Yeni bir hayata onlar yanlarında olmadan alışmak durumunda kalacağını hisseden çocuklar için bu yeni ortamı kabul etme süreci zorlayıcı olabiliyor. Çocuklarda sıklıkla okula başlama korkusu yaşanabildiğine dikkat çeken Acıbadem Adana Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikolog Göksu Telmaç, bu korkunun genel bir kaygı durumuna dönüşüp dönüşmediğinin kontrol edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Bitmeyen ağlamalar, isteksizlik, genele yayılan ebeveyn bağımlılığı, okula gitmeyi reddetme, teneffüslere çıkmama, sabah servis saati yaklaştığında kusmak gibi fizyolojik belirtiler… Okula başlama sürecindeki korku sıklıkla birçok çocukta görülen bir süreç. Ancak bu endişenin yanında yukarıdaki belirtiler de söz konusuysa ve zamanda düzelme olmuyorsa, sıradan bir tedirginlikten daha önemli bir sorun söz konusu olabilir. Acıbadem Adana Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikolog Göksu Telmaç, “Bu belirtiler okul kaygısı ve genel kaygı durumunun işareti olabiliyor” diyor.

 

Çocuklarda kaygı ve korku

0-6 yaş arası olan bebeklik ve ilk çocukluk dönemi; dünyanın ve yaşamın çocuk tarafından keşfedildiği, yeniliklerle ve buna bağlı korkularla dolu bir dönem. 6-9 yaş aralığında ise çocuklar soyut düşünceye girmeye başlasalar da hala tam anlamıyla oturmuş bir muhakeme dönemi söz konusu olmuyor. Klinik PsikologTelmaç, bu yaşlarda çocukların karanlık, hırsızlar, gürültü, yabancılar, su veya hayvanlar gibi birçok farklı ortam ve nesneden korkmalarının normal olduğunu belirtiyor.

Korku ve kaygı aynı şey değil!

Klinik PsikologTelmaç korku ve kaygının birbirinden farklı iki duygu durumu olduğuna dikkat çekerek aradaki farkı şöyle açıklıyor: “Herkeste görülebilen korku sıklıkla belirgin bir duruma yönelik oluyor. Kaygı ise an itibariyle mevcut olmayan ama olası kabul edilen tehlikelere karşı duyulan daha sinsi bir duygu hali. Örneğin, sıcak bir nesneye dokunmadan önce dikkat etmek için insanı yönlendiren his yanabileceği korkusudur. Bu korkuya neden olan risk faktörü gerçekçidir. Ancak evden çıktıktan sonra ocağı açık bıraktığını düşünerek tüm evin yanabileceği endişesiyle koca bir yangın hayal etmek kaygıdır. Burada küçük bir ihtimal somut bir korku nedenine dönüştürülüyor.” Çocuklar belirgin şeylerden korkabiliyor. Bunun yanında çeşitli durumlara karşı da farklı dozlarla ve şekillerde kaygı hissedebiliyorlar. Kaygı durumunun seviyesini ve şeklini, ebeveynlerin tutukları, çocukların karakter özellikleri ve çevresel faktörler belirliyor.

 

Hangi çocuklar okula zor adapte oluyor?

“Özellikle bağlanma dönemindeki her 0-3 yaş çocuğu, bağlanma nesnesi olan anneden ayrılırken yoğun bir kaygı yaşıyor. Annesinin işe gitmesine alışmış bir çocuk bile kreşe bırakıldığında ne olacağını bilemez bir halde olabiliyor. Bu nedenle duyduğu endişe ailesi tarafından oradan alındığı ana kadar devam ediyor” diyen Klinik Psikolog Telmaç, “Ağlamalar kapıda ayrılırken başlayıp sonrasında bitiyorsa ve çocuk sınıfa geçtiğinde sakinleşiyorsa çocuk adapte olmuş diyebiliriz. Ağlamalar çocuğun konfor alanı olan evde kalmak için şans denemeleri olarak gözleniyor. Fakat bazı çocuklar azalmak bilmeyen ağlamalar ve kaygılar yaşıyor” diyor. Bu noktada çocuğun kaygıya yönelik risk grubunda olup olmadığının saptanması gerekiyor. Klinik Psikolog Telmaç risk gruplarını şöyle sıralıyor:

