenlik kuvvetleri tarafından özellikle tedbirler açısından fazla kuvvet kullanılması. Bazen bu durum, aslında belki daha az güvenli durumun oluşumuna neden olabilir. Paradoks var. Bazen operasyonlarda daha fazla kuvvet kullanılması. Bazen bu operasyonların başarı derecesini de azaltabilir. Bazen operasyonlarda daha az kuvvet kullanılması ve hesaplı risklerin alınması başarıyı yükseltebilir."

-İSTİHBARATIN ÖNEMİ-

Terörle mücadelede istihbaratın öneminin altını çizen Genelkurmay Başkanı Başbuğ, "İstihbaratınız yetersiz de başarı şansınız sıfırdır. Bu konu fevkalade önemli" diyerek bilginin doğru olmasına ve zamanlamasının hayati olduğunu ifade etti. Geç gelen bilginin önemi olmadığını söyleyen Başbuğ, "Üçüncü faktörde etkili olmasıdır. Şunu bilmeliyiz ki operasyonları istihbarat yönlendirecektir. Bunun dışındaki operasyonlarda olumsuz sonuçlarda doğurabilir" dedi. Orgeneral Başbuğ şöyle devam etti:
"İstihbarat yok ne yapacağız? Operasyon yapacaksınız bununda amacı istihbarat olacak. İstihbarat dediğiniz zaman çok geniş istihbarat vasıtaları var. Ancak bakıyoruz, terörle mücadele de başarılı olan devletler nasıl başarı sağlıyor. Elbette teknolojiyi kullanacaksınız. Ama eğer insan istihbaratında zayıfsanız bu iş çok zor. İnsan istihbaratı, terörle mücadelenin ana noktası. Biz bunu yanlış anlaşılıyoruz. Bu kimin tarafından yapılacak? Eğitimli personelin olması lazım ve bunun da size ait olması lazım.

Genellikle mahalli personele ilişkin istihbarat yapıyorsunuz. Bu yanlış mı hayır doğru. Ama o personel ne kadar eğitimli? Bunu zaten yapamazsanız, istihbarat konusunda çok eksikleriniz olur."


-MEDYANIN ÖNEMİ-

Medyanın kamusal görevine vurgu yapan Başbuğ, "Artan medya denetimi var. Bu doğal bunu doğal karşılamamız lazım. Medyanın da kamusal görevi var. Elbette olayları takip edecektir" derken, medyanın görevini yaparken hassas olması gerektiğini belirterek şunları söyledi:

"Kamuoyu hassasiyeti ve artan medya denetimi sadece stratejik düzeydeki doğruların değil, taktik düzeydeki doğruların da önemini artırıyor. Alanda, bir astsubayın yaptığı bir hata çok büyük sorunlar yaratıyor. Bu çok önemli ve bazen bu taktik düzeyde yapılan bu yanlışlar, bazen sizin üst seviyede stratejik yaklaşımlarınızı boşa çıkarıyor. Alanda görev yapan personelin rütbesi ne olursa olsun, bunların formasyonu becerileri mücadelenin başarıya ulaşmasında belirleyici. Alandaki liderler, bakın silahlı kuvvetler açısından baktığımız zaman uzman çavuşlarımız dahil. Bazen onlar karşı karşıya kalıyor. Orada soracak kimse yok, ya doğru yada yanlış yapacak. Bunların hepsinin gerçek anlamda, yalnız askeri formasyon değil, tarihi coğrafyayı bilmesi lazım."

Güvenlik kuvvetlerinin eğitimde sosyolojinin önemine dikkat çeken Orgeneral Başbuğ, "Subay, toplumla insanla muhatap olacak, emrindeki malzeme insan görev yapacağı yerde karşılacağı personel insan, toplum. Yeterli bilgiye sahip olamayan subaylarımızın görevlerini yerine getirilebilmesi çok zor" dedi. Başbuğ şunları kaydetti:

"Askeri eğitim yaptırın, polisinize polis eğitimini yapın bölgeye gönderin. Ama bu kişileri eğer siz görev yaptığı bölgenin tarihi yapısına, coğrafyasına, sosyolojik yapısında yetiştiremediyseniz inanın başınız dertte olabilir. Bunu biz silahlı kuvvetler olarak bunun ne kadar önemli olduğunun bilincindeyiz ve okullarımıza ders olarak koyduk.

