Tunç’un açıklamasında şu cümlelere yer verildi  Son olarak sağlık çalışanlarının çalışma hayatlarını yeniden düzenleyen Tam Gün Yasasının meydana getirdiği adaletsizlikle iş çığırından çıkmıştır.
Döner sermayelerin bir bölümünün peşin ödenmesi ve emekliliğe yansıtılması gibi yeni uygulamalardan doktorlar dışında kalan 300 bin sağlık çalışanının mahrum bırakılmasının izah edilebilir bir yanı yoktur.Parti isminde adalet olan bir iktidarın bunu yapmış olması da oldukça manidardır.Bakanlık bu konuda acilen bir düzenleme yaparak tüm sağlık çalışanlarının beklentisini karşılamalıdır.Aslın da Bakanlığa Anayasa Mahkemesi tarafından bir fırsatta sunulmuştur.Sağlık Bakanlığı Yöneticileri sağlık hizmetlerinin bir ekip işi olduğunu hatırlayarak çalışanların tamamı için olumlu düzenlemelere imza atmalıdırlar.
            Yine Tam Gün Yasasının tek olumlu tarafı olarak gördüğümüz 12 Eylül darbe döneminin bir ürünü olan haftalık 45 saatlik mesai sürelerinin diğer kamu çalışanları gibi 40 saate düşürülmüş olmasını da Sağlık Bakanlığı çıkarmış olduğu ucube bir yönetmelikle işin içinden çıkılmaz hale getirmiştir.Darbelere sığınanların darbe ürünü uygulamalara ne kadar rağbet ettiklerini ve kendi çıkartmış oldukları kanunlara ne kadar tezat uygulamalara baş vurduklarını buradan çok daha iyi görmekteyiz.
Sağlık Bakanlığının kendi çalışanlarını yok saydığı,hasta hakkını düşündüklerinin onda biri kadar kendi çalışanlarının hakkına riayet etmedikleri bu yönetim tarzları nedeniyle sağlık çalışanları adeta zulüm altında hizmet yürütmektedirler.Bizlere dayatılmak istenen 9 saatlik mesai uygulaması insan haklarına,iş ve çalışma hayatına ve de hukuka aykırı bir uygulamadır.
           Türk Sağlık-Sen olarak bu işin takipçisiyiz. Daha ilk günde konuyu yargıya taşıdık takipçisi olmaya da devam edeceğiz.
          
Sağlık ta bir diğer sorun ise istihdam politikalarıdır.Bugün sağlık kuruluşlarında taşeron işçi sayısı 100 bini geçmiş durumdadır.Sözleşmeli çalışan sayısı da 100 bine yaklaşmıştır.Temizlik işleri ile başlayan taşeronlaşma bugün ameliyathanelere kadar uzanmıştır.İş güvencesiz,düşük ücretle ehil olmadıkları işlerde taşeron firma çalışanları istihdam edilmektedir.
            İşsizliğin olumsuzluğunu ranta ve fırsata çevirenler tarafından oluşturulan bu sömürü düzeni sadece çalışana değil,yürütülen sağlık hizmetine de zarar vermektedir.Bu nedenle sağlık hizmetlerinde taşeronlaşmadan vazgeçilmelidir.
          Sağlıkta vazgeçilmesi gereken bir başka istihdam modeli ise sözleşmeli çalışmadır.Bu istihdam modeline 2003 yılında başlanılmış bugüne kadar 4924’lü 4/B’ li ve döner sermayeden maaş alanlar olarak farklı modelleri geliştirilmiştir.Bunların yanına düşük ücretle çalıştırmak için vekil ebe-hemşire ve 4/C modelleri de devreye sokulmuştur.
Sözleşmeli çalıştırmanın temel mantığı insanları devlet kurumunda köle düzeninde çalıştırmaktır.Bu amaçla sözleşmeli personele tayin hakkı yasak edilmiş,hak aramaları engellenmiş,işten çıkarılmaları amirlerin keyfiyetine bırakılmış idi.
          Sendikamız bütün bu olumsuzluklara karşı mücadele gücünü ortaya koyarak gerek idare nezdinde ve gerekse yargı yoluna giderek çözüm konusunda önemli mesafeler kat etmiştir. Öncelikle sözleşmelerin tek taraflı fesih konusu ve fazla çalışma karşılıklarında ücret ödenmemesi,nöbet ücretlerinin alınması,sendikalara üyelik eş durumu ve becayiş haklarının kısmi de olsa sağlanması.döner sermayeden yararlanılması,kadro intibaklarının yapılması gibi konularda Danışta ya açtığımız davaları kazanarak önemli kazanımlar sağladık.Ama hala sözleşmelilerimizin sorunlarında istenilen seviyeye ulaşılmış değildir.
            Bu nedenle biz Türk Sağlık-Sen olarak sözleşmeli personelin sorunlarının ancak kadroya geçirilmek suretiyle çözülebileceğini düşünüyoruz
            Sendikal alanda bu sorunlarla uğraşırken birde sendikacılık ile yöneticiliği birbirine karıştıran,çalışanları sendika üyeliklerine göre ayıran,sendika değiştirmeleri için baskı yapan hatta haddini aşarak tehdit eden yöneticilerle uğraşıyoruz.
            Buradan bu zavallı insanlara  sesleniyorum.
            Yöneticilik bir meziyet işidir.Ahlak,Erdem,Bilgi,Beceri ve donanım gerektirir.Tabi bu özellikler sizlerde olmadığı içinde şakşakcılık,yalakalık ve payandalık gibi meziyetlerinizle tutunmaya çalışıyorsunuz.
              Buradan sizleri uyarıyoruz. Sendikal ayırım yaparak suç işliyorsunuz.Kraldan çok kralcılık yapıyorsunuz.Şayet sendikacılık yapmak istiyorsanız o sıfat ve statüleri bırakarak yalakalık yaptığınız sendikalara girerek yönetimlerinde yer alınız.Başarılı işler yapınız ki bizlerde sizleri alkışlayalım.Tabi ki buna yüreğinizin yetmeyeceğini de çok iyi biliyoruz.

