TMMOB Adana İKK adına açıklama İKK Sekreteri Ahmet Uncu tarafından okundu. TMMOB Maden Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Mehmet Yılmaz da Madencilikte Yaşanan İş Kazaları Raporundan bahsederek, raporu gazetecilere dağıttı. Toplantıya HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları Oruç, TMMOB bağlı Odaların Adana Şube Başkanları, Adana sivil toplum örgütü ile siyasi parti temsilcileri katıldı.

UNCU "AMAÇ İŞ CİNAYETLERİNE DİKKAT ÇEKEBİLMEK"

TMMOB Adana İKK Sekreteri Ahmet Uncu açıklamada; 3 Mart’ın, dünya madencilik tarihinin en büyük facialardan biri olan ve grizu patlaması sonucu 263 madencinin yaşamını yitirdiği 1992 Kozlu faciasının yıldönümü olduğunu belirtti. TMMOB tarafından iş cinayetlerine dikkat çekebilmek, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin önemini vurgulamak için bu tarihin 2012 yılında “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” olarak ilan edildiğini ifade eden Uncu; Kozlu’da hayatını kaybeden maden emekçilerini bir kez daha saygıyla andıklarını söyledi.

"ÜLKE TARİHİ, FACİALARLA DOLU"

Ülke tarihimizin iş cinayeti ve işçi katliamı olarak tanımlanabilecek facialar ile dolu olduğunu belirten Uncu şöyle devam etti;

13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da ülke tarihinin en büyük maden faciası meydana gelmiş ve 301 madenci hayatını kaybetmiştir. Bu facianın hemen ardından 6 Eylül 2014’te Torunlar Center Asansör Faciasında 10 inşaat işçisi, 4 Kasım 2014’te Yalvaç’ta gerçekleşen trafik kazasında 18 tarım işçisi, 28 Ekim 2014’te Ermenek’teki kömür madeninde 18 madenci, 17 Kasım 2016’da Şirvan’daki bakır madeninde 16 madenci, 17 Ekim 2017’de Şırnak’ta 8 madenci, 3 Temmuz 2020’de Sakarya Hendek’te havai fişek fabrikasında 8 işçi ve bu patlamadan sadece birkaç gün sonra gerçekleştirilen imha işleminde ise 3 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir

"FACİALARDAN DERS ÇIKAILMADI, İŞÇİ CİNAYETLERİ ARTARAK SÜRÜYOR"

Tüm bu yaşananların Kozlu’daki faciadan günümüze kadar yaşanan olumsuzluklardan gerekli dersler çıkarılmadığını, atılması gereken adımların atılmadığını; bu nedenle iş cinayetleri ve işçi katliamlarının artarak devam ettiğini vurgulayan Uncu şöyle devem etti:

İş kollarının neredeyse tamamında iş cinayetleri yaşanmaktadır. Binlerce işçi iş kazalarında sakat kalmakta, meslek hastalıkları ile hayatını kaybetmektedir. SGK’nın iş kazaları ve meslek hastalıklarına dair yayınladığı en güncel istatistik 2019 yılına aittir. Bu istatistiğe göre 2019 yılında 1.149 emekçinin hayatını kaybettiği, buna karşın meslek hastalığı sonucu ise bir tane bile can kaybı yaşanmadığı ilan edilmiştir. ILO’nun yürüttüğü çalışmalara göre; dünyada her yıl meydana gelen iş kazası sonucu can kaybı ve meslek hastalıkları, açıklanın 6,3 katıdır. Bu çalışmalara göre ülkemizdeki gerçek veriler SGK tarafından açıklananların çok üzerindedir.  Ayrıca SGK’nın açıkladığı yıllık iş cinayeti sayıları bile durumun vahametini ortaya koymaktadır. Açıklanan verilere göre 2015 yılında 1.252, 2016 yılında 1.405, 2017 yılında 1.633, 2018 yılında ise 1.541 işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir.

"OLUŞTURULAN MEVZUAT İLE SORUNLU BİR SİSTEM ORTAYA ÇIKTI"

Taşeronlaştırma, özelleştirme, sendikasızlaştırma, denetimsizlik, esnek istihdam politikaları, kayıt dışı çalışmaya izin veren politikalar ve bunun sonucu oluşturulan mevzuat ile sorunlu bir sistem oluşturulmuştur. İşyerleri denetlenmemektedir. Denetimsizlik ve yaptırımsızlık sürdükçe iş cinayetlerini engellemek mümkün değildir. Tablonun giderek ağırlaşmasının bir diğer nedeni de sendikal hakların baskı altına alınmasıdır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol alınamayacaktır. Olumsuz gidişata Covid-19 pandemisinin etkileri de eklenmiştir. Pandemi sürecinin yönetimi ve salgından koruma politikaları çalışma hayatı için geçerli olmamış, emekçiler salgının ölümcül sonuçları ile baş başa bırakılmıştır.

"İŞ KAZALARININ ÇOĞUNLUĞU ÖNLENEBİLİRDİ"

Gerçekleşen iş cinayetleri ve iş kazalarının büyük çoğunluğunun önlenebilir olduğu bilinmektedir. Bunun için önce insan hayatına ve emeğe değer veren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir.  İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması, öncelikle devletin ve işverenin görevidir, sorumluluğu yükleyecek kurban arama anlayışına son verilmelidir. Amacı “işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi” olan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu amacına uygun olarak baştan aşağı değiştirilmelidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yürütülmesi, doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.

"İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLIĞI YENİDEN YAPILANDIRILMALIDIR"

İş güvenliği uzmanlığı sistemi kamu eliyle sağlanacak şekilde yeniden yapılandırılmalı, hizmetin piyasalaştırılmasına son verilmelidir. Örgütlenme ve sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmalıdır. Taşeronlaşma ve benzeri uygulamalara son verilmelidir. Denetim mekanizmaları bağımsız organizasyonlar olarak yeniden yapılandırılmalı, güçlendirilmelidir. İş kazaları ve cinayetlerinin sorumlularına yaptırım uygulanmalı, işveren, ilgili kamu görevlileri ve sorumlular hakkında yargı süreçleri bağımsız bir şekilde işletilmelidir. Sorumluların aklanmasına son verilmelidir. TMMOB olarak 3 Mart’ta; iş kazalarının, iş cinayetlerinin ve işçi katliamlarının son bulması için mücadele etmeye devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.  Artarak devam eden iş cinayetlerine ve işçi katliamlarına son verecek adımlar zaman kaybetmeden atılmalıdır.”