Açıklamasında basın ve medyanın demokrasinin temel taşı olduğuna vurgu
yaptı.
Hem halkı bilgilendirme, hem de kamuoyu denetlemesi işlevini görmesi
nedeniyle çok önemli bir kurum olduğuna işaret etti. Sağlıklı bir
medyanın da demokrasinin iyi işletilmesinde ve toplumun bütün
kesimlerine benimsetilmesinde önemli katkısı olduğunu ifade etti.

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, açıklamasına şöyle devam etti;

“Maalesef dünyada ve ülkemizde ifade ve basın özgürlüğü alanındaki son
yıllardaki gerileme devam etmektedir. Ülkemizin dünya basın özgürlüğü
sıralamasında en altlarda yer alması ise üzücü ve utanç vericidir.

Türkiye’de 2015 yılında basın özgürlüğünün önemine inananların oranı
yüzde 45 iken, geçtiğimiz yıl 19 puanlık artışla yüzde 64’e çıkmıştır.
Bu durum ifade ve basın özgürlüğünde ortaya çıkan çok vahim bir
tablodur.


Türkiye’nin siyasi iktidarın ve güç odaklarının etkisinden uzak,
bağımsız, özgür ve çoğulcu bir basına ve medyaya kavuşması için gerekli
adımların acilen atılması için elzemdir.

Demokrasinin bulunduğu bir ülkelerde, herkes düşündüğünü söylemeli ve
fikrini özgürce açıklayabilmelidir. İfade ve basın özgürlüğü, bir
insanın yaradılışının gereği olup, bir fikrin ortaya çıkması bir
düşüncenin ürünüdür. İfade ve basın özgürlüğünün olmaması sonuçta, aynı
zamanda bir başkasının fikrinden ve düşüncesinden faydalanmamaktır.

Gelecekte bilgi edinme özgürlüğünün, çoğulculuğun, medyanın
bağımsızlığının, yasal çerçevesinin sağlamlığı ve uygulanabilirliği her
ülke ve bölgedeki gazetecilerin güvenliği açısından önem arz etmektedir.

Bunun yanı sıra, Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından yapılan
araştırmaya göre 2020 yılında dünya genelinde 10 gazeteci ve 1 medya
çalışanı öldürülürken 229 gazeteci de tutuklu bulunmaktadır. 229
gazetecinin 22’si Türkiye’de olduğu belirtilmektedir. Ayrıca dünya
genelinde yurttaş gazeteciliği yapan 116 kişi ile 14 medya çalışanın da
cezaevinde olduğuna dikkat çekilmektedir.

Dijital dönüşüm ile birlikte düşen satışların yanı sıra, hammadde
fiyatlarındaki artışa bağlı olarak üretim ve dağıtım maliyetinin
artmasının da medya sektöründe işten çıkarmalara neden olduğu
söylenmektedir. Daha fazla çıkar çatışmasının, gazeteciliğin
çoğulculuğunu ve bağımsızlığını tehdit ettiği de ifade edilmektedir.

Gazeteciler üzerindeki bu baskılar, sansürün yanı sıra oto sansürü de
getirmekte, gazeteciler düşüncelerini özgürce ifade edememekte ve
toplumu bilgilendirme görevlerini yerine getirememektedirler.

Oysa ki Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi,
“gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle
yazmalıdır.”

Dileğim gelecekte, demokrasinin tüm kural ve kurumlarıyla yeşerdiği,
aydınlık ve barışçıl bir ülkede 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nü
kutlarız.”