Mehmet Akif Ersoy

Abone Ol

İstiklal Marşı’nı okuma yarışmaları düzenleyerek ve orda küçük çocukların ağlamasından duygulanarak bir sonuca gidebileceğimizi sanmıyorum. İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy’a saygımızın ne kadar küçük olduğunu tahmin edebiliyorsunuzdur umarım.

Mehmet Akif cümleleri ne güzel dokunur gönlümüze değil mi? Ne güzelde anlatır yaşadığı çağı onun cümleleri. Ayrımcılığa uğramış önemli şahsiyetlerin başında gelir kendisi. Çağdışı, gerici diye iftiralar atılmış en büyük ve önemli ilerici şahsiyetlerin başında gelir. Kıymeti bilinmemiş ve şu anda da kıymeti biliniyor gibi davranılan değerlerimizdendir. Kemikleri sızladığından emin olduğumuz milli şairimiz. Milli şair demek yetmiyor bence ona. Mehmet Akif Ersoy denilince hep aklıma medeniyet kavramı gelir. İçimden de hep ona Medeniyet Şairi demek geçer. Ben onu böyle tanımlıyorum. Medeniyeti cümlelerinde öyle güzel tanımlamış ve öyle düşündürücü laflar dokundurmuş ki ilgililere eline, fikrine, gönlüne sağlık demek kalıyor bize. 

İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy bizlerde de sadece lafta kalıyor gibime geliyor. Dediğim gibi okuma yarışmaları yaparak ne İstiklal Marşı’nı ne de üstat Mehmet Akif’i anlayabiliriz. Bize gereken bunlar değil bizzat manasına inebilmemizdir. Her Cuma ya da Pazartesi okunuyor okullarda. Ne kadar anlaşılıyor ya da ne kadar anlatabildi bize öğretmenlerimiz? Ya da bize anlattılar da bizler ne kadar anlayabildik? Bizlere cazip gelen müzik eşliğinde her hafta tekrarlamak oldu bence. İlkokulda ezberletmek öğretmenlerin ilk önemli göreviymiş gibi gelirdi bana. Ne kadar ilk önemli görevi olsa da sadece ezberde kalmasıyla beraber bu ezberin hiçbir fayda etmediğini hepimiz görebiliyoruz. Bu ezber yapılmadığı zaman ise öğretmenlerin sınıfı geçemezsiniz tehdidiyle karşılaşıyorduk. Bunu gören zavallı biz öğrenciler papağan gibi tekrarlıyorduk on kıtayı. İstiklal Marşı’na hizmet ediyoruz sanıyorduk kendimizce. İstiklal Marşı’na olan sorumluluğumuzu yerine getirdik zannediyorduk ya da zannettirdiler.  Lise yıllarına geldiğimizde anlamaya başladık ama bizler eleştiriyi öğretmenlere yapamadığımız için öyle kalıyordu düşüncelerimiz. Çünkü öğretmenlere eleştiri yapılamaz, çünkü öğretmenler koskoca üniversite okumuş, öğretmen olmuş, onlar daha iyi bilir, onları eleştirirsek sınıfı geçirmez bize gibi korkularla yaşıyorduk öğrenci olarak. Ve hala da böyle yaşıyor öğrencilerimiz.

İstiklal Marşı’nı anlamak ve onu hazmetmek okuma yarışmalarında çocukları ağlatarak gösteri yapmakta yatmıyordu ya da bana öyle geliyor… Belki de ben abartıyorum. Herkes İstiklal Marşı’nı anlamış ve herkes kendisine düşen manayı çıkarmış öylece hayatına devam ediyor. Belki de Mehmet Akif Ersoy’un doğduğu apartmanı bara çevrilmesi onun şerefine her gün kutlama yapılması içindi. İşte burada elimi masaya sertçe vurup durun demek istiyorum. Yok arkadaş böyle saygı maygı olmaz. Böyle anlaşılmaz Mehmet Akif Ersoy. Bu ruh doğduğu yere bar yapılarak kutsanmaz.  Vicdanımız kalmışsa azcık bunun böyle olmadığını anlarız. Yazık çok yazık. Ama ne güzeldir ki bu gidişe başbakanımız el koydu. Bara çevrilen apartmanın müze yapılacağı sözünü verdi ve bu 2011 yılını Mehmet Akif Ersoy yılı ilan etti. Eee daha ne olsun. Bize de bu yılda hakkıyla Mehmet Akif ruhunu yaşatmak kalıyor. Mehmet Akif’i anlamak kalıyor bize. Doğum ve ölüm tarihlerini bile bilmediğimiz bu üstadın hayatını özetten bile olsa okumak kalıyor bize. En azından bunları yapabilirsek belki hakkını helal eder bize o büyük şair Mehmet Akif Ersoy.

İstiklal Marşı’nı okuma yarışmalarından çok İstiklal Marşı’nı anlama yarışmaları yapılması gerek bu güzel ülkemde…

Hakkını helal et Mehmet Akif Ersoy…