TMMOB Adana İl Koordinasyon Kurulu adına açıklamayı okuyan Hasan Emir KAVİ, dünyada ve ülkemizde su kaynaklarının hızla kirlenmekte ve tükenmekte olduğunu vurguladı.
Kavi açıklamasında şöyle dedi: 
‘‘Türkiye 2000’li yıllardan önce su zengini kabul edilebilecek durumda iken, günümüzde su sıkıntıları yaşayan ülkeler grubuna geriledi. Su yönetiminde ki yanlışlar, uygulanan su politikaları, artan nüfusla birlikte yaşamın tüm alanlarında artan su talebi, küresel iklim değişikliği, su sorununun önemli boyutlara geldiğini göstermekte. Yılda kişi başına düşen kullanabilir su miktarı 8.000-10.000 m3 olan ülkeler su zengini, 2.000 m3’den az olan ülkeler su azlığı çeken, 1.000 m3’den azı da su fakiri ülkeler arasında kabul edilmektedir. DSİ’nin verilerine göre Türkiye, kişi başına ortalama 1.500 m3 ile su azlığı yaşayan bir ülkedir. Mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunduğunu varsaysak bile hızla artan nüfusumuzla 2030 yılı için kişi başına düşen kullanabilir su miktarının 1.000 m3/yıl civarında olacağı söylenebilir. Bu nedenle Türkiye yakın gelecekte ciddi su sorunları ile karşılaşabilecektir. Su kıtlığının işaretlerini her yerde görmek mümkündür. Yeraltı sularının seviyeleri düşmekte, göller küçülmekte, sulak alanlar yok olmaktadır. Nehir yataklarından başka havzalara, tünellerle su aktarılarak hem çevreye zarar veren hem de fevkalade pahalı uygulamalar söz konusu. Dere yataklarının üzerine HES kurulması çalışmaları ısrarla sürdürülmektedir. İstanbul da 3. Havaalanı ve 3.Köprü, Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği ve Antalya Phaselis’te olduğu gibi sulak alanlara,tarımsal ve/veya sit alanlarına inşaatlar yapılmakta. Su sıkıntısı çeken şehirlerde, aynı kısıtlı su kaynağını paylaşmak zorunda kalan şehirlilerle çiftçiler arasında rekabet artmaktadır. Hali hazırdaki su kanunu taslağı suyu da bir meta olarak görüp yüzeysel suların uzun süre kiralanmasına izin vermekte ve havzalar arası su aktarımına olanak tanımaktadır.Tüm bu veriler ortadayken hükümetin ciddi önlemler ve tedbirler almadığı ortadadır. AKP hükümeti çevre alanında ki bilim dışı yönetim anlayışından, ormanları ve sulak alanları yok eden projelerinden derhal vazgeçmelidir.  Günlük yaşamın her alanında kullanılan su, yaşamın diğer adıdır. Sağlık, gıda güvenliği, beslenme, yaşanabilir dengeli bir çevre gibi hayatın birçok boyutu açısından su kilit öneme sahiptir. Belirli şirketlerin HES’ ler ile rantıgözetilirken, halkın yeterli ve sağlıklı suya ulaşma hakkı baskılarla gözardı edilmektedir.
DOĞAYI TALAN ETMEDEN KALKINMAK MÜMKÜN
Yaşam için zorunlu olan su, korunmalı, savunulmalı ve doğru kullanılmalıdır. Asla sadece bir enerji kaynağı veya ticari bir mal olarak görülmemeli, ekolojik sistemin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Su kaynakları yönetiminde başlıca hedef, alternatifi olmayan doğal bir kaynak olan suyun daha planlı ve ekonomik kullanılması, su kaynaklarını tehdit eden sorunların belirlenmesi ve önlenmesi, su ve suya bağlı ekosistemlerin korunması ve bunlara bağlı olarak sürdürülebilir bir su kaynakları yönetimi sağlanmalıdır. Ülkemizde suyun kullanımıyla ilgili pek çok çalışma yapılmasına rağmen, yürütülen politika ve uygulamalar, ihtiyaç belirleme aşamasındaki çelişkiler Türkiye‘nin geleceği için ciddi tehlike oluşturmaktadır.Uzun yıllardır yürütülen yanlış ve hukuksuz uygulamalar, nedeniyle yeraltı ve yer üstü sularımızın kalite ve miktarında ciddi azalmalar ortaya çıkartmaktadır. Buna rağmen, Türkiye‘de henüz tüm tarafların katılımıyla hazırlanmış, kamu yararı gözeten bütüncül bir su politikası ve suyun yönetimiyle ilgili temel ilke ve yöntemlerin çerçevesini belirleyen bir Çerçeve Su Kanunu bulunmamaktadır. Bu ihtiyaç, suyu doğadan bağımsız görmeden, orman alanları, sulak alanları koruyan bir perspektifle biran önce giderilmelidir. ’’