SİYASET KARMAŞASI

Abone Ol

Siyaset dediğimiz olay, Türkiye gündeminin olmazsa olmazlarından olmuştur her zaman.

Bu geçmişte de böyleydi, bugün de böyle ve eminim ki gelecekte de böyle olacaktır.

Ülkemizde siyaset öyle bir hal almış ki, ekmek gibi, su gibi temel bir ihtiyaç haline gelmiştir adeta.

Ne onsuz yapabiliyoruz, ne de onunla.

Hayatımıza öyle bir işlemiş ki, kafamızı yastığa koyup uyuduğumuz vakit, karşımızda o var; gözlerimiz yeni bir sabaha açıp uyandığımız vakit, karşımızda yine o var.

Bu denli hayatımıza işleyen bu olay karşısında hiç kimsenin ben siyaset ile ilgilenmiyorum demesi çok da doğru olmaz.

Doğru olmaz! Çünkü Türkiye şartlarında siyasetin dokunmadığı hiçbir alan yok.

Ve bu yüzdendir ki, her insan, farkında olsun veya olmasın bir şekilde siyasete bulaşmış bulunmaktadır.

Evde, iş yerinde, okulda, sokakta, otobüste, arkadaş ortamında, sosyal medyada veyahut aklınıza gelebilecek başka bir yerde illaki bir şekilde siyaset konuşulduğuna şahit olmuşsunuzdur.

Olay bu şekilde ani ve hızlı bir şekilde kontrol dışı gerçekleştiği içindir ki, kişinin kendisini bundan bir şekilde soyutlaması pek de mümkün olmamaktadır.

Her kim olursa olsun, ben kendimi siyasetten soyutladım demiş olsa dahi, okuduğu gazetede, izlediği haber kanallarında, içinde bulunmuş olduğu ortamda dolaylı da olsa bir şekilde siyasete bulaşacaktır.

O kimse siyasete bulaşmamış olsa dahi, siyasetin kendisi gelip ona bulaşacaktır.

Ülkemizde siyaset bu denli önemli iken ve siyaset toplumun geneline bu denli yayılmış iken; siyasetin genel olarak varlıklı kimseler tarafında icra edilmesi ne garip şeydir.

Siyaset öyle bir hal almıştır ki; adeta bir rant kapısına dönüşmüştür.

Ve ne tuhaftır ki, bu rant kapısından faydalan kimseler varlıklı olan ve varlıklarına varlık katmak için mücadele eden kimselerdir.

Siyaset öyle bir hal almıştır ki, sadece kendi cebini doldurmak isteyenlerin mesleği konuma getirilmiştir adeta.

Ve ne acıdır ki, siyaset sadece kendi çevresini besleyen ve halkın geri kalanının varlığını sadece seçim zamanı kabul eden ve seçimden sonra onları yok sayan siyasetçiler türetip durmuştur sadece.

Bu yüzdendir ki, günümüzün yeni dünya düzenine ayak uyduran insan(?) insanlığı bir kâğıt parçasına değişmekte ve küçük bir kesim varlık içinde yüzerken, büyük bir kesim de yokluğa, yoksunluğa ve yoksulluğa mahkûm edilmektedir her defasında.

Oysaki demokrasilerin uygulanma araçlarından olan seçimlerde kullanılan oylarda, yoksulun verdiği oy ile zenginin verdiği oy arasında hiçbir fark bulunmamaktadır.

Amma ve lakin yoksulun verdiği oy kendisinden eksi olarak çıkarken, zenginin verdiği kendisine artı olarak kat kat geri dönmektedir.

Sistemler içinde sistemsizliği yaşadığımız bu siyaset paradigması göstermektedir ki, bu yeni dünya düzeni insanlığa zarar veren bir şekilde işlemektedir.

Ve bu işleyişi sağlayan çarkların dişlileri arasında ise, hep yoksul kesim kalmaktadır.

Oysaki siyasetçinin yapmış olduğu siyasette sık sık üzerinde durduğu ve bastıra bastıra söylediği insanlık, belli ki, sadece siyaset aracı olarak kullanılmaktadır.

Bu yüzdendir ki, eşitlik sağlanamamakta, adil bir düzen hayal olmakta, insanlar arasındaki gelir dağılımı bozulmakta, insan eliyle oluşturulan bir sömürü düzeni yaygınlık kazanmaktadır.

Lakin siyasetçi, kendi faydasını maksimum yapmak için halktan oy istediğinde vaat etmiş olduklarını gerçek manada hayata geçirmeye çalışırsa, bu sorunlar tamamen ortadan kalkmaz belki ama en azından daha adil bir düzen sağlanabilir.