Statükonun partisi
İktidardaki 9. yılında, ülkenin bütün kurumlarını ele geçirip, yandaşlaştırmış olan AKP, 12 Haziran’a giderken, şimdi bile mağdur edebiyatı yapıyor.
Oysa şimdi seslerini duyuramaz halde olsalar da gerçek mağdurları AKP yarattı; işsizlikten, fakirleşmeye, yargısız infaz kurbanlarına uzanan geniş yelpazede bu gerçek mağdurlar, dipten gelen dalgalarıyla tsunami benzeri çarpıcı tesirler üretmeye aday.
“Orantısız güç” tabirinin tam karşılığı, devletin bütün olanaklarını kullanarak yürütülen seçim kampanyasında AKP, umduğu, beklediği karşılığı bulamıyor. Çoğu “taşıma” kalabalıklarla dolu meydanların gerisindeki gerçek görüntü düşündürecek kadar durgun.
Halkın bilinç ve sağduyusunun küçümsenmenin, beklenmeyen sarsıcı tepkileri davet ettiği görülmemiş şey değil; Sandığa gitmeye 20 kadar gün kala, normal olmayacak kadar sessiz kamuoyunu biraz da bu açıdan tahlil etmeli.
Bugün Türkiye’yi değerlendiren objektif uzmanlar, Sam Amcanın desteğinde RTE İktidarının kendi statükosunu yarattığını tespit etmekteler.
Bir olgunun günümüzdeki durumunu belirten anlamıyla “Statüko” sözcüğünün politik kullanımı, “geçerli fiili ve hukuki durum”; Bizde o durum, 9 yıllık AKP iktidarında, Okyanus ötesi odaklardan desteğiyle çoktan değişti.
Öyle olduğundan, RTE, 12 Haziran sonrasında devletin parlamenter demokrasi olan yönetim biçimini başkanlığa, ulus/üniter devlet yapısını federasyona dönüştürmeye uzanan kapsamlı değişikliklere hazırlanıyor; Oluşturduğu fiili durumu anayasayla desteklemek arzusunda…
AKP, 9 yılda yarattığı statükoyu pekiştirip korumaya çabalıyor. Gelecek vizyonu olmayan, ülkenin ayağına pranga konularda net yanıt veremez halde. Açılım bile aynı vaziyette. Kitleleri ileri taşıyacak vizyon yerine sloganlaştırılmış bir “Hedef 2023” sözüyle geçiştiriliyor durum.
Avrupa hedefi unutulmuş; “Eksen kayması” olup rota doğuya dönmüş; Bu yöneliş Avrupa’daki gelişmelerle birleşince, AB için görünüş, Türkiye için hiç iç açıcı değil. Tıpkı AKP’nin iflas eden “Komşularla sıfır sorun” politikası gibi...
AKP İktidarı serbest piyasa, özelleştirme ve tüketimi giderek artan borçla körükleme dışında –bir de kendi zenginini yaratma haricinde- bir vizyon geliştiremedi; Bunun halkta karşılığı işsizlik ve fakirleşme; devlet için ise borçları misliyle artırmak!.
Sözün özü AKP İktidarı yarattığı, Halkın, Ülkenin hayrına olmayan “Statüko”nun esiri olmuş; Peşinde olduğu tek hedef RTE’yi “seçilmiş padişah” yapacak “Başkanlık” sistemi, bu uğurda “Ulus/Üniter Devlet” bedelini ödeyip, Federasyona razı haldeler.
Tam bir mutabakatla, en geniş katılımla yapılması gereken yeni anayasa söz konusu iken Türk Milliyetçiliğinin temsil edilmediği bir meclis için MHP’ye dönük karalama kampanyası bundan.
CHP ise halkın mutluluğu için çalışma taahhüdüyle, “Halkın iktidarını kurma” vaadiyle geliyor.
Bu kez “Değişim” vadeden, “Statükoyu değiştireceğim” diyen, Siyasetteki boşluğu doldurmaya aday olan Kılıçdaroğlu, CHP; Kurduğu statükonun partisi AKP’dir.
Görünen o ki, merkezin solundaki seçmen kadar, partisini yitiren merkez sağ seçmende mesajı almış; CHP’de karar kılmışlar. Keza MHP, RTE istemese de parlamentoda yer alacaktır.…
…