Oturarak çalışma, hareketsiz yaşam, bel ve sırt kaslarının zayıflığı, bel fıtığına neden olan etmenler arasında yer alıyor. Bu etmenler varsa, öksürük ya da hapşırık bile fıtık oluşmasına yol açabiliyor. Bulunduğu yere göre çeşitli şikayetlere sebep olan bel fıtıklarında ameliyat zamanı geldiğinde, sağladığı avantajlar nedeniyle mikrocerrahi yöntemi tercih ediliyor. Ancak uzmanlar, mikrocerrahi yönteminin bir ya da iki fıtık olduğu zaman uygulanabildiğini belirterek, hastaların şikayetler başlar başlamaz bir hekime başvurması gerektiğini vurguluyor. Bel fıtıklarını ve tedavide kullanılan mikrocerrahi yöntemini, Acıbadem Adana Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi uzmanları Prof. Dr. Sabahattin Hacıyakupoğlu ve Dr. Arif Süha Kınalı ile konuştuk.

 

RİSK, OMURGANIN EN HAREKETLİ BÖLÜMÜNDE

Prof. Dr. Sabahattin Hacıyakupoğlu, bel fıtığının sıklıkla omuriliğin bel bölgesindeki dördüncü ve beşinci omurlar arasında görüldüğünü belirtiyor: “Omurilik içinde bulunan nükleus pulpozus adlı kıkırdak parçasının, posterior longitidunal ligament’i (omurgaların, omurilik kanalına bakan yüzünü saran bağ dokusu) yırtarak dışarı çıkmasıyla fıtık oluşuyor.

33 omurun 23 tanesinde nükleus pulpozus olduğu için 23’ünde fıtık riski bulunuyor. Ancak bu sorun, omurganın en hareketli bölümlerinde yaşanıyor”.

Fıtığa yol açan en önemli etkenin öne doğru eğilerek yük kaldırmak olduğunu anlatan Prof. Dr. Hacıyakupoğlu, “Kaldıraç prensibinin tersine göre hareket ettiğimiz için kişi öne doğru eğilip beş kilo kaldırırsa, beline 100 kiloluk yük biniyor” diyor.

 

KARIN KASLARI ZAYIF OLAN RİSK TAŞIYOR

Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Arif Süha Kınalı da bu nedenlere zorlayıcı, ani ve kontrolsüz hareketler, oturuş bozuklukları, travmalar, bazı enfeksiyonlar gibi etmenleri ekleyerek, şöyle devam ediyor: “En büyük etken, karın ve sırt bölgesindeki adalelerin zayıflığı oluyor. O bölgede bir zayıflık varsa ve fıtık oluşumu da başlamışsa öksürük, hapşırık gibi basit bir neden bile zarın yırtılmasına ve fıtığın dışarı çıkmasına yol açıyor. Bu nedenle, karın ve sırt adalelerinin güçlendirilmesi önem taşıyor.” Bel fıtığı, omurgada bulunduğu yere göre kimi belirtilerle kendini gösteriyor. Bacak ağrısı, ayakta güçsüzlük, his kaybı, küçük ve büyük tuvaletini tutamama, bu belirtilerden bazıları. Tanı sürecinde bu belirtiler ve klinik muayene, hekime fıtığın hangi bölgede olduğuna dair ipuçları veriyor. Dr. Kınalı, hastada bel fıtığına eşlik eden başka patolojik bulguların olup olmadığını görmek için radyolojik tetkiklerden faydalanıldığını söylüyor. Kanal darlığı, omurgadaki dejeneratif bozukluklar gibi durumlar, görüntüleme yöntemleriyle tespit ediliyor.

 

ACİL DURUMDA CERRAHİ MÜDAHALE

Tanının ardından tedavi süreci planlanıyor. Hastada ileri derecede nörolojik bulgular yoksa ilaç ve istirahatten oluşan medikal tedaviye başlandığını anlatan Dr. Arif Süha Kınalı şöyle diyor: “Ancak idrarını tutamama ve ileri kuvvet kaybı gibi bir durum varsa, o zaman kişinin hemen ameliyata alınması gerekiyor. Çünkü o sinirler baskıya uzun süre maruz kalmamalı. Sinirin ezilmesi halinde kişi ömür boyu idrarını tutamaz hale gelebiliyor.”

Fıtığın yırtık dışına çıkmadığı durumlarda ‘kapalı’ olarak tanımlanan kimi yöntemler de kullanılıyor. Nükleoplastide, radyofrekans dalgaları kullanılarak fıtık yakılıyor, beslenmesi bozuluyor ve buharlaşıyor. Nükleotom yönteminde ise iğne ile girilerek fıtığa yol açan madde dışarı çıkartılıyor. Dr. Kınalı, bu yöntemlerin fıtığın yırtık dışına çıkmadığı durumlarda kullanıldığını hatırlatarak, “Eğer ilerlemiş, zar dışına çıkmış bir fıtık varsa, o zaman endoskopik yöntemler kullanılıyor” diyor.

 

MİKROCERRAHİ YÖNTEMİNİN UYGULANMASI

Prof. Dr. Sabahattin Hacıyakupoğlu fıtık ameliyatlarında mikrocerrahi yönteminin kullanımı hakkında şunları söylüyor: “Omurilikte bir ya da iki fıtık varsa, o zaman mikrocerrahi yöntemi uygulanıyor. Fıtığın olduğu bölgede 1.5-2 cm.’lik kesi yapılıyor, adaleler sıyrılıyor. Çok küçük bir kemik parçası alınıyor ve ardından da fıtık boşaltılıyor. Bu yöntemin avantajı, ameliyat bölgesinin yaklaşık bir karış üzerinde bulunan mikroskop. Görüntüyü büyüterek  fıtık ameliyatı gerçekleştiriliyor.”

Dr. Arif Kınalı da, mikrocerrahinin çoklu fıtıklarda uygulanamayacağını, bu nedenle hastaların şikayetler başlar başlamaz bir hekime başvurması gerektiğini vurgulayarak, “Bazı durumlarda kişi belinde 3-4 fıtıkla hekime başvuruyor. O zaman mikrocerrahi yöntemini uygulamak mümkün değil, çünkü o kadar küçük bir kesiden girip fıtıklar alınamıyor” diyor.

 

MİKROCERRAHİ İLE TEDAVİ SÜRECİ KISALIYOR

Mikrocerrahi yöntemi, hastaya sağladığı avantajlar nedeniyle tercih ediliyor. Küçük bir ameliyat izi, dokunun çabuk iyileşmesi, operasyondan 6-8 saat sonra ayağa kalkılabilmesi ve 15-20 günlük istirahatın ardından hastanın sosyal hayatına devam edebilmesi bu avantajlardan bazıları. Prof. Dr. Hacıyakupoğlu diğer operasyonlar genel anestezi ile yapılırken mikrocerrahide belden aşağısını etkileyen epidural anestezi yönteminin kullanılabildiğini anlatarak, “Bu da hastalara büyük kolaylık sağlıyor. Anestezi sonrası bazı kişilerde ortaya çıkan kimi olumsuzluklar yaşanmamış oluyor” diyor.