Türkiye’nin yeni bir Anayasaya ihtiyacı ile aylarımız var ki, neticesi gelmeyecek tartışmalar ile sürüp gitmektedir. Haziran’a kadar Anayasa Komisyonu’na süre verilmiştir. Belirli günler biter kaidesinden şimdi Haziran da neredeyse gelmiştir. Ancak kalan süreler içerisinde yeni anayasamızın uzlaşarak hazırlanabileceği çok mümkün gözükmemektedir..
Gerçekte Türkiye’nin yeni bir anayasaya olan ihtiyacı, çok zaman bu anayasanın bir ihtilal anayasası olmasından dolayı daimi gündeme konu olagelmiştir. Ancak bu anayasaya bir ihtilal anayasası denilmesi belki de çok da vicdani değildir. İhtilal anayasası denilen bu anayasa 7.11.1982 tarihinde yapılan halk oylamasında % 94 gibi kahir bir ekseriyette kabul görmüştür. Eğer o günlerde halkın vicdanında maraz doğuracak bir anlam bulantısı olsaydı, bu oranda kabul görmesinin imkânı olmayacaktı. Diğer taraftan böyle bir oranın çıkması için bir diktatöryal baskıdan da söz etmek mümkün değildir. Yani bu anayasa bir askeri vesayetin gölgesinde yapılmış olsa da, halkın vicdan gözetiminde kabul görmüş bir anayasadır.
Ancak her şeye rağmen bir ihtilalin uzantısı olan bu anayasanın yenilenmesinde mutlak faydalar vardır. Peki, bu mutlak faydanın gereği bugüne kadar yapılmamış mıdır? Evet, anayasamıza bugüne kadar çok kez fayda analizinden geçmiştir. Anayasamızın 194 maddesinden 80 maddesi tam 16 kez meclis çalışmalarının neticesinde, demokratik, hukuki ve genel kabul görmüş yasama usulleriyle değiştirilmiştir. Hâlihazırdaki anayasamıza, hala 1982 yılında askeri vesayetin altında yapılmış bir ihtilal anayasası demek çok rasyonel bir yaklaşım değildir.
Mevcut anayasamızın 3 maddesi 17.05.1987 tarihinde demokratik seçimlerle hükümet olmuş irade ile bugünkü gibi meclis iradesi ile değiştirilmiştir. 08.07.1993 yılında 1 maddesi değiştirilmiştir. 27.03.1995 yılında 13 maddesi değiştirilmiştir ve bir maddesi (52) yürürlükten kaldırılmıştır. 18.06.1999 yılında 143. madde değiştirilmiştir. 13.09.1999 yılında 3 madde yeniden düzenlenmiştir. 03.10.2001 tarihinde 31 madde tamamen değiştirilmiştir ve geçici 15. madde yürürlükten tamamen kaldırılmıştır. 21.11.2001 yılında 86. madde değiştirilmiştir. 26.12.2002 yılında 8 madde tamamen değiştirilmiştir ve 76. ve 78. maddeler yeniden tanzim edilmiştir. 07.05.2004 yılında 9 madde değiştirilmiştir ve 143. madde yürürlükten kaldırılmıştır. 29.10.2005 yılında 5 madde değiştirilmiştir. 13.06.2006 tarihinde 1 madde değiştirilmiştir.10.05.2007 tarihinde 1 madde değiştirilmiştir.31.05.2007 tarihinde 1 madde değiştirilmiştir.16.10.2007 tarihinde 1 madde değiştirilmiştir. 09. 02. 2008 tarihinde 1 madde değiştirilmiştir.
1982 Anayasası’nın 194 maddesinden zaten 80 maddesi demokratik seçimlerle iş başına gelmiş hükümetlerce değiştirilmiş veya yeniden tanzim edilmiştir. Bu gerçekler ışığında bu anayasanın bir askeri referansı olsa da, nihayetinde insanımız tarafından yapılmış olmasından dolayı ve içindeki bir kısım yasaların usulüne uygun yasalar olduğunu da hesaba kattığımızda, mevcut anayasanın bir ihtilal ve diktatöryal anayasası olduğunun iddiası çok vicdani değildir.
Anayasa uzlaşma komisyonundan bir netice çıkmaz ise, ilave kısmi düzenlemelerle Türkiye’yi arkası kesilmeyecek gibi gözüken bu çekişmelerden kurtarmak gerekmektedir. Zira Türkiye bu kısır çekişmelerle zaman kaybedemeyecek kadar önemli sosyal, siyasal ve ekonomik meseleleri olan bir ülkedir. Eğer yapılacak bu anayasanın arka planında bir başka niyet yok ise, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dinamikleri bozguna uğratılmak istenmiyorsa ve ülkemizde ihtiyacı duyulan barış süreci milletimizin şeref ve haysiyeti ile mütenasip şekilde yapılmak isteniyorsa, anayasayı tamamlamak bir kaç gün içinde ve birkaç oturumda hal edilebilecek bir konudur. Yok, eğer bu anayasa değişikliği çalışmasının arka odalarında Türk milletinin omurgasının ve ekseninin kaydırılması planlanmışsa, Anadolu’da barış ve huzur ebediyen dumura uğratılmış olacaktır.