Açıklamayı Kavi okurken, şu görüşlere yer verdi;
"Aylardır akan kan, dinmeyen gözyaşlarıyla yüreğimiz dağlandı. 7 Haziran seçimlerinin sonucunu kabullenemeyen ve tek başına iktidar olamayan AKP, Suruç’ta 33 gencimizi katlederek başlattığı süreçte 90’lı yıllara geri dönüşü yaşatacak çabaların gayreti içerisinde bulundu. Haziran Direnişiyle silkelenen halkımızın uygulanan sömürü, baskı ve zulüm uygulamalarına sessiz kalmadığını görenler tek adam diktatörlüğüyle saray rejimini tesis etti. Saray rejimi ve AKP eliyle her gün asker, polis ve sivil yurttaşlarımızın kaybı yaşanırken kent merkezlerinde adeta sıkıyönetime geçilmiştir. 
Asker ve polis cenazelerini istismar ederek miting alanına çevirmeye çalışan iktidar temsilcilerinin şehit aileleri ve yakınları tarafından öfkeyle karşılandığını gördük…
Gazete binalarının milletvekili önderliğinde barbarca saldırıya maruz kaldığını gördük…
Özgür basına ve gazetecilere uygulananlar, yıllardır yaşananlar yetmezmiş gibi gazetecilerin dövüldüğünü, ölümle tehdit edildiği tekrar tekrar gördük…
Buzdolaplarında tutulan çocuk bedenlerini gördük...
 Genelkurmay Başkanının itirazlarına rağmen kent merkezlerinde tankları gördük…
Güvenliği tesis etmesi gerekenlerin zırhlı araçlar arkasında işkence edilmiş insan bedenlerini iple gezdirdiğini gördük.
Artarak devam eden insan hakları ihlallerinin üstünün kapandığını gördük… 
Kentimizde durdurulan tırlarla İŞİD’ e gönderilen silah ve bomba yüklü 3000 tırı, Adıyaman’ da, Kırşehir ‘de yetiştirilen radikal İslamcı militanları, takas yoluyla serbest bırakılan İŞİD militanlarının hastanelerimizde tedavi olduğunu, kıyılarımıza vuran çocuk bedenlerini hep birlikte gördük…
Yanlış izlenen iç ve dış politikalarla Ortadoğu’daki emperyalist işgal ve savaş politikalarının taşeronu olanların kendi ülkesini de bu minvalde kana ve gözyaşına boğduğuna şahit olduk.
Bu savaş otoriter faşizan rejimini ilelebet sürdürmeyi planlayan AKP’nin ve 7 Haziran seçimlerinden umduğunu bulamayıp kaos için düğmeye basan Kaç-Ak Saray’ın savaşıdır. Bu savaş, yeni, tekçi, otoriter, faşist bir rejimi tesis etme savaşıdır. Bu gidişata “dur” demek, gençlerimizin, yalan ve talan iktidarının savaşına kurban gitmesinin önüne geçmeye çalışmak tüm yurttaşlarımızın birincil görevidir. Bu görev ve sorumlulukla harekete geçen TMMOB, DİSK, KESK ve TTB’nin çağrısı ile 10 Ekim 2015 Cumartesi günü Ankara’da merkezi bir miting gerçekleştirmek istedi. Ankara Valiliği’nin onay verdiği miting başvurusunu duyurmak için kentimizde geçen hafta yapmak istediğimiz basın açıklaması Adana Valiliği’nin talimatıyla engellendi ve bu savaşta ölmesin dediğimiz polisin de saldırısına maruz kaldık. 
Emek, Barış ve Demokrasi talebinin ne kadar ağır bedel gerektirdiğini Ankara’da onlarca arkadaşımızı öldürerek, yüzlercesini yaralayarak bize tekrar gösterdiler. Güvenlik ve istihbarat eksikliğinin olmadığını söyleyenlerin ve pişkince sırıtanların, patlama sonrasında ölü bedenlerimize ve yaralılarımızın üstüne nasıl organize bir biçimde gaz bombaları attığına şahit olduk hangi niyetle görev yaptıklarını bir kez daha öğrendik. Günlerdir öldürülen insanlarımız yetmedi, Ankara katliamı yetmedi, Adana’nın Denizli Mahallesinde annesinin kucağında 3,5 yaşında Tebriz Dora bebeğin kurşunla ölümüne şahit olduk. 
Başbakanın dün akşamki ‘‘canlı bombaları biliyoruz ama eylem yapmadan tutuklayamayız, Türkiye bir hukuk devletidir’’ açıklamalarının ise yarınlarımız için nasıl bir tehdit olduğunu kavramaktayız.
Birliğimizin de düzenleyicileri arasında yer aldığı 10 Ekim Emek, Barış, Demokrasi mitingine düzenlenen kanlı saldırıda hayatını kaybeden canlarımızın acısını yüreğimizde hissediyoruz. Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
10 Ekim 2015 Ankara katliamında yaşamını yitirenlerin anısına duyduğumuz saygı ve sorumluluk gereği Ekim ayı içerisinde yapılması planlanan tüm TMMOB, Oda ve İl Koordinasyon Kurulu etkinliklerinin ertelenmesi kararı alınmıştır.
Üzgünüz, öfkeliyiz, yastayız, isyandayız!
Emek ve demokrasi güçleriyle birlikte tüm halkımızın 12-13 Ekim Grevimizi desteklediğini de görmekteyiz. Bütün Şube binalarımızda ‘YASTAYIZ İSYANDAYIZ ‘pankartıyla birlikte öfkemizi haykırmaya acımızı kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz. 
TMMOB Adana İl Koordinasyon Kurulu olarak, Emeğe düşman, Barışa düşman, Demokrasiye düşman olanların saltanatları uğruna işledikleri suçların hesabını halkımızla birlikte mutlaka ama mutlaka soracağımızı ifade ederken sorumluluğu olan AKP hükümetini kınıyor ve affetmeyeceğimizi ifade ediyoruz"