Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel tarafından yapılan açıklamada, "Eşit, Nitelikli, Ulaşılabilir, Kamusal ve İnsan Onuruna Yaraşır  Sosyal Hizmet, Herkes İçin Sosyal Hizmet" görüşünü dile getirdi.

İşte Sağlık ve Sosyal Hizmet Sendikası Adana Şube Muzaffer Yüksel'in açıklaması;

"Küresel kapitalist dünyadaki neo-liberal politikaların Türkiye’deki yansımaları göz önüne alındığında, sosyal hizmet sunumunda özellikle sermayenin lehine büyük bir dönüşümün yaşandığı görülmektedir. Yaşanan bu dönüşümler hem sosyal hizmet mesleğini olumsuz yönde etkilemekte hem de müracaatçılar açısından risk oluşturmaktadır. Mesleki sınırların ortadan kalkmasıyla birlikte farklı mesleklerin sosyal hizmet uzmanı olarak ikame edilmesi, unvan konusundaki belirsizlikler, sosyal hizmet politikalarının oluşumunda etkin olamama, bilgi üretememe, mesleğimizin savunucu rolünü gereği gibi yerine getirememe gibi bir çok sorununun yanı sıra liyakatsiz ve alanda ehil olmayan, sık ve sürekli değişen yöneticiler ile sık ve sürekli değişen mevzuat sorunuyla da karşı karşıya bulunmaktayız. Fakat bu sorunların çözümünde karşılaşılan güçlükler çözümsüzlüğü derinleştirmekte ve umudumuzu tüketmektedir.  Umudu yeniden var etmek için de örgütlenmenin ve dayanışmayı yükseltmenin önem arz ettiği bu günlerde 20 Mart Dünya Sosyal Hizmet Gününü kutlamaktayız. Her yıl mart ayının üçüncü Salı günü Dünya Sosyal Hizmet Günü olarak kutlanmakta, sosyal hizmet uzmanları başta olmak üzere sosyal hizmet emekçileri tüm dünyada bugünü mesleki bir gün olarak görmekte ve çeşitli etkinlikler düzenlemektedir.
Ne yazık ki günümüzde, kadın, çocuk, engelli, yaşlı, LGBTİ, mülteci, yoksul, KHK’larla işlerinden edilenler başta olmak üzere hakları elinden alınan veya hakları daha fazla korunmaya ihtiyacı olan insanlar, insan hakları çiğnendiği ya da insan haklarının gerekleri yerine getirilmediği için daha fazla psikososyal sorunlarla karşı karşıya kalmakta, yalnızlaşmakta ve çaresiz hale gelmektedir. Bu çerçevede her geçen gün insanın insan olduğundan dolayı sahip olduğu hakları korumaya ve bu hakları geliştirmeye daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
İnsanların sırf insan olduğundan dolayı sahip olduğu hakların gereklerinin yerine getirilmesi için mesleki uygulamalar gerçekleştiren sosyal hizmet uzmanları ve sosyal hizmet emekçileri olarak insan haklarının çiğnenmesinden ve haklarının yerine getirilmemesinden dolayı büyük bir endişe içindeyiz.
Halihazırda muhafazakar neoliberal sosyal politika uygulamaları, her geçen gün artan bu sorunları çözmüyor, aksine sorunlar daha fazla artıyor. Çocuklara yönelik ihmal ve istismar sayıları artıyor. Kadına yönelik şiddet, önleme mekanizmalarının tersine artmaya devam ediyor. LBGTİ’ler ayrımcılıkla daha da kötüsü nefret cinayetleri ile karşı karşıya, çevreye yönelik tahribat ve yok etme gün be gün artarak insan sağlığını tehdit edecek boyuta ulaşıyor.
Yoksullar, siyasi partilerin kendi iktidarlarını kurmak ve korumak için bir araç haline getirilen dar sosyal yardımlara bağımlı hale getiriliyor. Engelsiz ve ulaşılabilir bir hayata sahip olmaları gereken engelliler ve yakınlarının önüne engeller konmaya devam ediyor. Engellilerin hakları engellilere lütufmuş gibi verilmeye devam ediyor.
3.540.648 Suriyeliye kapılarını açan ülkemizde, Suriyelilerin yaşam koşulları her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Suriyeli çocukların çocuk işçi, katalogla satılan bir köle olduğu ülkemizde, Suriyeliler her geçen gün patlama noktası haline getirilen bir sosyal sorun olarak karşımıza çıkıyor.
Hiçbir şeyden emin olunmayan böylesi zamanlarda insanlar için güvenli ortamlar bozuluyor. 
Mevcut kamu kurumları içinde en dezavantajlı konumda sosyal hizmet çalışanları yer alıyor. Yoksul ve dezavantajlı toplum kesimlerine hizmet verdikleri için ekonomik ve sosyal hakları da müracaatçıları gibi kolayca göz ardı edilebiliyor. Diğer kamu kurumlarında kısmen de olsa uygulanan tazminat, fazla mesai, yıpranma payı gibi yan ödemelerden yararlanmadıkları gibi herhangi sosyal hakları da bulunmuyor. Her sektörde olduğu üzere sosyal hizmet çalışanları da kararname ve taşeronlaştırma marifetiyle farklı statülere bölünerek yoğun bir iç rekabete sürüklenmiş durumda. Bununla da yetinilmemiş, çıkarılan yönetmeliklerle de çalışanların meslek sorumlulukları ve işlevleri belirsizleştirilerek çalışanlar arasında yıpratıcı çatışmalar yaratılmıştır.
Sosyal hizmet emekçileri büyük bir özveriyle birçok kamu çalışanının bile kaldıramayacağı ağır sorumlulukları, sınırlı olanaklarla gece gündüz demeden müracaatçılara hizmet vermektedir. 
Sosyal hizmet alanında müracaatçılar ile çalışanların yaşadığı yoğun sorunların içinde bulunduğu bu tablo bir kader değildir. 
Sosyal hizmet çalışanları olarak özlük ve ekonomik haklarımızdaki kayıplar, idarecilerin bizleri sürükledikleri iç rekabet; sendikalarımızda örgütlenerek ve ortak çıkarlarımız etrafında mücadeleyi yükselttiğimizde, ayrıca ve kesinlikle müracaatçılarımızla ortak hareket yarattığımız oranda son bulacaktır.
Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez !

Sadaka Değil Sosyal Hizmet Tazminatı
Sosyal Hizmet Lütuf  Değil Bir Haktır"