Meme kanserinin, meme dokusundaki hücrelerin anormal ve kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla oluşan bir kanser türü olduğunu belirten DoktorTakvimi uzmanlarından Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Abdurrahman Akay, “Meme dokusundaki süt kanallarında veya süt bezlerinde bulunan hücrelerin DNA'sında meydana gelen hasar sonucu, hücreler kontrolsüz büyür ve kansere dönüşür. Meme kanseri tedavisi ile uğraşan ana branş genel cerrahi bölümüdür. Ayrıca onkoloji, radyasyon onkolojisi, radyoloji ve patolojide tanı ve tedavide birlikte çalışmaktadır” diyor.
Meme kanseri erken teşhis edildiğinde tedavi başarısının oldukça yüksek olduğunu söyleyen Op. Dr. Abdurrahman Akay, bu yüzden düzenli kontrol yaptırmanın hayati önem taşıdığını vurguluyor. Akay, meme kanserinin erken dönemde görülebilecek başlıca belirtileri şöyle sıralıyor: “Memede kitle veya şişlik, meme kanserinin en yaygın ve en erken belirtisidir. Genellikle ağrısız, sert ve hareketsizdir. Koltuk altında ele gelen lenf bezi şişlikleri de önemli bir belirtidir. Meme Cildinde Değişiklikler: Kızarıklık, yara veya döküntü, portakal kabuğu görünümü, çukurlaşma. Meme şeklinde veya boyutunda değişiklik: İki meme arasında son zamanlarda gelişen belirgin bir asimetri veya şekil bozukluğu. Meme ucunda içe çekilme veya şekil bozukluğu. Meme ucundan akıntı (özellikle kanlı ve tek memeden geliyorsa). Memede Ağrı: Memede veya koltuk altında sürekli hissedilen, geçmeyen ağrı, yanma veya hassasiyet.”
Meme ağrısı ve akıntısı tek başına meme kanseri belirtisi değildir
Meme ağrısı ve meme başı akıntısının tek başına her zaman meme kanseri belirtisi olmadığını ve çoğunlukla iyi huylu kistik yapılardan kaynaklandığını dile getiren Op. Dr. Abdurrahman Akay, “Meme ağrısının en yaygın nedeni hormonal değişimlerdir (adet döngüsü öncesinde ve sırasında görülen ağrı gibi). Meme enfeksiyonları (mastit) veya travmalar da ağrıya neden olabilir. Memenin kistik hastalıkları da ağrıya sebep olabilir. Meme kanserinde ağrı görülebilir. Sürekli, geçmeyen, nedeni belli olmayan ve özellikle memenin tek bir bölgesinde yoğunlaşan ağrılarda dikkatli olmak ve bir hekime başvurmak önemlidir. Meme başı akıntısı, hormonal değişiklikler, bazı ilaçlar, süt kanallarının genişlemesi (duktus ektazisi) veya iyi huylu tümörler (intraduktal papillom) gibi kanser dışı birçok nedenle de olabilir. Her iki memeden gelen ve süte benzeyen, sarı, yeşil veya kahverengi renkli akıntılar genellikle iyi huyludur” şeklinde konuşuyor.
Kanser şüphesinin yüksek olduğu akıntı özelliklerini ise şöyle sıralıyor: Renginin kanlı (kırmızı/pembe) olması, tek memeden gelmesi, tek bir kanaldan gelmesi, memeyi sıkmadan kendiliğinden gelmesi, akıntıya eşlik eden kitle veya cilt değişiklikleri.
Meme kanserinde en büyük risk faktörü kadın olmak
Meme kanserinde en büyük risk faktörünün kadın olmak olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Abdurrahman Akay, yaşın ilerlemesi, ailede meme kanseri öyküsü, BRCA1/2 gen mutasyonları, erken adet görme veya geç menopoza girme gibi hormonal faktörlerin de riski artırdığını söylüyor.
Fazla kilo, hareketsizlik, sigara ve alkol tüketimi meme kanseri riskini artırır
Yaşam tarzına bağlı risklerin ise önlenebilir olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Abdurrahman Akay, “Fazla kilo, hareketsizlik, sigara ve alkol tüketimi meme kanseri riskini artırır. Dengeli beslenmek, ideal kiloyu korumak, düzenli egzersiz yapmak, emzirmek ve hormon tedavisini doktor kontrolünde sürdürmek riski azaltmaya yardımcı olur. Unutmayalım, risk faktörlerini bilmek ve kontrol etmek erken teşhis kadar değerlidir” diye konuşuyor.
Türkiye'de yıllık ortalama 24 bin yeni meme kanseri tanısı konuyor
Meme kanserinin hem Türkiye'de hem de dünya genelinde kadınlar arasında en sık görülen kanser türü olduğunu söyleyen Op. Dr. Abdurrahman Akay, “Dünya Sağlık Örgütü'ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı'nın (IARC) 2022 verilerine göre, 2022 yılında dünya genelinde 2,3 milyondan fazla kadına meme kanseri tanısı konuldu. Meme kanseri, ergenlik sonrası her yaştan kadında görülmekle birlikte, ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığı artar. Türkiye'deki kanser istatistikleri ve güncel tarama verilerine göre, Türkiye'de yıllık ortalama 24 bin yeni meme kanseri tanısı konmaktadır. Ülkemizde tarama programları, meme kanseri riskinin artmaya başladığı 40 yaş ve üzeri kadınları hedeflemektedir. Meme kanseri ezici bir çoğunlukla kadınlarda görülse de erkekler de risk altındadır. Yeni tanı konulan meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 99'u kadınlardır. Tüm meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 1'i erkeklerde görülmektedir. Erkeklerde genellikle 60 yaşından sonra ortaya çıkar ve tanısı kadınlara göre daha geç konulabilir” ifadelerini kullanıyor.
