Gelecek Partisi’nin 1. Oloğan Kongresi Ankara’da gerçekleştirildi. Kongrede konuşan Ahmet Davutoğlu gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Konuşmasına İzmir'de yaşanan depremin ardından hayatını kaybeden vatandaşlarımıza başsağlığı dileyerek başlayan Davutoğlu şunları söyledi:

“Her şeyden önce ufuk şehrimiz güzel İzmir'imizde depremde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Enkaz altında bulunan vatandaşlarımıza sağ salim ulaşma niyazında bulunuyorum. Partimizden bir heyet, depremim olduğu gün İzmir e gidip gerekli incelemelerde bulundu. Deprem felaketinden etkilenen bütün illerimize ve komşumuz Yunanistan'a da geçmiş olsun dileklerimi tekrar ediyorum.”

“İKTİDAR KORKUYOR”

İktidar partisinin artık halktan korktuğunu ifade eden Davutoğlu açıklamalarını şöyle sürdürdü: “İktidar korkuyor. Muhalif gazetecilerin karşısına çıkmaktan korkuyorlar. Gerçek soruları cevaplama cesaretleri yok. Muhalefet partilerinden korkuyorlar. Muhalefet liderleri ile konuşmaktan, karşı karşıya gelmekten korkuyorlar, çünkü verecekleri cevap yok. En kötüsü halktan yani sizden korkuyorlar. Çevrelerinde yüzlerce koruma, izole hayatlar yaşıyorlar. İnsana, gerçeğe, sokağa değmeden yaşanan bir rüya içindeler. Ve bu rüyadan uyanmak istemiyorlar.  İktidarın rüyası artık vatandaşın kabusudur.”

MACRON'A TEPKİ

Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a en üst perdeden tepki gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı;

*Aklı başında aydınların Macron'a Fransız devriminin alfabesi olan ‘Liberte, egalite, fraternite’ yani ‘Özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ ilkelerinin bütün insanları ve yurttaşları kapsadığını öğretmesi hem kendisinin hem de Fransa'nın geleceği için elzemdir. Bugün Avrupa için de dünya için de en büyük tehlike koronavirüs değil, cahil ve popülist liderlerin yaydığı otokrasi kültür virüsüdür.

*Macron benzeri tarih cahili ve düşünce yoksunu liderlere verilecek cevap geçiciliği daha önceki örneklerden belli olan ve ilan edenlerin dahi kendi hayatlarına ve tüketim alışkanlıklarına yansıtmadıkları boykot çağrıları ve hamasi söylemler değildir.

*Bunlara hak ettikleri en üst perdeden tepki verilmesi gerekir; ancak onlara verilecek en etkili ve gerçek cevap Müslümanlar olarak Hz. Peygamber'in getirdiği evrensel mesaja uygun bir hayat tarzı ile güzel örneklik oluşturmaktır.

“TÜRKİYE'DE 3 BÜYÜK KRİZ VAR”

Türkiye'nin üç büyük kriz yaşadığını vurgulayan Davutoğlu, bu konuda şunları söyledi:

*Bu krizlerin birincisi işçinin, köylünün, memurun, işverenin, kadınların, gençlerin, emeklilerin ve milyonlarca işsiz kardeşlerimizin iliklerine kadar hissettikleri ekonomik krizdir. Bu krizlerin ikincisi bütün siyasal hayatımızı, devletin karar alma kabiliyetini, kurumların işlemesini, yargının çalışmasını, yasamanın işini yapmasını felç etmiş olan siyasal krizdir.

*Bu iki krizin, yani ekonomik ve siyasi krizin yanında baş etmemiz gereken bir üçüncü krizimiz daha var. Bu kriz ekonomik krizden de siyasi krizden de daha büyüktür. Bugün Türkiye'nin en büyük krizi yönetme kabiliyetini, karar alma iradesini kaybetmiş ve paralel bir evrende yaşayan bu iktidardır.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ ELEŞTİRİSİ

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin de eleştirilerde bulunan Davutoğlu, şunları söyledi;

*Açıkça söylüyorum buradan: Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi var olduğu sürece bu iktidarın ülkeyi yönetmesi, ekonomiyi yönetmesi, dış işlerini yönetmesi, sağlığı ve eğitimi yönetmesi mümkün değildir.

*Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi liyakatsizliği, keyfiliği ve dolayısıyla düpedüz akılsızlığı ve yozlaşmayı kurumsal hale getirmiştir. İstedikleri kararı alsınlar, istedikleri kişiyi istedikleri yere atasınlar.

*Bu sistem var oldukça krizden başka bir şey üretemez, üretmesi söz konusu olamaz. Çünkü bu sistemin tabii yan etkisi demokrasiden rahatsız olmalarıdır. Çünkü bu sistemin tabii yan etkisi hukuktan rahatsız olmalarıdır.


*Çünkü bu sistemin tabii yan etkisi şeffaflıktan rahatsız olmalarıdır. Çünkü bu sistemin tabii yan etkisi çok seslilikten, ifade hürriyetinden, huzurdan, haktan ve hürriyetten rahatsız olmasıdır. Bu müsrif iktidarın elinde şimdi de milletimizin yarınlarının karartılması tehlikesi vardır.

“KAMUOYUMUZLA PAYLAŞACAĞIZ”

Gelecek Partisi olarak Tam Demokratik Parlamenter Sistem'den yana olduklarını dile getiren Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

*Maalesef 2020 senesinde, Cumhuriyetimizin 97. Senesinde hala bir hükümet sistemi tartışması yapıyor olmak istemezdik. Ancak ne yazık ki getirildiğimiz nokta budur. Öncelikle bu, ucube, Cumhurbaşkanlığı sistemi denilen, en az iki görünen ve çok sayıda görünmeyen çok ortaklı vesayet rejimine son verilmesi gerekiyor.

*Biz, Gelecek Partisi olarak Tam Demokratik Güçlendirilmiş Parlamenter sistem hazırlıklarımızı aylardır sürdürüyoruz. Bu konuda bugün partimize katılan anayasa hukuku çalışmalarının öncü ismi sayın Prof. Dr. Serap Yazıcı Hanımefendi'nim koordinasyonunda akademisyenlerimizin, hukukçularımızın ve siyasi tecrübeye sahip arkadaşlarımızın oluşturduğu bir heyet yazım çalışmalarını nihai bir aşamaya getirdi.

*Demokrasimizi kalıcı şekilde kurumsallaştırarak ülkemizi gelecek asırlara taşıyacağına inandığımız tam demokratik güçlendirilmiş parlamenter sistem modelimizi 9 Kasım Pazartesi günü kamuoyumuz ile paylaşacağız.

*Daha sonra da bütün siyasi partilerden, STK'lardan, üniversitelerden, vatandaşlarımızdan katkılarını, önerilerini  isteyeceğiz. Aynı gün siyasi parti liderlerinden ve konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarından randevu isteyerek güçlendirilmiş parlamenter sistem modelimizi bizzat kendileriyle paylaşacağım.

“YOKSULLAŞMA İNSAN ONURUNU TAHRİP EDECEK NOKTAYA GELDİ”

Ekonomi üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğa'a ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye eleştirilerde bulunan Davutoğlu, şunları söyledi;

*Bugün halkımızın karşı karşıya kaldığı yoksullaşma insan onurunu tahrip edecek noktaya gelmiştir. Koalisyon iktidarı ise bu yoksullaşma karşısında bir yandan halka tepeden bakan bir kibir diğer yanda ise ne yaptığını bilmez bir acziyet sergilemektedir.

*Sayın Erdoğan ‘Evime ekmek götüremiyorum’ diyen esnafa mütekebbir bir edayla keyif çayı verirken, Sayın Bahçeli askıda ekmek projesi ile yoksulluğun ulaştığı düzeyi tam bir acziyet ile teşhir etmektedir.

*Biz 2016 yılında ülkeyi bunlara 876 milyar dolar milli gelir, 11 bin kişi başına düşen milli gelirle teslim etmiştik. Şimdi kendilerinin iyimser senaryolarında dahi bu sene milli gelir 702 milyar dolara kişi başına düşen milli gelir ise 8 bin dolar civarına gerileyecektir.

*Yine kendilerinin ürettiği yeni ekonomik programa göre en iyimser beklentilerine göre 2022 yılında yani Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına girerken milli gelirimiz 2016 yılının çok gerisinde 801 milyar dolar olacak. Peki bu kayıp yılların hesabını kim verecek?

GENEL BAŞKAN SEÇİLDİ

Konuşmanın ardından geçilen oylamada Davutoğlu, 829 delegenin oyuyla yeniden başkan seçildi.