Trafik Ekiplerinden Ramazanda Vatandaşa “Birazcık” Hoşgörü

Kaynak: 5ocakgazetesi

Abone Ol

Polis hepimizin güvenliği için kendi güvenliğini hiç düşünmeden görev yapan değerimiz.

Halkın huzuru ve güveni için çok zor şartlarda görev yapıyor. Ailesi ve sevdiklerinden fedakarlık yapıyor, hiç tanımadığı insanlar için canını siper ediyor.

Bu nedenle de saygıyı, içten sevgiyi ve minneti hak ediyorlar.

Sağ olsunlar, Var olsunlar.

Trafik düzenini sağlamaya çalışan polisler aynı risklerle birlikte gürültü içinde yoğun stres altında görev yapıyorlar. Onlar, Adana’da kayıtlı 830 bin motorlu araçla birlikte, başka kentlere kayıtlı olmasına rağmen Adana’da kullanılan ve kente gelen-giden araçlarla birlikte 1 milyona yaklaşan motorlu taşıtın düzenin sağlamaya çalışıyor.

Her 2 motorlu araçtan birinin aktif olarak kullanıldığını, bu araçların da yarısının kent merkezinde olduğunu düşünürsek trafik polisine ne kadar çok görev düştüğünü görebiliriz.

Sabırla, kuralların işlemesi için ellerinden geleni yapıyorlar.

Görevlerinde kolaylıklar diliyoruz.

Bu zorlu görevi yaparken zaman zaman her meslekte olduğu gibi dikkat dağılabiliyor.  Benim yaşadığım, ancak her vatandaşın yaşayabileceği durumda olduğu gibi…

Olay şu:

Önceki gün saat 15:00 sularında Küçüksaat meydanında döviz bürosuna uğradım. Tam da trafik polisinin yanına park ettim!

Polis arabasının içine baktım. Araç içinde polis yoktu.

4’lüyü yaktım döviz bürosuna girdim. İşimi hallettim ve dövizde neden alım satımlarda 1 lirayı aşan fark olduğunu sordum. Yanıtını aldım.  Toplam süre 7-8 dakika

Dışarı çıktım, aracım çekiciye yüklenmiş. Memura gittim.

Özetle:  “Memur bey geldim. Cezaya itirazım yok. Saygı duyuyorum. Ama aracı götürmeye gerek yok” dedim.

Memur bey “Park ihlali yapmışsınız” dedi.

 “Doğru söylüyorsunuz. Cezaya da itirazım yok, saygı duyuyorum. Ama 5 dakika döviz bürosuna gittim. Aracı götürmeye gerek yok” dedim.

Memur bey sert tonla; “Ne 5 dakikası. Bakın fotoğrafı çekmemin üzerinden 10 dakika geçmiş. Araç çıkışını kapamışsınız”

“Yapmayın!” dedim ama sonra sustum.  “Sağlık olsun” dedim.

Ama;

Aracın çekilmesini gerektirecek bir şekilde trafik akışını kapatmamıştım. Park eden herhangi bir aracın çıkışı da yok, dolayısıyla öyle bir ihlal de yok. 

Memur bey, sileceği kaldırmış, birinci uyarı.

Trafik cezasını kesmiş ikinci uyarı!

Sonrasında çekiciyi çağırıp aracı çekiciye yükletmiş.  Ve hepsi sadece ve sadece memur beyin deyişiyle sadece 10 dakika.

Kamera kayıtları mevuttur.

Açık yüreklilikle söylemek gerekirse sadece 10 dakika için trafik cezası kesilmesinin asla bir önemi yoktur.

Karayolları Trafik yönetmeliğine göre aracın çekiciye yüklenmesinin öncelikli olarak görülmemesine rağmen, çekiciye yüklenmesinin de bir önemi yoktur

Karayolları Trafik yönetmeliği 119 maddede net olarak  ”5) (Ek:RG-21/3/2012-28240) Araç kaldırılıp götürülmeden veya götürüldüğü esnada sahibinin gelmesi durumunda trafik idari para cezası karar tutanağı kendisine tebliğ edilmek ve varsa yapılan masraflar ödettirilmek suretiyle sahibine teslim edilir.” Yazmasına ve sürücü araç başına gelmesine rağmen aracın ısrarla otoparka gönderilmesinin de hiç önemi yoktur.

Ramazan ayında vatandaşa küçücük bir hoşgörü gösterilmemesinin önemi çoktur.

Ramazan ayıdır. Memurlar da vatandaş da oruçlu olabilir. Oruçluyken çalışmak dikkat dağıtabilir. Tahammül sınırı azalabilir.

Ama asıl olan “en zor şartlarda bile hoş görülü anlayışlı olmak” değil midir?

Evet, vatandaş kurallara uymalı.

Ama vatandaşın da bu kadar ulvi bir görev yapan polisimizden görevini yönetmeliklere uygun olarak gerçekleştirirken birazcık hoşgörü beklemesi de çok değildir.