Bilgi sahibi olmadığımız şeylerle ilgili değerlendirme veya yorumlarımız hep gizemi işaret eden söylemler taşır!

Şans”, “Kader”, “Kısmet”  gibi

Peki gerçekten öyle midir?

Şans mı hayatımıza değer katan?

Ya da hayatımızda yanlış yöne savrulmamız şanssızlık nedeniyle midir?

Doğru zamanda, doğru yerde ve doğru söylemle güzel bir kızı tavlayan bir genç “Şanslı” olabiliyorsa,

Yanlış zamanda yanlış yerde bulunup aracın çarptığı genç neden “Şanssız” oluyor?

Birinci genç, temiz giyinip, doğru söylemler kullanıp kızı tavlamış olamaz mı?

İkinci genç, aklını kullansaydı, dikkatli ve yol yerine güvenli bölgede dursaydı şanslı mı olacaktı? Yoksa deneyimlerden ders almış, aklını kullanmış bir genç mi olacaktı?

Basit örneklerle konuyu biraz daha irdeleyelim.

***

Mesela kahvenize, süt koyduğunuzda hiç “Çok şanslıyım. Kahveme süt koydum. Sütlü Kahve oldu!” dediğiniz oldu mu?

Ya da, yağmurlu bir günde şemsiyesiz veya korumasız markete gidip geldikten sonra “Kahretsin!. Ne kadar şanssız bir insanım. Sırılsıklam oldum. Böyle şans olur mu?” dediniz mi?

Veya her gün 2 paket sigara içip sonra da “Kaderim kötü. Kanser oldum. Olur mu öyle şey?”  diye hayıflanan gördünüz mü?

Pek sanmıyorum.

Çünkü; kahveye süt koyarsanız sütlü kahve olacağını, yağmurda şemsiye olmasa ıslanacağınızı, çok sigara içenin kanser veya başka sağlık sorunu yaşayabileceğini bilirsiniz.

Şans için futboldan da bir örnek verelim.

Top kale direğine vuruyor gol olmuyor.

Buna atak yapan takımın şanssızlığı, defansta olan takımın şansı mı demeliyiz.

 Yoksa futbolcunun tüm dünyada aynı ağırlık ve boyutta olan topu, aynı standartta olan kaleye hedefleyememesi olarak mı değerlendirmeliyiz. Sizce, futbolcu çok çalışsaydı, vurduğu top direk yerine ağlarla buluşmaz mıydı?

Messi ve Ronaldo şanslı oldukları için mi çok gol atıyorlar, yoksa çok çalışıp yeteneklerini geliştirdikleri için mi çok gol atıp başarılı oluyorlar?

Yani Messi ve Ronaldo örneğinde olduğu gibi çok çalışan yeteneğini geliştiren başarılı olabiliyorsa, direği takılan top nedeniyle bir futbolcu neden “Yeteneğini yeterince geliştirmemiş” değil de şanssız oluyor?

Burada “şanssızlık” yerine doğru söylem “yeterince çalışmamış olmak” değil midir?

***

Bir örnek daha.

Çoğumuz demir parada yazı tura atmışızdır. Demir paranın 2 yüzü vardır. Ya “Yazı” ya da “Tura” gelecektir. Dik gelme ihtimali çok ama çok düşüktür. “Yazı” dersek ve yazı gelirse şanslı, “Tura” gelirse şanssız mı oluyoruz?

Demir parada olasılık matematik olarak hemen hemen yüzde 50/50 ‘dir. Siz rüzgarın hızını, metalin kaç derece sıcaklık değerinde nasıl tepki vereceğini, yer çekiminin demir para üzerindeki etkisini, parayı fırlatmadaki gücün metale ve rüzgara etkisini bilseydiniz, demir paranın yazı mı tura mı geleceğini bilmez miydiniz?

Bilirdiniz.

Nasıl ki, Sucuğun üzerine yumurta kırdığınızda “Sucuklu yumurta” olacağını deneyimleriniz sonucu bildiğiniz gibi, demir paraya yön veren tüm etkenleri bilirseniz sonuç hiç kimse için “Şans” olmaz.

Kısaca, “Şans” bilemediğimiz şeyleri anlamlandırmak için kullandığımız bir söylemdir.

Aslında; öğrenerek, deneyimleyerek elde ettiğimiz tecrübeler bize ne yapabileceklerimizi veya sonuçta ne olacağını söyler. Okuyarak, bilgilenerek ve deneyimleyerek kendimizi geliştirmeli ve işimizi “Şans”a bırakmamalıyız.

Yoksa okumayan, yeterince araştırmayan kendini yeterince geliştirmeyen bireyler gibi ancak; bilgiye dayalı çalışmalarla başarı elde edenlerin yaptıklarından arta kalanlarla “şans” bulursunuz.

Tıpkı; akbabanın ormanda aslanın yediği geyiğin arta kalan leşini görüp de, “Bugün de karnım doydu. Çok şanslıyım, bugünü de kurtardım” dediği gibi….