Konuşmayı seven bir toplumuz.

Ahkam kesmeyi,  insanlara kulp takmayı, yerli yersiz eleştirmeyi severiz.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlarımız çoğunluktadır.

Çıkarlar çatışana kadar yurtseverizdir.

Bilinçaltımızdaki “yurtseverliğin” cepteki şişkinlik ya da bir mevki olduğunun farkına varmak istemeyiz.  

TV başında hayvanlara yapılan eziyete ağlaşır, insanlara yapılan eziyete “vah vah” diye dövünür bir yandan da kebapları mideye indiririz.

İçki sofralarında memleketi kurtarır, eşsiz siyaset ve toplum bilgimizle hiçbiri gerçekleşmeyen öngörülerde bulunuruz.

Evrensel sol değerleri benimsediğimizi iddia eder ancak iş yine kişisel çıkarlara geldiğinde faşistin, zalimin, vicdansızın kralı oluruz.

‘Atatürk’tür sevdamız ama iş O’nun yolundan gitmeye gelince bir anda çarkın dişlilerinden biri oluveririz.

Her zaman muhalefetizdir.

Kimseyi beğenmeyiz.

İktidarı hep eleştirir, doğru yapılana bile muhalif genlerimiz nedeniyle yanlış deriz.

Her dönemde iktidarda olanın devrilmesi gerektiğini söyleriz ama halka doğruları anlatmaya, halkın içine girmeye, insanları anlamaya ve demokratik bir hak olan sandığa gidip oy kullanmaya gelince “deniz, kum, güneş” üçlüsünü tercih ederiz.

Yine de konuşmaktan geri durmaz, ahkam kesmeye devam ederiz.

Sözün özü kuru gürültüdür yukarıdaki profile uyanlar.

Ve kuru gürültü yapan 17,5 milyon insan yaşıyor bu ülkede.

Başımızı ağrıttınız…

Bi’ susun artık !