Koleksiyonculuğun, ilgi duyulan bir nesnenin toplanması, korunması ve sergilenmesi olduğunu anlatarak sözlerine başlayan Öğr. Gör. Demir, “Bir diğer adı biriktirme hastalığı olan koleksiyonculuk iyi ve kötü huylu olabilmektedir. Biriktirme ve toplama eylemi koleksiyonlardan, müze oluşumuna kadar önemli bir yer tutmaktadır. Bilinçli yapılan koleksiyonlar bir toplumun uygarlık tarihi açısından önemli sayılır.” dedi.

MÖ 1. yüzyılda Yunan heykellerinin Romalılar tarafından yağmalanmasının ilk koleksiyonculuğa örnek olduğunu aktaran Öğr. Gör. Demir, tarihsel süreçte Türklerin koleksiyonculuğuna örnek olarak Uygurlara ait kazılardan çıkan eserleri, Selçuklu ve Osmanlı dönemi Topkapı Sarayı’nın koleksiyonlarını sıraladı.

Öğr. Gör. Demir: “Çocuk ve Koleksiyon Arasında Önemli Bir Bağlantı Var.”

Öğr. Gör. Demir, çocuk ve koleksiyon arasında önemli bir bağlantı olduğunu söyleyerek pul, peçete ve kelebek koleksiyonlarının çocukluğumuzun en önemli eğlenceleri arasında olduğunu hatırlattı. Koleksiyonculuğun çocukluk çağlarında başlayan bir hobi olduğunu vurgulayan Öğr. Gör. Demir, konuşmasında koleksiyon çeşitlerine de yer verdi.

Koleksiyonlar için binlerce kategori sıralanabileceğini ve bu durumun kişinin hayal dünyası ile ilişkili olduğunu ifade eden Öğr. Gör. Demir, en bilinen koleksiyonlar arasında pul, peçete, renkli taşlar, oyuncak bebek, eski fotoğraflar, para, davetiye ve poster koleksiyonlarını saydı.

Toplantı sonunda soruları da yanıtlayan Öğr. Gör. Hakan Demir’e katkılarından dolayı Merkez Müdürü Prof. Dr. A. Deniz Abik tarafından plaket takdim edildi.