Model olmak bir yana…

Abone Ol

 Söz konusu makalede, görüşüne başvurulan bölge üzerine uzman Gareth Jenkins de şöyle diyor: “Türkiye askeri vesayetten sivil vesayete geçiyor...”
 Bugün birilerinin peşine takılıp sürüklendiği, daha fenası ülkemizi de sürüklemeye çalıştığı süreçte en önemli tehlike budur. Tehlikeyi yaratanlar, marifetlerinin farkına varanlar medya vasıtasıyla olanlara, henüz işin ayırtına varamayanları uyarı için iletmesin, her türlü muhalefet bastırılsın diye kolları sıvadılar. Her gün tüyler ürperten örnekleri görmekteyiz.
Muhalefeti susturmak için söz ve yazıların sansür gerekçesi “Halkta kin ve nefret uyandırmak” gibi ne yana çekersen gidecek, kolayca istismara uygun bir bahane!
Gerçek demokrasinin ilk ve vazgeçilmez şartı “özgür basın”, “hür muhalefet”, halkta korku, kin ve nefret uyandırdığı bahanesi ile hapse atınca, ortada Rockefeller’in “Pembe Gazetesi” benzerleri dışında ne kalır?
Oysa asıl nefret, ülkede üretim ve istihdamı ihmal edip, dış borç ve bağımlılık esaslı ekonomi politikadır. Bu politikanın sonuçları; fakirleşme, gelir dağılımı adaletsizliği, işsizlik, küresel ve işbirlikçilerinin sömürüsüyle kayırmacılık oluyor.
AKP ve işbirlikçilerine muhalefet etmeyi yasaklanıp, hür düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlanışı, esasında kamu vicdanını sızlatıp kanatan icraatı gizlemek için. Sebep ise sosyal facia tablosuna tepkinin engellenmesi; korku imparatorluğu ve baskıcılık bunun için!
“İleri demokrasi” adına Anayasa değiştirenlerle, 12 Eylül’de AKP’nin iç-dış hık deyicileri sus pus; seçim sisteminin çarpıklığı, yüksek baraj, tek adamın her alanda egemenliği ve kuvvetler ayrılığının yok edilmesine tık yok o cepheden. Üstelik bir de muhalefet susturulmak istendiğinde, asıl bunlar sorumlularına halkta kin ve nefret uyandırıyor. Bu vaziyette kimler içeri alınmalı, meydanda değil mi?
Asıl “halkta nefret ve kin duyguları yaratarak düşmanlığa neden olanlar”, Laik Cumhuriyete “karşı devrim” odağı, çağdaş yaşamı benimsemiş “sessiz çoğunluğuna” karşı “Sivil Vesayete” çanak tutanlar; “mahalle baskısı” ile hayatı zindan edenlerdir.
Bunların gerçek maksadı bölgenin tek demokratik çağdaş ülkesinin içini boşaltarak daha rahat sömürülmesi olduğu düşünülünce, Robert Taft’ın yazdıklarının ancak gerçeği tespit ve duyurmaktan ibaret olduğu anlaşılıyor. Böyle durumlarda ilk akla gelen o meşhur atasözüdür: Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”
Gerçi Arap alemine “Rol Modeli” olmak, bir aman aman arzu değil; aklı başındaki herkeste yapılmak istenenlere karşı ciddi bir tedirginlik, köklü bir muhalefet var. Arap âleminin emperyalizme bu kez de bir başka kisve altında yem olması için laik cumhuriyetin kazanımlarından zerre fedakârlığa razı olan tek aklı başında Türk yurttaşı bulunamaz. Hakikat böyle olduğu için ki, “cambaza bak” numarasıyla amaç, gerçekte Türkiye’yi Mısır yapmaktır;
Askeri Vesayete karşıyız diyenlerin gerçekte karşı oldukları Atatürk önderliğinde Türk Devriminin, Çağdaş Cumhuriyetin kazanımlarıdır.
Bunu yapmayı düşleyenlerin unuttuğu ise Cumhuriyetimizin bütün kurumları ve esasları ile Türk Milletinin azimli korumasında bulunduğu…