Çulhaoğlu yaptığı basın açıklamasında, Belediyelerin görev ve yetkileri 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda bu devlet kuruluşlarının bağış alma ve sosyal yardım yapma yetkisine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Söz konusu kanunun 15’inci maddesinde “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları” arasında “bağış kabul etmek” de bulunmaktadır. Kanunun “Belediyenin gelirleri” başlıklı 59’uncu maddesinde de “bağış gelirleri” belediyenin gelirleri arasında sayılmıştır. Aynı kanunun 60. Maddesinde de “Dar gelirli, yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile engellilere yapılacak sosyal hizmet ve yardımlar” ile “Şartlı bağışlarla ilgili yapılacak harcamalar” da belediyenin giderleri arasında sayılmıştır. Öte yandan, söz konusu kanuna göre şartlı bağışların haczedilmesi yasal olarak mümkün değildir. Yine aynı kanunun 14’üncü maddesinde sosyal hizmet ve yardımlarda belediyenin görev ve sorumlulukları arasında sayılmıştır. Belediyeye yapılan bağışın sadece koronavirüs salgını kapsamındaki tedbirlerden etkilenen kişilere harcanması şartına bağlı olarak yapılan şartlı bağışların nasıl harcanacağı ile ilgili düzenleme ise 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda yer almaktadır dedi.


Tüm bu Kanunlar ortada iken; Millet İttifakı Belediye Başkanları önce Ankara’da "6 milyon Tek Yürek", sonra İstanbul’da "Adana’da Birlikte Başaracağız" sözleri ile başlayan bağış kampanyaları ve bunları diğer büyükşehir belediyelerinin de takip etmesi sonucu İçişleri Bakanı’nın kampanyayı 'yardım' kapsamına sokarak mesnetsiz ve hukuka aykırı bir genelgesiyle engellemesi, belediyelerin kampanya hesaplarına bloke koyması kendi halkına, kendi kardeşine zor durumlarında yardım edecek devlet kurumları arasında ikilik çıkartmaktır. Bu da şunu da açıkça ortaya çıkartmıştır ki; Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, "Kampanyayı devletimiz yürütüyor, Devlet içinde devlet olmanın bir anlamı yoktur" ifadelerini kullanması ve bu yardımları kendi belediyeleri dışında yapacak belediyeler hakkında paralel devlet benzetmesinin ana teması, 18 yıldır hükümet eden ve oy hesabı için yardıma muhtaç bir kesim yaratmaları sonucu bu kesimden gelecek oylar olmazsa iktidarı kaybetme korkusudur.


Bütün yandaş basın ve televizyonlarda her dakika alt yazı geçiyor “Biz bize yeteriz Türkiyem” diye İBAN numaraları veriliyor. Bunun manası da şudur. İktidar beklediği yardım miktarını bir türlü bulamıyor, nedeni de yardım sever halkımız artık verdikleri yardımların yerli yerine gitmediğini düşünüyor ve iktidarın belirlediği hesap numaralarına para göndermiyor. Bu ayrımcılık yapılmasaydı hayırsever halkımız toplanan miktarın kat be kat fazlasını ilan edilen hesaplara yatırır ve bundan da büyük bir memnuniyet duyardı. Yine Devlet-Belediye ayrımı yapılmasaydı, muhtarlar ve belediye başkanları en baştan hızlı bir şekilde devreye alınsaydı, ihtiyaç sahibi vatandaşlarımız bu yardımlara çok çabuk ve kesintisiz bir şekilde ulaşabilecekti.


Belediyelerin Anayasa'nın öngördüğü şekliyle tam Devlet kuruluşları olduğunu söyleyen Çulhaoğlu, Millet İttifakı belediyelerinin kendi marifetleriyle şehirlerindeki insanlara kanuni yardım yapma konusunda kimseye ihtiyaçları yoktur. Binbir türlü engellemelere rağmen Millet İttifakı Belediye Başkanları halkının yanında ve hizmetinde olmaya devam edecek, görevlerini layıkı ile yapacaklardır. Salgın hastalıkta bile oy hesabı yapanlar, halktan topladığı vergiler ile yandaş televizyon ve gazetelerde aracılığı ile yapılan yardımları şov aracı olarak kullananlar, şunu bilsinler ki; halkımız yapılanların farkındadır ve Korkunun Ecele Faydası yoktur dedi.