             Sendikacılığın meşakatli ve zahmetli olduğunu ve yüreği yetenlerin yapacağı bir iş olduğunu gayet iyi biliriz.
             Hak bildiğimiz yolda haklı davamızda ne kimseden çekinir,ne de kimseye boyun eğeriz.Haksızlığın karşısında da susup dilsiz şeytan olmayız.
             Günü kurtarmak,sıfat statüler edinmek,çıkar sağlamak ve ikbal hesapları yaparak duruşumuzdan,tavrımızdan asla ve asla ödün vermeyiz.Ona-buna yaranmak için kıblemizi değiştirmeyiz ve de Allah’tan başkasına da kulluk etmeyiz.
             Çünkü biz; Türk Sağlık-Sen’liyiz, Türkiye Kamu-Sen’liyiz.
             9 yıldır Adana’ mızda her  türlü entrika,baskı ve dayatmalara rağmen bizleri yetkili kılan bütün sağlık çalışanlarına,yönetim kurulu üyeleri,iş yeri temsilcilerimize ve kadın komisyonu üyelerimize şükranlarımı sunuyorum.Bizlere yaşatılan zulme rağmen duruşunuzdan,tavrınızdan inancınızdan asla ödün vermeyen siz değerli dostlarımız her türlü takdire layıksınız. Allah hepinizden binlerce defa razı olsun.

            Bugün burada bu güzide teşkilatın 3 yıllık yeni döneminin başlangıcı için demokrasinin gereğini yaparak oylarınızı kullanacaksınız.
            Her şeyden önce şunu bilmenizi isterim ki bizim seçimlerimizde kaybeden asla olmaz.Kazanan da tektir. Oda Türk Sağlık-Sen’dir.Her seçim bizim için sendikal mücadelemizde yeni bir dönem,bayrağımızı zirveye dikmenin ilk adımıdır.bu gün burada  ortaya koyacağınız iradeyle yeni yol haritamız belirlenecek açtığınız bu yolda daha da güçlenerek çıkacağımızdan eminim. Buradan alacağımız şevk ve heyecan ile daha çok çalışacağız,daha çok koşturacağız ve daha çok anlatacağız.
              Tasavvuf Dünyasının ve insanlığın hoşgörü abidesi Hz.Mevlana nın

Gel gel,Her kim Olursan ol Yine Gel,İster kafir,İster Mecusi,İster Puta tapan ol yine gel. Bizim Dergahımız Ümitsizlik dergahı değildir.Yüz kere tövbeni bozmuş olsan dahi yine GEL.
çağrısını yineleyerek her ne sebeple olursa olsun aramızdan ayrılmış olan arkadaşlarımıza yuvalarına dönmeleri çağrısında bulunuyoruz.
             Ve yine Hz.Mevlana nın;         
Dün dünde kaldı,dün söylenenler de dünde kaldı.
Bugün yeni bir gün, Dolayısıyla da yeni şeyler söylemek gerek. Diyerek;
Bugün ve yarınlarımızın huzur ve mutluluk dolu,herkesin ve her şeyin güvenli olduğu,yarınlara umutla bakıldığı,herkesin kendi ve çevresiyle barışık olduğu,adaletin hakim olduğu bir ülke ve dünya özlemiyle,
Genel kurulumuzun Ülkemize,Adana’mıza,Kamu çalışanlarına ve özelliklede sağlık çalışanlarına hayırlara vesile olmasını Cenabı Allahtan niyaz eder hepinize en kalbi duygularımla  sevgi ve saygılar sunarım’’açıklamasında bulundu