Belki maksat başkadır, belki edilen “sürçü lisan”dır ancak sonuçta “Milliyetçiliği ayaklar altına almak sözü yanlıştır, inciticidir.
Sayın Başbakanın malum sözlerinden maksadı, eğer, etnisiteye dayanan ve bölücülükle sonuçlanmasından endişe edilen türden olana ise bunu Sayın Deniz Baykal, bakın ne veciz ifade etmişti:
“Türkiye’de Anadolu’nun her köşesinde yaşayan Kürt yurttaşlarımız vardır, Gürcü yurttaşlarımız vardır. Ancak etnisite egemenliği bu ülkeyi böler. Etnik kimlik herkesin şerefidir ancak egemenlik sadece Türk Milletinindir.”
Sonuçta olumsuz neticeleri açık olan türden “etnik milliyetçiliği” dahi reddederken Sayın Baykal gibi zarif olmak varken Sayın Erdoğan’ın kullandığı üslup, ister istemez akla “suçluluk telaşı” ve “Türk Ulusuna karşı mahcubiyetten” mi sualini getiriyor?
Böyle düşünmekte de kimseye haksız denilemez, zira Sayın Başbakan bir yandan böyle derken öte yandan etnik milliyetçiliğin, “Kürt milliyetçiliğinin” dikalasını yapan PKK Lideriyle açıkça pazarlıkta!!!
Hem de pazarlık masasından bir “Anayasa” çıkması bekleniyor???
Hani Anayasa bir “Ulusal Mutabakat belgesi” idi?
Neden o masada APO var ancak Türk Ulusu yok?
Demokrasi “çoğulculuk”tur, Çoğunluğun, azınlığa hükmetmesi asla değil!
Ve bu pazarlığa, göz boyama için “anaların gözyaşlarını dindirmek” bahanesiyle bir şal örtülmek istense de, sonu Atatürk’ün Türk Milletiyle birlikte kurduğu Cumhuriyeti, Ulus/Üniter Devleti yok etmeye varacak bu süreç, biliniz ki Milleti tümüyle gözyaşlarına boğacak bir yoldur.
Şimdi kimse kalkıp da “hani CHP bu görüşmeler için kredi açmıştı” demesin!
CHP Lideri açıkladı: “Ne görüşmeler yapılıyor, biz bilmiyoruz…Verdiğimiz kredi Recep Tayyip Erdoğan’a açılan bir kredi değildir...Hükümetin samimi olduğuna inanmıyorum.’Şu bölgede tümüyle özerkliği kabul ediyorum’ derse kabul edilir mi? Hayır. Toplumun kabul edemeyeceği angajmanların altına girmeyin. Bize vermeyecekseniz, millete bilgi verin.”
Değerli okurlarımız, maalesef durum açıkça “bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” vaziyetidir.
İmralı’daki, Türk Yargısınca müebbet hapse mahkum edilmiş “teröristbaşı” ile görüşenlerin getirdiği, kamuoyuna açıklanan mesaj tüyler ürpertiyor. Güya denilmiş ki “ tarafların elinde ‘Tutsaklar var’ dikkatli olunsun.”
Bakın on yılda ne hallere geldik!
Sanki yıllardır yapılan “Terörle mücadele” değil, Sanki Güvenlik güçlerinin karşısındaki “Bölücü terörist bir örgüt” değil. Sanki iki egemen devlet savaşıyor da “karşılıklı “tutsaklar(!)” alınmış!
“Savaş” için iki meşru ve egemen devlet gerekmez mi?
PKK ne zamandan beri “Terör örgütü” olmaktan çıkıp Türk Devletine “meşru muhatap” kabul edildi?
Böyle bir süreç, bilinsin ki asla kabul edilemez. Türk Milletine kabul ettirilemez; Kimse, değil “Milliyetçiliği ayak altına almak” silah zoruyla dahi bu Millete “bölünmeyi” kabul ettiremez; Eşkıya ile müzakereyi kabul ettiremez!
Bakın CHP Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu “Milliyetçilik” konusunda neler söylemiş:
“Milliyetçilik ne demek aslında? Kahvedeki vatandaşa soralım ne anlıyorsunuz diye. Ben yurtseverlik olarak anlıyorum. Bizim Anadolu insanımız kimsenin kimliğine bakmaz zaten. Milliyetçilik ortak kültürümüzdür. Ulusalcılık Milliyetçiliğin Türkçesidir.
Her solcu aynı zamanda yurtseverdir. Anayasamızın başlangıcındaki ‘Türk Milletinin’ kalmasını isteriz. Çünkü bu kavram bir devleti yücelten kavramdır. Biz bir milletiz. Ama köken olarak Farklı bir etnik kimliği olan kişiye de saygı göstermemiz gerekmiyor mu? Ama ben Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşıyım”
Değerli okurlarımız, durum bu, takdir sizin, ancak lütfen demokratik bir ülkenin sorumlu yurttaşları olarak, sonuçta herkesi etkileyecek gelişmelere sadece seyirci kalmayıp, demokratik haklarımızı yurtseverlik bilinciyle kullanarak, sürece, gerektiğinde meşruiyet içinde müdahil olalım;
“Ayak altına alınan” hepimizin şerefidir, zira ‘Atatürk Milliyetçiliği’ ırkı, dini, rengi, cinsiyeti, mezhebi ne olursa olsun, bu toprakları ‘Vatan’ belleyen, Düşmandan kurtarıp Cumhuriyeti kuran süreçte görev alan herkesi kucaklayan bir Milliyetçiliktir.
“İleri demokrasi” aynı zamanda “katılımcı demokrasi” demektir…
t