CHP PM Üyesi ve Gençlik Kollarından Sorumlu Genel başkan yardımcısı Gökçe Pişkin, üniversite öğrencilerinin, hakları için mücadele ettiğini, bu hakların, yalnızca öğrenci olmaktan ötürü haklar olduğunu söyledi. Pişkin, öğrencilere karşı artan şekilde kendini gösteren baskıların, biber gazı, cop olarak döndüğünü belirterek, “Parasız eğitim istiyoruz yazılı dövizi açan öğrenciler, terör örgütü üyeliği ile yargılanmaya devam etmektedir.” dedi

CHP İl binasında, İl başkanı Orhan Sümer, Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Polat, Adana İl gençlik Kolları Başkanı Gökhan Babayiğit ve ilçe örgüt yöneticileri ile basın toplantısı düzenleyen CHP PM Üyesi Gökçe Pişkin, Erasmus programı ile Türkiye’ye gelen Lyon Üniversitesi öğrencisi Sevil Sevimli’nin katıldığı eylem, okuduğu gazete ve dergilerden ötürü terör örgütü üyeliği kapsamında yargılandığını anımsattı. Sevil Sevimli’nin hakkındaki delillerin 1 Mayıs Mitingine katılmak, Grup Yorum Konseri İzlemek ve “Parasız Eğitim” pankartı açmak, “Yürüyüs Dergisi” ni taşımak, 8 Mayıs 2012 tarihli Radikal Gazetesi’ni arkadaşına bildirmek olduğunu da kaydeden Gökçe Pişkin şöyle konuştu:

 

ÖĞRENCİ TUTUKLULUĞU ÜLKEMİZİN İTİBARINI ZEDELİYOR

“Türkiye’de tutuklu öğrencilerin varlığı ve sayılarının hayli yüksek olması, bizlerin demokrasi algısında dünya kamuoyuna karşı ciddi bir itibar kaybına sebep olmaktadır.

Bursa’da görülen Sevil Sevimli davasında, hazır bulunan Fransız Haber Ajansı bu konuya ciddi bir şekilde eğilirken, ülkemizde bu davanın yeterince takip edilmemesi son günlerde sıklıkla duyduğumuz bir kelimeye atıfla manidar’dır.

Fransa’da öğrenim hayatına devam eden Sevil Sevimli’ye mahkemenin verdiği yurtdışına çıkış yasağı Sevil’in bir dönem kaybetmesine neden olacakken, bu durumun göz ardı edilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.

Türkiye’de öğrencilere karşı artan şekilde kendini gösteren baskılar, öğrenci arkadaşlarımıza biber gazı, cop olarak dönerken Sevimli davasında olduğu gibi bazen de tutuklamalar, tutuksuz yargılamalarla karşımıza çıkmaktadır.

Hükümetin görece olarak birinci öğretimlerde harç uygulamasını kaldırmasına rağmen “Parasız eğitim istiyoruz” yazılı dövizi açan öğrenciler, terör örgütü üyeliği ile yargılanmaya devam etmektedir. Hükümet eğer harçları kaldırmakta samimi ise,  “parasız eğitim istiyoruz” yazılı pankartlarının terör eylemi olarak değerlendirilmesi İronik bir durumdur.

Bugün tüm Türkiye’de üniversitelerde öğrenciler, hakları için mücadele ediyor.  Bu haklar, yalnızca öğrenci olmaktan ötürü ileri sürülebilecek haklardır. Eğitimin parasız olması, barınma alanlarındaki yaşam standardının arttırılması, kantin fiyatlarının yükseltilmemesi gibi haklı talepler, bir mahkemenin önüne geldiğinde, terör örgütü propagandası olarak öğrenci arkadaşlara geri dönmektedir.

Üniversite açılış törenlerine öğrencilerin isim listesine göre alındığı bir dönemin mimarlarının gençlikten korkmaları, dikensiz bir gül bahçesi yaratma çabaları, düşünmeyen üretmeyen sorgulamayan bir gençlik yetiştirme arzusundan kaynaklanıyor.

Bu algıyla üniversiteden mezun olan genç arkadaşların iş hayatına katılımındaki düşüklük ve eğitimli genç işsizlik de birlikte ele alındığında Türkiye’nin gelecek tablosu önümüze serilmektedir.

Tutuklanan öğrencinin varlığı, geleceğin ve bilimin ne şekilde tehdit altında ilerlediğinin göstergesidir. İki binin üstünde öğrencinin tutuklu olması ve bu öğrencilerin en temelde AKP’ye karşı olup, bu karşılığını açıkça belli etmesi onları sanık sandalyesine oturtmuştur.

Öğrencisine bile tahammül edemeyen bir yapının demokratikleşme vaatleri ile insanlara beyanlarda bulunması, “benim istediğim demokrasi, benim demokrasim” haline dönüşmekte ve egoist demokrasi kavramını dünya bilim literatürüne kazandırmaktadır.

Öğrencilerin yeri cezaevi değil, kampusler’dir. Cezaevi fakültelerinin kurulması;  bizlerin gelecek kuşaklar tarafından yargılanmamıza sebep olacaktır. Parasız eğitim hakkı, ulaşım hakkı, ifade hürriyeti hakkı gerek Türk yasalarınca, gerekse taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce tanınmasına rağmen, bu hakkın talebi için faaliyet yürüten öğrenci arkadaşların sanık sandalyelerine oturtulması kabul edilemez.

 

KALEMLER SINAV SONUNDA KIRILMALI

Öğrencilerin, akademisyenlerin, rektörlerin üniversite personelinin bir bütün olarak yaşama alanı olan kampüslerde ortak fikirlerin paylaşımı ve bu konudaki hak talepleri meşru taleplerdir. Bu taleplerin karşılanması başta hükümet olmak üzere tüm karar alıcıların sorumluluğundadır. 12 Eylül’den başlayan bu süreç elbet bir gün sona erecektir.

CHP olarak gençliğin özgürleştiği, fikir üretebildiği bir Türkiye’yi hep beraber kurmayı amaçlarken, kalemlerin yalnızca “ sınavların sonunda” kırılmasını istiyoruz.”

Öte yandan, Sevil Sevimli davasına 16 Ocak’ta devam edileceği bildirildi.”