 

Ebeveynleri ayrılma deneyimi yaşamamış olanlar: Çocuklar daha önce hiç anneanne veya babaannesinde yatılı kalmadıysa, ailesi onsuz bir gün bile tatile gitmediyse, hatta anne ya da baba çok korumacıysa ve çocuğun diğer ebeveynle bile tek başına bir yere gitmesine izin vermiyorsa çocuklar için bu durum, “Güvende olmam için ailem hep yanımda olmalı” mesajı anlamına geliyor. Bu durumda yeni ortam ve deneyimler terk edilmişlik hissi yaratabiliyor.

 

Kaygılı anne-babaya sahip olanlar: Ebeveynler ya da çocuğa bakan kişi aşırı kaygılıysa, takıntıları varsa, çocuğa sürekli olarak müdahale ediliyorsa ve aşırı korumacı yaklaşılıyorsa bu çocuklar tüm hayatlarında kaygılı olma riski taşıyor.

 

Netleşmemiş okul kararı: Eşler kendi aralarında okula başlatma konusunda net değillerse, çocuk herhangi bir ortamda “Daha çok erken neden başlattınız?” gibi cümleler duyuyorsa, çok ağladığı için bazı günler okula gitmemesine izin veriliyorsa ağlama davranışı artıyor ve pekişir. Bu nedenle öncelikle anne babaların çocuklarını okula göndermeye hazır ve kararlı olması gerekiyor. İlk yapılması gerekense, çocuğun her ağladığında istediğinin yapılacağı izleniminden kurtulmasının sağlanması.



Adaptasyon sürecini kolaylaştıracak öneriler

·        - Güvenilir bir okul seçin.

·        - Kreş için 2, ilkokul için 6-7 yaşı bekleyin. Özellikle ilkokula, erken başlatmayın.

·        - Hayattaki önemli bir olayının üzerine okula hemen başlatmayın. Örneğin kardeşin doğumu, boşanma, şehir değişimi, kayıplar gibi durumlarda en az 2 ayın geçmesini bekleyin.

·        - Okulu tehdit olarak kullanmayın. Çocuğu öğretmeniyle korkutmayın.

·        - Kreş eğitiminde giderek artan zamanlama yapın. İlk günlerde 1-2 saat, sonrasında giderek artan saatlerde okulda bırakın.

·        - O sizi görmeden gözden kaybolmayın. Bu durumda sizi her an kaybetme korkusu yaşayabilir. Ağlayacağını da bilseniz, ona veda ederek ayrılın.

·        - Ayrılma seremonisini mümkün olduğunca kısa tutun.

·        - Arkadaşlarına, sınıfına dağıtacağı kraker bisküviler alın ve çocuğunuzun dağıtmasını sağlayın. Arkadaşlarıyla sıcak bağlar kurduğunda adaptasyonu hızlanacaktır.

·        - Ona küçük ödüller verin.

·        - Sakın cezalandırmayın ve agresif yaklaşmayın.

·        - Çocuğunuz ilkokula başlamakta zorlanıyorsa, rahatlaması için sınıfta onunla oturmayın. Bazı şeyler nasıl başlarsa öyle gider ve sizi hep yanında isteyebilir. Alışması için ona fırsat verin.

·        - Her çocuğun temel duygusal ihtiyacı olan nitelikli vakit geçirmeyi ihmal etmeyin. Böylece çocuk, daha doyumlu bir anne baba iletişimi sayesinde daha rahat ve öfkesiz olacaktır.