ÇOCUK SAĞLIĞINDA İLK BİN GÜN NEDEN ÖNEMLİ

Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nde görevli Başasistan Uzm. Dr. Mehmet Deniz Erhan, doğumundan sonraki ilk 1.000 günlük dönemin, çocukların gelişimi açısından çok kritik bir dönem olduğunu vurguladı. Çocuğun gelişiminin sadece boy, kilo ve diş gibi fiziksel açıdan olmadığının altını çizen Uzm. Dr. Erhan, “Fiziksel gelişimle birlikte çocuğun sosyal gelişimi, ailesiyle iletişimi, konuşması, dil gelişimi, etraftan aldığı uyaranları değerlendirmesi açısından da en önemli dönem, ilk 1.000 gün, yani ilk 3 yaştır” dedi. 

250 MİLYON ÇOCUK RİSK ALTINDA  

Çocukların, ilk 1.000 günlük dönemde çevreyle iletişiminin çok yoğun olduğunu kaydeden Başasistan Uzm. Dr. Mehmet Deniz Erhan, şunları söyledi: “Çocuk bu dönemde annesiyle, babasıyla, kardeşleriyle, akrabalarıyla, diğer çocuklarla iletişime geçiyor. Bu iletişim yeterli ve doğru olmazsa, çocuğun bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimi riske geriyor. Yavaş yavaş içine kapanıyor, sosyal ve duygusal açıdan çekinik bir birey olmaya başlıyor. Zihinsel gelişimi de geriye gidiyor. Dünya genelinde yaklaşık 250 milyon çocuk, ilk 1.000 günlük dönemde yetersiz beslenme ve yetersiz iletişim nedeniyle, diğer çocuklardan geride kalıyor. Çocukta ilk 1.000 gün, ülkeler için de uzun vadede çok önemli. Yapılan araştırmalar, ilk 1.000 gün doğru beslenen, fiziksel, sosyal ve psikolojik gelişiminden sorun yaşamayan çocukların, yetişkinliklerinde ülkelerine ekonomik olarak yüzde 25 daha fazla katkı koyduğunu gösteriyor.” 

ÇOCUKLARI GÜNDE 10-15 DAKİKA GÜNEŞE ÇIKARIN 

Adana Şehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Başasistan Dr. Mehmet Erhan Deniz, ilk 1.000 için ailelere şu önerilerde bulundu: 

-Öncelikle anne sağlığına önem verilmesi lazım. Anneler hamilelikte ve emzirme döneminde doğru beslenmeli, iki gebelik arasında en az 2 yıl olmalı yani sık doğum yapmamalı. Çocukluk çağı olarak ifade edilen (18 yaş altı) erken yaş gebeliklerini de önermiyoruz.  

-Bebeğe ilk 6 ay boyunca, eğer yeterli kiloyu alıyorsa sadece anne sütü verilmeli. Çünkü anne sütü temiz, içinde aşı niteliği taşıyan birçok madde bulunan, bağışıklık sistemini destekleyen, yeterli kaloriye sahip ve hazırlanması kolay bir besindir.  

-İlk 6 aydan sonra, yoğurt, sebze çorbaları (tuzsuz ve baharatsız) ve meyveleri öneriyoruz. 7’nci ve 8’inci ayda yumurta, et ürünleri,  9’uncu aydan sonra balık ve benzeri ürünlerle devam edilmeli. 9. aydan sonra bebekler ‘taştan yumuşak her şeyi’ yiyebilirler. 

-Çocuk beslenmesinde ilk 1 yıl inek sütü önermiyoruz. Çünkü inek sütü çocuklarda kabızlık, bağırsak gelişimiyle ilgili problemler, gaz, demir eksikliği gibi sorunları tetikliyor. 

-Tek tip beslenme ve fast-food ile beslenmeden uzak durulmalı. ABD’de çocuklar arasında obezite oranı yüzde 10’u geçiyor. Ülkemizde de bu konuda küçümsenmeyecek seviyede sıkıntı var. 

-D vitamininin, sadece dişler ve kemikler için önemli olduğu düşünülür ancak çocukların zihinsel gelişimi, artı bağışıklık sisteminin düzgün çalışması için çok önemlidir. Bu nedenle bebeklere 1 yaşına kadar devletin de önerisi ve desteğiyle 400 ünite D vitamini desteği veriyoruz. Bunun dışında 3 yaşına kadar çocukları günde 10-15 dakika, başı, kolları ve bacakları açıkta kalacak şekilde açık havada güneşe çıkarmak gerekiyor.  

-Yoğurt tüketimi, özellikle hem kemik gelişimi, hem bağışıklık sistemi için önemli. Anneler yapabiliyorlarsa kendi yaptıkları yoğurttan çocuklarına günde bir kase yedirmeli.  

-Anne sütündeki demir içeriği az olduğu için bebeklere mutlaka demir desteği yapılması lazım. Erken doğan çocuklara 2’nci aydan itibaren, zamanında çocuklarda da 4’üncü aydan itibaren demir desteği şu anda Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz veriliyor. Çünkü araştırmalar, demir desteği alan çocukların zihinsel gelişimlerinin IQ’larının, demir eksikliği olanlardan 5-10 puan daha fazla olduğunu gösteriyor.  

-Çocukta bir hastalık olmasa da görme ve işitme sağlığının değerlendirilmesi, otizm gibi hastalıkların zamanında teşhisi için doktor kontrolüne götürülmesini öneriyoruz. Özellikle otizmin 2-3 yaşından önce tanı konulması, erken müdahale edilerek otizmli çocukların topluma kazandırılmasını sağlar.