Seni beni var edişine, üzerinde türlü ürünler yetiştirmesine bakma; yüzyıllarca zamanı geçerek meydana gelmiştir. Fırtınalar yaşamış, yağmurlarda ıslanmış, rüzgarlarda üşümüş, ne sıcaklarda kavrulup direncine bereketini eklemiştir. Öyle hoyratça kullanmak, bedeninde beslediklerini yakıp yıkmak, hem kendisine hem insanlığa eziyettir. Kolayı ve hızı değil, sabrı gözetmeyi, ağır adımlarla bir tohumun bedenini yırtıp çıkışını sevmiştir. Sevgisine türlü türlü canlılarla çeşitlilik eklemiştir. Bünyesinde bitkiler huzuru, mahsulleri herkese mutluluğu vermiştir. Ortak değerlerimizin en kıymetlilerindendir. 
Yeryüzünü kuşatan dokumuz toprak, tıpkı suyumuz, havamız ve yeşil alanlarımız gibi ortak değerlerimizdendir. Bu değerlerimizin tüm yönleriyle insanlığa sundukları katkıların, gelecek nesillere de tahrip edilmeden aktarılması gerekmektedir. Bunlar atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık ilkesiyle yönetilmelidir. Aksi, gelecek nesillerin yaşamdaki payını yok saymak demektir. 
İlimizde ve çevre illerde hububat hasadının başlamasıyla birlikte her yıl anız yangınları yakılmakta, sonucunda ise canlı yaşamını, çevreyi ve insan sağlığını olumsuz etkileyecek olaylar yaşanmaktadır. Yangınlar hem doğanın hem çevrenin, hem de toprağın tahribatına neden olmakta ve hava kirliliği yaratmaktadır. 
Anız, hububat hasadının ardından toprağı diğer ürün ekimi için hazır hale getirmek amacıyla yakılmaktadır. Zamandan ve maliyetten kazanç sağlandığı düşünülse de anız yangınları, aslında ülke topraklarına büyük zarar vermektedir. Ayrıca saatlerce süren yangınlarla birlikte oluşan dumanlar hava kirliliğine neden olmaktadır. İlimizde 2016 yılında (PM) partikül madde toleranslı yasal limit değeri miktarına bakıldığında kirlilik yaşandığı ve anız yangınlarının kirliliği artırıcı etken olduğu görülmektedir. Orman alanları yakınlarında yakılan anız yangınları ormanlık alanlara sıçramakta ve zaten yetersiz olan ormanlık alanların zarar görmesine neden olmaktadır. Toprak yüzeyinde yüksek derecede sıcaklık meydana geldiğinden toprağın içerisinde mikrobiyolojik canlıların azalarak doğal dengenin bozulmasına, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak bozulan yapısı nedeniyle veriminin düşmesine, organik madde içeriği azalan toprağın su tutma kapasitesinin düşmesine, erozyona uğramasına ve kuraklığa sebebiyet vermektedir. 
Anız yangınları konusunda izleme ve denetleme yetkisine sahip kurumların denetimlerini artırması, ayrıca çiftçilerimizi anız yangınlarının olumsuzlukları konusunda bilgilendirmesi gerekmektedir. 2015 yılının Aralık ayında yayınlanan, 2872 Sayılı Çevre Kanunu Uyarınca Verilecek İdari Para Cezalarına İlişkin Tebliğ’de, anız yakılması durumunda daha önce uygulanan cezai işlem miktarı, dekar başına yaklaşık iki katına çıkarılmıştır. Bu durumun anız yangınlarını ortadan kaldırmayacağı net olarak bilinmelidir. Denetimlerin ve cezai işlemlerin anızların yakılmaması doğrultusunda uygulanması, çiftçilerimizin konu hakkında bilgilendirilmesi, toprağımıza ve doğaya verilen tahribatın önüne geçilmelidir. Taraflar (ilgili kurumlar, meslek odaları, üreticiler vb.) aynı masa etrafında oturarak soruna kesin çözüm bulma yönünde geniş katılımlı bir toplantı yapılmalıdır.
Yıllardır bereketiyle soframıza aş koymuş, karnımızı doyurmuş Çukurova toprakları, bunun yanında da cesur yürekli insanları yetiştirip insanlığa sunmuştur. Yaşar Kemal, Yılmaz Güney, Orhan Kemal, Adnan Yücel ve daha niceleri; yüreği mevsimi kadar sıcak bölge insanını, uçsuz bucaksız bu toprakları ve onunla uğraşıp mücadele edenleri yazmıştır. Alın teri dökülen, emek verilen uğraşıyla vazgeçilmezimiz toprağımızda; bir yanımızla pamuk, güneşi zapt etmek istercesine karanlığa karşı bir yanımızla ise günebakan olmuştur. Her zerremizde var edişiyle hükmü sınırsız, gelişimiz buğday başak, gidişimiz yine toprak…