Biz harp okullarına son iki üç yıldır, sosyoloji dersini tekrar ders olarak koyduk. Subay, toplumla insanla muhatap olacak, emrindeki malzeme insan görev yapacağı yerde karşılacağı personel insan, toplum. Yeterli bilgiye sahip olamayan subaylarımızın görevlerini yerine getirilebilmesi çok zor.

Yanlışlardan bir tanesi de şu. Elde edilen başarı etkisiz hale getirilen terörist sayısıyla ölçülmesi konusu. Bunun yapılmaması lazım. Başarı etkisiz hale getirilen terörist sayısına endekslenmemeli. Burada önemli olan husus, teröristlerin inisiyatifinde gerçekleştirilen olay sayısı nedir? Eğer siz bu sayıları alta çekebiliyorsanız başarı burada. Onun için diyoruz ki elbette terörle mücadelede göreviniz, kabul edilebilir asgari düzeye indirebilmek. Güvenlik kuvvetleri, teröristle karşılaştığı zaman gayet tabi silahla karşılık olacak. Kendisine silah çevirene elbette silahla cevap verecek. Fakat terörle mücadeleyi sadece bu sayılarla başarıyı ölçmeye kalkarsanız yanlış sonuçlara gidilebilir."

-MEDYANIN ÖNEMLİ GÖREVİ-

Sadece bu yıl örgütten 64 kişinin kaçarak teslim olduğunu açıklayan Genelkurmay Başkanı, "Terör örgütünün en çok korktuğu şey örgütten kaçışlardır. Öldürüyorlar zaten kaçmamaları için. Bu da önemli bir husustur" dedi. Başbuğ terörle mücadele en önemli unsurlardan birinin de medya olduğunu söyledi. Terör örgütlerinin yaymaya çalıştığı dehşet ve korkunun önüne geçilebilmenin medya ile mümkün olabileceğini ifade eden 50 dakikalık konuşmasının son bölümünü medyanın önemi ayırdı. Başbuğ şunları söyledi:
"Toplumun terörle mücadeledeki kararlılığı da çok önemli. Örgütün yaymaya çalıştığı dehşetin ve korkunun önüne geçebilmek için, en önemli görev medyanındır. Medya bu görevi yapmazsa ülkede dedikodular çıkar. Bu çok daha tehlikeli.

Medya doğru bilgilere dayanarak kamuoyunu bilgilendirmelidir. Bazen toplantıyla, bazen sunum vasıtasıyla bu haberler veriliyor. Bazen de işte bu durumların yansıtılması, ayrıntılı incelenmeden sunuluyor. Bu konuya da iki taraflı bakmak lazım. Eğer siz medyaya zamanında, bilgi vermezseniz medya ne yapacak? Biz olan olaylarla ilgili olarak biz doğru zamanda veriyor muyuz vermiyor muyuz? Bunu da sorgulamak lazım. Vermezseniz, medya sağdan soldan duyduğu görevi yapmak zorunda. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum.

Elbette haber özgürlüğüne saygılıyız. Ama bazen bu özgürlüklerin, topluma zarar verme sınırını da kabul etmemiz lazım. Medya şu suali sormalı. Evet ben vereceğim, ama bu haber topluma yararlı mı oluyor, zararlı mı oluyor? Medyanın teröristlerce araçlaştırılması ve dünyaya aktarılan terör görüntüler, terörün küreselleşmesinde büyük öneme sahip.

Bu nedenle diyoruz ki medyada terör haberleri sunulurken, gerçekten bu haberlerin kapsamı, verileceği sürede çok önemli, tekrarlar çok önemli. Doğru bilgiye dayanması çok önemlidir, bununla yönelik olarak da bizlere görev düşüyor. Doğru bilgiyi zamanında biz vermeliyiz. Ama medyada bunu yaparken, haberlerin süresine dikkat etmesi lazım. Bir olayı iki dakikada veriyorsanız, iki dakikada verin, 15 dakikada vermeyin. Bir haberi 10 kere göstermeyelim. Tekrarlar çok önemli. Çünkü terör olaylarının uzun süreli verilmesi, terör örgütünün maksadına hizmet ediyor."