Bu sözde akillerin aklına konulan ödev, özde milleti ayrıştırmaktır. Aklın yolu birdir. Kim seçmiş akiller denilen bu insanları? Üstlerinde üç numara büyük gelmiş palto gibi sırıtmış bu kelimeyi kim yakıştırmış bu 63 mayın seyyahına. Ülkenin 7 bölgesindeki milletin vicdan terazilerinde daraları mı alınmış bu çakma kanaat önderlerinin. 

 

Akiller 7 bölgede görev üstlenmek için 9 kişilik gruplara bölünmüşler. Her grubun başına da birer başkan belirlenmiş. Hemen şuracıkta soralım. Kim münasip görmüş bu 63 huzur elçisini. Başlarındaki birer başkanlarını kim belirlemiş Allah aşkına? Bu fazla akıllı adamlar gittikleri 7 bölgede ne konuşacaklarmış? Kendilerine ait tek bir heceyi bile kekelemelerine müsaade edilecek miymiş acaba?

 

Bu sözde akiller, kendi grup başkanlarını bile belirleme yetkisine sahip değillerdir. Kendilerine, kendi grup amirleri bile bir merkezden empoze edilmiştir. Ellerine tutuşturulan fikir ve sözlerin haricinde konuşma serbestîleri asla yoktur.  Bu fikir postacılarının, bu söz tellallarının ve bu mayın seyyahlarının vicdan hükümranlıkları devre dışı bırakılarak, beyaz kireçle güzergâhları önceden çizilen şeritlerden yürümeleri kendilerine emredilmiştir.

 

Bu zevatı muhteremlerin kendi düşünce ve sözlerinden tek bir cümleyi bile muhataplarına yansıtma hürriyetleri yoktur. Bu akillerin yolunun sapağı çoktur. Ancak aklın yolu birdir. Bu sebepledir ki, bu aklıevveller iki ayın sonunda havanda su dövdüklerini anladıklarında çok geç olacaktır. Milletin feraseti ile alay eden samimiyetsizlerin sıradaki bu başarısızlığı, sözde akiller zümresinin mahcubiyeti ile sınırlı kalmayacaktır. Milletin seçmediği bu sözde Akil Adamlar Projesi kapsamında seçilmiş bu sanal şura, aynı zamanda ülke içindeki kamplaşmaların sinerji kaynaklarından da birisi olacaktır. Kendilerini atayanların emirlerini yerine getirmekle mükellef olanların milletin gönlünde karşılık bulması mümkün değildir.

 

Resmi bir sıfatları olmadığı halde tüm bölgelere dağılacak bu grupları hangi kurum karşılayacak, masraflarını kimler temin edecektir? Belediyeler mi ödeyecek bu grupların masraflarını? Valilikler mi karşılayacak bu giderleri? Yığınla soru şimdilik karşılıksızdır. Ancak bir gerçek aşikârdır ki, her heyetin gidecekleri yerler bellidir. Ellerine tutuşturulacak metinler bellidir. Hiçbir sözde akilin, kendilerine tembih edilenlerin bir milim dışına çıkarak bir şeyler söyleyemeyecekleri de kesindir. Türkiye’de barış, demokrasi ve demokratikleşme; demokrasi fukaralarının görevlendirdiği bu akiller ordusu ile gerçekleşemeyecektir.

 

Beklenen demokrasi, özlenen barış ve hasretliği çekilen samimi kardeşlik ortamı,  milletin engin vicdanında şekil bulacak milli bir Anayasanın milletin önüne getirilmesi ile mümkün olacaktır.  Beklenen demokrasi; bölgeye, mezhebe, cemaate, ırka, kökene, inanışa ve insanın doğasında potansiyelleşmiş kanaatlere dayalı bir çeşitliliği, ferdin karakterinde ve kimliğinde oluşması mümkün olan müspet zenginlikler olarak gören bir anlayışla hazırlanacak bir milli anayasa ile gelecektir.