Yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi:
 
“Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabul edilmesinden bu yana her 20 Kasım’da bütün dünyada kutlanan “Dünya Çocuk Hakları Günü”nün bütün çocuklar için ülkemizde ve dünyada, özgürce yaşama ve sağlıklı gelişim olanaklarının hukuksal güvencelerinin arttığı günler getirmesini diliyoruz.

Korumamız gereken en yüksek değerlerimiz ve geleceğimiz olan çocuklarımız, yetişkin bireyler gibi haklara sahiptir.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi bugün ülkemizin de yer aldığı 191 ülke tarafından kabul edilmiş olmasına rağmen, dünyada birçok çocuk ya savaş ortasında ya da açlık sınırında, ekonomik yönden sömürülerek, değişik şekillerde istismar edilerek hayatını sürdürmektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabulü ile çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliği kabul edilmiştir. Ayrıca çocuğun toplumda bireysel gelişimini sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanmasının ve özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin gerekliliği savunulmuştur.
 
Ancak, sözleşmede yer alan bu ilkelere rağmen, dünyanın değişik yelerinde süren savaşlarda çocuklar hayatlarını kaybetmekte, sakat kalmakta veya ailelerini ve evlerini kaybetmekte, mülteci olarak farklı ülkelere yerleşmek zorunda kalmakta, zorunlu olarak savaşın süjesi olmaktadırlar. Savaş koşullarında sağlık ve güvenlik sorunu yaşayan çocukların sorunları artarak büyümektedir.
 
Ailelerinden kötü emellerle değişik şekillerde koparılan çocuklar, sokağa terk edilen çocuklar, her tür istismara uğrayarak, suç çetelerinin elinde çirkin emellere alet edilmekte, kötü alışkanlıklar edinmektedirler.
 
Buna paralel olarak, değinilen tüm sorunların etkisiyle, her geçen gün daha fazla çocuğumuzun suça sürüklenmekte olduğunu, ülkemizde Çocuk Koruma Kanunu kapsamında çocuk yargılamasının yapıldığı Çocuk Mahkemelerinin ihtiyaç sayısının artışında ve ilimiz bazında da Mahkemelerin dosya sayısının artışında gözlemlemek mümkündür.
 
Bu, genel bir yargılama sistemi sorunu olmakla birlikte, artık daha da fazla göze batan husus, ceza yargılamasında ‘rıza’ kavramının tekrar değerlendirilmesi gereğidir. Mağdur çocuğun varlığında, özellikle cinsel istismar suçunda, rızasının hiçbir şekilde var kabul edilemeyeceği inancımızla, verilecek cezalarda (rızasının) bir takdiri indirim nedeni olarak değerlendirilmesi, karar verici mekanizmaların konuyla ilgili zihinsel yaklaşımlarının da sorunu olduğu görüntüsünü ortaya çıkarmaktadır.
 
Bu itibarla, taraf olunan uluslararası sözleşmelerin Anayasa gereği bir iç hukuk kuralı haline gelmesi gereğince, sözkonusu sözleşmenin 36. maddesinin, rıza kavramının hukukun genel ilkelerinden farklı şekilde değerlendirilmesini bundan sonrasında kati olarak engelleyerek, rıza kavramının yargısal ele alınış sürecinde son derece olumlu katkıda bulunacağı ortadadır.
 
Bununla beraber, geçmişte Çocuk Cezaevi’nde tutuklu olarak bulunan çocukların cinsel taciz, tecavüz ve işkence yoluyla haksız fiillere maruz kaldıkları yönünde basında yer alan haberlerin takipçisi olunmuş, Avukatlık Kanunu’nun barolara vermiş olduğu görevler kapsamında konu titizlikle incelenmiş, yapılan görüşmelerde iddia edilen, başkaca vakaların adil ve objektif inceleme yapılarak aydınlığa kavuşturulması gereği özellikle vurgulanmıştır.
 
Cezaevlerinde münferit de olsa bu tür fiillerin gerçekleşmemesi için bütün önlemler alınmalıdır. Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış Çocukların Korunmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Kuralları (Havana Kuralları) olarak benimsenen kurallar başta olmak üzere iç hukuk kurallarımızın uygulanmasında işlerliğin sağlanması gerekmektedir. 
 
Ayrıca, Adana özelinde, Çocuk Koruma Kanunu’nda yer alan hükümlere işlerlik kazandırmak maksadıyla, çocukların yetişkinlerin yargılandığı genel ağır ceza mahkemelerinde yargılanması uygulamasına de derhal son verilerek ilimizde Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin kuruluşunun da ivedilikle tamamlanması gerektiği açıktır.

Bütün bu gelişmeler doğrultusunda yargı ağının bir parçası olan bizler, çocuk haklarının gelişim sürecinde ilgili her konuda ve içinde bulunduğumuz yargılama sürecinde özellikle aksayan ve toplumsal, zihinsel dönüşümü gerektiren noktalarda çalışmalarımızı sürdürerek katkıda bulunmaya devam edeceğiz.
 
Bu vesileyle, çocuklarımızın her türlü kötülük ve sömürüden, baskı ve istismardan, ayrımcılıktan uzak, uygun sağlık ve eğitim koşullarında gelişimlerini sürdürebilmeleri için Adana Barosu olarak her tür çabayı göstereceğimizi beyan ederiz.
 
 
Kamuoyuna, (k)aygılarımızla sunarız.”