Şehrin en kıymetli görülen caddelerinde zaman geçirip caka satıyorlar. Kaldırımları işgal eden mekanları seviyor, bu duruma hiç ses etmiyorlar. Altlarında rengarenk milyonluk arabalar, ağızlarında puroları, emekten yana durmamış hiçbir anları. Adamlık taslıyorlar, acayipte kıymet görüyorlar, aslında umurlarında değil başkaları. Her şeyi alınır satılır sandıklarından, piyasa mantığını insanlar üzerinde uygulamaya çalışıyorlar. Kafa bildiğin teneke, sanattan, kültürden anlamıyorlar. Büyük küçük tanımıyor, yanlış yoldan şaşmıyorlar. Bir şekilde kurmuşlar düzeni, kursağından geçmese de severler helali.
Bu devir değerlerin dünyasından uzakta, ederlerin dünyası. Herkeste çok iyi biliyor ki böyle gitmez ama keyifler yerinde şimdilik böyle gitsin diyorlar. Ses etmiyorlar.  
Sadece bunlar değil fırsat bulan birçok kişi, şehrin ortak kullanım alanları üzerinde kurulu mekanlarda zaman geçirmeyi seviyor, stres atıyorlar. Kısa yoldan köşeyi dönme özentisi, ciğersiz yüreklisi!, evden uzakta misafir ağırlama beklentisi, öğrencisi, velisi, çalışanı, emeklisi… en çokta akşamları şehrin nezih olarak nitelendirilen bu caddeleri üzerinde zaman geçiriyorlar. Sohbet edeni, dertleşip hasret gidereni, arkadaşının yüzünden çok cep telefonun ekranını göreni… hepsi buralarda hoş vakitler yaşıyorlar.
Elbette günün stresini atmak, dostlarla arkadaşlarla buluşmak, sohbet etmek, yeri geldiğinde eğlenmek yani sosyalleşmek, insan yaşamında önemli bir yere sahiptir. Sosyaliteyi doğru şekilde uygulayanlar, birçok konuda başarılı olurlar. Yani sosyalleşmek tüm insanlar için gerekli ve önemlidir.
Birileri için ise sosyalleşmek sadece evden dışarı çıkabilmektir. İstediklerinde çıkmaya hem kentin fiziki koşulları, hem de duyarsız insanlarının bakışları, sözleri engeldir. Herkesin kentte istediği yere erişemediği bir durumda, eşitlikten söz etmek sadece sözdedir. Bu kentin ortak kullanım alanları, kaldırımları, parkları, bahçeleri, ulaşım araçları ve birçok binası engelli bireyler için uygun değildir. Maalesef sadece “sağlam” olana göre bir yaşam şekillendirme gayreti devam etmektedir. İstatistiki verilerde nüfusa oranları, engellilerin sadece bazı zamanlar hatırlanmasına sebeptir. Çünkü bu durum hatırlayanlar için o an önemlidir.
Ekim ayının son Cuma günü Ziyapaşa Caddesinden istasyon istikametine doğru, tekerlekli sandalyede bir engelli ve ona eşlik eden biri ilerliyordu. Bu durum gayet normaldi fakat normal olmayan engellinin araç yolunda ilerlemeye çalışmasıydı. Engelli vatandaş; kentin ortak değerlerinin sadece kendine ait olduğunu sanan zihniyetten, bu davranışlarla kendisini dışlayan mekanların ve araç park edenlerin kaldırım işgalinden ve kalan daracık alanlara tabela vb. malzemeler koyularak işgalinde işgalini yapmalarından uzakta ilerlemeyi tek çare görmüştü. Kime ne desindi. Gözler kör, kulaklar sağır, diller sus pus olmuş her şey toz pembeydi! Hareket halinde olan trafikte görünce durup birşeyler diyemedim. Emin olun demek isterdim…
Yerel idarecilerin bu konuda söyledikleri, kurulan kent konseyleri, meclisleri; engelli yolda, araçlar ve engeli olmayanlar kaldırımdayken hikaye gibi duruyor.
Engelliler yolda, “sağlamlar” işgal edilmiş kaldırımlarda. Herkes engelli dostu! samimiyetsizlik diz boyunu aşmış, tepeden tırnağa…