Erkeklerin dikkat etmesi gereken en yaygın belirtiler
Erkeklerdeki düşük oranın, kadınlara kıyasla erkek meme dokusunun daha az gelişmiş ve kadınlık hormonu olan östrojen seviyesinin daha düşük olmasıyla ilişkili olduğunu belirten Op. Dr. Abdurrahman Akay, “Erkeklerde meme kanseri belirtileri, kadınlardaki belirtilere oldukça benzerdir ve genellikle bir kitlenin fark edilmesiyle ortaya çıkar. Ancak erkek memesinin küçük olması nedeniyle tümör, meme başına ve deriye daha hızlı yayılma eğilimi gösterebilir; bu yüzden belirtiler daha erken fark edilebilir. Erkeklerin dikkat etmesi gereken en yaygın belirtiler; çoğunlukla meme başının hemen arkasında hissedilen, sert ve hareketsiz bir yumru veya kalınlaşma. Bu, genellikle en sık görülen ilk belirtidir. Meme başının içe doğru çekilmesi. Meme başından akıntı gelmesi. Memede çukurlaşma, büzülme veya portakal kabuğu görünümü. Meme derisinde kızarıklık veya şişlik. Koltuk altında lenf bezlerinde büyüme veya şişliktir (kanser yayılımını işaret edebilir)” diyor.
Kadınlar rutin olarak iki yılda bir mamografi taraması yaptırmalı
20 yaşından itibaren tüm kadınların ilk meme muayenesini yaptırmaları gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Abdurrahman Akay, “Yıllık klinik muayeneler de ihmal edilmemelidir. Hamilelik planlayan kadınların gebelik öncesinde meme muayenesi yaptırması ilerde çıkabilecek meme hastalıkları tanı ve tedavini kolaylaştırmaktadır. Yüksek risk grubunda olan kadınlardan özellikle birinci derece akrabalarında meme kanseri öyküsü varsa veya genetik testlerle (BRCA1/2 gibi) yüksek riskli olduğu belirlenmişse taramalara daha erken yaşlarda başlanır. Bu durumda, kanser teşhisi konulan en genç aile bireyinin yaşından 10 yıl önce taramaya başlanması gibi özel protokoller uygulanabilir. Şikayet olmasa bile 40 yaş ve üzerindeki tüm kadınların rutin olarak iki yılda bir mamografi taraması yaptırması esastır. Yoğun meme dokusuna sahip genç kadınlarda ise ultrason daha etkili bir yöntem olabilir. Yüksek risk grubundaki kadınlarda MRI taraması da değerlendirilebilir” şeklinde konuşuyor.
Kendi kendine meme muayenesi erken teşhiste ilk adımdır
Meme kanserinde erken tanının hayat kurtardığını söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Abdurrahman Akay, kadınların düzenli kontrollerin yanı sıra kendi kendine muayeneyi de ihmal etmemesi gerektiğini belirtiyor ve “Kendi kendine meme muayenesi erken teşhiste ilk adımdır” diyerek şu önerilerde bulunuyor: “Adet gören kadınlar, muayeneyi adetin bitiminden sonraki birkaç gün içinde yapmalı. Menopozda veya hamilelikte olanlar ise her ayın aynı gününü seçerek düzenli bir rutin oluşturmalı. Muayene hem ayna karşısında gözlemle hem de yatarak elle kontrolle yapılmalıdır. Memenin şeklinde, renginde, derisinde ya da meme ucunda değişiklik fark edenler vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalıdır.”
Mamografinin radyasyon dozu hakkında yanlış inanışlar var
Toplumda mamografinin radyasyon dozu hakkında yanlış inanışlar bulunduğunu belirten Op. Dr. Abdurrahman Akay, “Bir mamografi çekiminin dozu yaklaşık 0.4 mSv'dir; bu, günlük yaşamda doğal yollarla maruz kaldığımız yıllık ortalama 3 mSv'in oldukça altındadır. Modern cihazlar çok düşük dozlarla yüksek kaliteli görüntü sağlar. Erken teşhisin hayat kurtarıcı etkisi düşünüldüğünde bu risk yok denecek kadar azdır” ifadelerini kullanıyor.
Meme kanseri tedavisinde multidisipliner yaklaşımın önemini vurgulayan Op. Dr. Abdurrahman Akay, “Cerrahi, onkoloji, radyoloji ve patoloji uzmanlarından oluşan bir ekip, hastanın özelliklerine göre en uygun tedaviyi planlar” diyor. Tedavi alanındaki gelişmeleri de paylaşan Akay, “Hedefe yönelik ilaçlar, CDK4/6 inhibitörleri (yeni nesil tedavi ajanları) ve immünoterapiler sayesinde tedavi başarısı artıyor. Gereksiz lenf bezi çıkarımlarının azalması da hastaların yaşam kalitesini yükseltiyor” diye konuşuyor.
Dr. Akay, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Her kadının kendi meme dokusunu tanıması, düzenli muayenelerini yapması ve taramalarını aksatmaması gerekir. Unutmayalım, meme kanserinde erken teşhis hayat kurtarır.”
Türkiye'de Yıllık Ortalama 24 Bin Yeni Meme Kanseri Tanısı Konuyor
Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı dolayısıyla açıklamalar yapan DoktorTakvimi uzmanlarından Op. Dr. Abdurrahman Akay, meme kanserinde erken tanının ve düzenli kontrollerin hayati önem taşıdığını vurgulayarak, “Her kadının kendi meme dokusunu tanıması, risk faktörlerini bilmesi ve taramalarını aksatmaması gerekir” diyor.
Bunlar da ilginizi çekebilir