A&B Hukuk Bürosu ortaklarından avukat Mehmet Ali Akgül, hekim-hasta ilişkisinde zaman aşımının 5 yıl olduğunu, hastanın bu süre içinde bir tıbbi müdahale nedeniyle dava açabileceğini söyledi.

Türk Jinekoloji Obstetrik Derneği (TJOD) Mersin Şubesi’nce bu yıl ilk defa organize edilen; ‘Kadın Doğum Sempozyumu’ HiltonSA Mersin Oteli’nde gerçekleştirildi. Mersin’in yanı sıra İstanbul, Ankara ve Gaziantep illerinden katılım gösterilen sempozyuma konuşmacı olarak katılan Mehmet Ali Akgül, Yüksek Sağlık Şürası sonuçları ve Yargıtay içtihatları ışığında; ‘Hekim-Hasta İlişkileri ve Hukuki Boyutu’ konu başlığında bir sunum yaptı.

 

“MESLEKTEKİ 15 YILIMI SAĞLIK HUKUKU ALANINDA GEÇİRDİM ”

20 yıldan bu yana avukatlık mesleğini icra etiğini ve bunun 15 yılını da ‘sağlık hukuku’ ile geçirdiğini anlatan Akgül, aynı zamanda da 1998 yılında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi ‘Deontoloji ve Tıp Tarihi Kürsüsü’nde master programına başladığını ve sonraki yıllarda sağlık alanına olan ilgisinin giderek arttığını dile getirdi.

Akgül, “İşin her iki tarafında da yer aldım bir bakıma. Hekimlerin avukatlığını yaparken, birçok hasta için doktorlar aleyhine dava açtım. Hatta halihazırda özel hastanelerin vekilliğini yapıyorum. Halen de birkaç ilaç firmasının hukuk müşaviriyim” dedi.

 

“AVUKAT-MÜVEKKİL, HASTA-HEKİM İLİŞKİSİ BENZERLİK TAŞIYOR”

Avukat-müvekkil ilişkisi ile hekim-hasta ilişkisi arasında benzerlikler olduğunu, her iki alanın da birlikte değerlendirilebileceğini kaydeden Akgül, “Hukukun hangi tarafında olduğumuza çok iyi karar vermemiz gerekiyor” ifadesini kullandı.

Tıbbi uygulamaların, genel ve kendine özgü yasal düzenlemelere tabi olduğunu, bu noktada sorun yaşanması halinde konunun yargıya intikal ettiğini belirten Akgül, söz konusu yargı süreci hakkında da katılımcılara bilgi verdi.

 

“BİLİRKİŞİ RAPORLARI DAVALARDA BAĞLAYICI OLABİLİR”

Açılan davalarda ‘bilirkişi’ tarafından hazırlanan raporların, davaya bakan hakimler açısından ‘kılavuz’ niteliği taşıdığı bilgisini veren Akgül, bu kapsamda da ‘bilirkişi raporları’nın bağlayıcı olarak da değerlendirilebileceğinin altını çizdi.

Hekimlerin eylemlerinin mutlaka hukuka uygun olması gerektiğini vurgulayan Mehmet Ali Akgül, “Çünkü müdahaleniz tıbba uygun olsa dahi eğer hukuka uygun bir müdahale değilse bunun mutlaka ama mutlaka bir yaptırımı olacaktır. Bu nedenle hekim iyi niyetli olmalı, hukuki bir eylemde bulunmalı” diye konuştu.  

 

“HASTA-HEKİM İLİŞKİSİNDE ZAMAN AŞIMI 5 YIL”
Hastanın, hekim hakkında tedavi sürecinden sonraki 5 yıl içinde bir tıbbi müdahale nedeniyle dava açabileceğine işaret eden Akgül, hasta-hekim arasındaki zaman aşımının da 5 yıl olduğunu kaydetti. Hekimlere hasta dosyalarını en az 5 yıl boyunca saklamaları tavsiyesinde bulunan Akgül, hekimin herhangi bir eyleminin, ceza kanununa muhalefet teşkil etmesi durumunda; uzatılmış ceza zaman aşımının devreye gireceğini, buradaki sürenin de 6 yıldan 9 ve hatta 12 yıla kadar uzayabileceği söyledi.

 

“HEKİM DEVLET MEMURU İSE KENDİSİNE DOĞRUDAN DAVA AÇILAMAZ”

Hekimin devlet memuru olması halinde kendisine doğrudan doğruya dava açılamayacağı bilgisini de veren Akgül, burada öncelikli olarak bir davanın açılması gerektiğini, eğer hekim özel hastanede çalışıyorsa davanın, hastaneye aleyhine açılabileceği gibi hekim adına da dava açılabileceğini ifade etti. Akgül, avukatlar olarak kendilerinin hem hastane, hem de hekim aleyhine dava açmadan yana olduklarını vurgulayarak, bu konuda açılan davalarda da hekimlerin 2 yıldan 6 yıla kadar ceza alabileceğini, burada daha çok maddi ve manevi tazminat üzerinde durduklarını anlattı.

 

“YÜKSEK SAĞLIK ŞÜRASI ‘RESMİ BİLİRKİŞİ’ SIFATINI KAYBETTİ”

Tıbbın uygulanmasına ilişkin olarak açılan ceza davalarında Yüksek Sağlık Şurası’nın görüşüne başvurma zorunluluğunun, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiğini ve artık şuranın ceza davalarında ‘resmi bilirkişi’ sıfatını da kaybettiğine dikkat çeken Akgül, bu gelişmenin ardından adli tıp kurumunun bu noktada görev üstleneceğine işaret etti. Akgül, kendisine yöneltilen soruları da yanıtladı.