Oysa demokrasilerde protestolara da fırsatlar verilmelidir. Bugün Reyhanlı’da, AKP’nin 10 günlük bir çalışmanın ardından kalabalıkları bir araya nasıl getirilebileceğinin provası yapılmıştır. Bu prova zamanı şimdi olmamalıydı ve hele bu prova alanı reyhanlı asla olmamalıydı. Yürekleri yangın yerine dönmüş Reyhanlıların beklentileri çok farklıydı. Onlar Başbakanlarının koruma gücünü görmeye can atmıyorlardı. Bunu zaten biliyorlardı. Başbakanın mübalağalı koruma gücünün hissettirdiği zorbalık, sunulan bu gerekli olmayan şaşaa ve fors şimdi Reyhanlıları daha da yaralamıştır. O meydanda Reyhanlılar, bugün en son görmek isteyecekleri mağrurluk ve güç gösterilerini izlemek zorunda bırakılmıştır.
Bugün o meydanda hala hissedilmekte olan acıların figanı ve sahipsizliğin feryadı hükümet gücünün abartılı ve ihtişamlı güvenlik gösterilerinin gölgesinde karınca izleri mesabesine çekilmiş ve yok edilmiştir. Bugün acıyla kıvrananların memleketi Reyhanlı’nın değil de, sanki bir eğlence karnavalı kutlamasının resmi çizilmiştir. Bugün mahşer kalabalığı abartısı ile çevre İl ve İlçelerden akıtılan kalabalıkların en arka kısımlarına ötelenen Reyhanlıların sesleri, en cılızından da olsa hiç duyurtulmamıştır bile.
Sadece bu yönüyle bile, Reyhanlı’da bu gün tarihe bir kara not düşülmüştür. Reyhanlı’da özgürlüksüz günlerin çağrıştırıldığı, renksiz, kokusuz ve hissiz, sözde AKP demokrasisinin ezici ve zorba gücünün sergilendiği saatler yaşanmıştır. Evet, bugün Reyhanlı’da birkaç saatlik garabet zaman dilimlerinin tarihe iliştirildiği ve Reyhanlının kendi evinde özgürlüğünün kısıtlanmış olduğu bir gün yaşanmıştır.
Bugün Reyhanlı’da günlerdir haberlerden, sosyal medya sitelerinden izlediğimiz şikâyet izlenimleri, Başbakan’a ateş püsküren insanlar sokaklardan çekilmiş ve her yer süt liman edilmiştir. İşte demokrasilerde bu olmamalıdır. Keşke 51 insanını parçalar halinde toprağın kara bağrına vermiş Reyhanlılı vatandaşlarımız, başlarına gelen bu elim olaydan dolayı biraz da devletine ve başbakanlarına sitem edebilselerdi. Ancak bunların en minimaline bile hükümet güçlerince izin verilmemiştir. Oysa daha ayağının tozu ayakkabısından silkelenmemiş olan Başbakan’ın henüz döndüğü Amerika’da demokrasi bu şekilde sunulmamaktadır.
Haber sitelerinde yoğunca izlediğimiz karelerde, Obama’nın konuştuğu bir salonda bir hanım dinleyici Başkan Obama’nın yüzüne karşı yüksek sesle bağırmaya başlar. Medea Benjamin'in sorusunu Obama'ya yöneltebilmesi takdire şayandır. Ancak bu soru karşısında bile ağzının korumalar tarafından kapatılıp derdest edilmemesi ise, en az o kadar şayanı takdir konusudur. Bunun çok daha hafifi olacak bir protesto acılarla yoğrulmuş Reyhanlı’da Başbakan Tayyip Erdoğan'a yapılsaydı, koruma ordusu soruyu sorana karşı savaş ve linç nizamı alırdı, soruyu soran başından tutulup yere yatırılır, elleri arkadan kelepçelenip, karga tulumba emniyetin azap odalarından birisine sevk edilirdi. Bu sulta zihniyete karşı tavır koymak, her vicdanın hürriyet ve demokrasi mefhumuna olan bir onur borcu olmalıdır. 25.Mayıs 2013-Reyhanlı