Divan Başkanlığını Türk Ulaşım-Sen Adana Şube Başkanı Muhittin  Topal’lım yaptığı Kurula  Türk Sağlık-Sen Adana Şube Başkanı Önder Kahveci’nin yanı sıra Eski Adana  İl Sağlık Müdürü Alper Pişkin,Eski Çukurova Devlet  Hastanesi Baş hekimi Mehmet ali Ün,eski Çukurova Devlet Hastanesi  müdürü Hacı ali Sezgin, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı şube başkanları ve bazı siyasi parti yöneticileri katıldı.

TUNÇ KAMUDA ÇALIŞANLARIN HAYATI HER GEÇEN GÜN ZORLAŞIYOR

Kurulda Sağlık çalışanlarının sorunlarına değinen Türk Saplık Sen Adana Şube Başkanı Ethem Tunç,Kamuda çalışma hayatının her geçen gün zorlaştığı, sağlık çalışanlarının iktidar tarafından sürekli olarak haklarının gasp edildiği,ayrımcılığa tabi tutulduğu bir dönemde sendikal mücadelemizi sürdürüyoruz.Döner sermaye sisteminden mesai saatlerine kadar bir çok konuda adaletsizlik sağlık çalışanlarını kuşatmış durumdadır’’dedi

        Son olarak sağlık çalışanlarının çalışma hayatlarını yeniden düzenleyen Tam Gün Yasasının meydana getirdiği adaletsizlikle iş çığırından çıktığını ifade eden Tunç,
Döner sermayelerin bir bölümünün peşin ödenmesi ve emekliliğe yansıtılması gibi yeni uygulamalardan doktorlar dışında kalan 300 bin sağlık çalışanının mahrum bırakılmasının izah edilebilir bir yanı yoktur.Parti isminde adalet olan bir iktidarın bunu yapmış olması da oldukça manidardır.Bakanlık bu konuda acilen bir düzenleme yaparak tüm sağlık çalışanlarının beklentisini karşılamalıdır.Aslın da Bakanlığa Anayasa Mahkemesi tarafından bir fırsatta sunulmuştur.Sağlık Bakanlığı Yöneticileri sağlık hizmetlerinin bir ekip işi olduğunu hatırlayarak çalışanların tamamı için olumlu düzenlemelere imza atmalıdırlar. Diye konuştu.

Sağlık ta bir diğer sorun ise istihdam politikaları olduğunu dile getiren Tunç, Bugün sağlık kuruluşlarında taşeron işçi sayısı 100 bini geçmiş durumdadır.Sözleşmeli çalışan sayısı da 100 bine yaklaşmıştır.Temizlik işleri ile başlayan taşeronlaşma bugün ameliyathanelere kadar uzanmıştır.İş güvencesiz,düşük ücretle ehil olmadıkları işlerde taşeron firma çalışanları istihdam edilmektedir.
            İşsizliğin olumsuzluğunu ranta ve fırsata çevirenler tarafından oluşturulan bu sömürü düzeni sadece çalışana değil,yürütülen sağlık hizmetine de zarar vermektedir.Bu nedenle sağlık hizmetlerinde taşeronlaşmadan vazgeçilmelidir.
          Sağlıkta vazgeçilmesi gereken bir başka istihdam modeli ise sözleşmeli çalışmadır.Bu istihdam modeline 2003 yılında başlanılmış bugüne kadar 4924’lü 4/B’ li ve döner sermayeden maaş alanlar olarak farklı modelleri geliştirilmiştir.Bunların yanına düşük ücretle çalıştırmak için vekil ebe-hemşire ve 4/C modelleri de devreye sokulmuştur.
Sözleşmeli çalıştırmanın temel mantığı insanları devlet kurumunda köle düzeninde çalıştırmaktır.Bu amaçla sözleşmeli personele tayin hakkı yasak edilmiş,hak aramaları engellenmiş,işten çıkarılmaları amirlerin keyfiyetine bırakılmış idi.
          Sendikamız bütün bu olumsuzluklara karşı mücadele gücünü ortaya koyarak gerek idare nezdinde ve gerekse yargı yoluna giderek çözüm konusunda önemli mesafeler kat etmiştir. Öncelikle sözleşmelerin tek taraflı fesih konusu ve fazla çalışma karşılıklarında ücret ödenmemesi,nöbet ücretlerinin alınması,sendikalara üyelik eş durumu ve becayiş haklarının kısmi de olsa sağlanması.döner sermayeden yararlanılması,kadro intibaklarının yapılması gibi konularda Danışta ya açtığımız davaları kazanarak önemli kazanımlar sağladık.Ama hala sözleşmelilerimizin sorunlarında istenilen seviyeye ulaşılmış değildir.
            Bu nedenle biz Türk Sağlık-Sen olarak sözleşmeli personelin sorunlarının ancak kadroya geçirilmek suretiyle çözülebileceğini düşünüyoruz
            Sendikal alanda bu sorunlarla uğraşırken birde sendikacılık ile yöneticiliği birbirine karıştıran,çalışanları sendika üyeliklerine göre ayıran,sendika değiştirmeleri için baskı yapan hatta haddini aşarak tehdit eden yöneticilerle uğraşıyoruz.
            Buradan bu zavallı insanlara  sesleniyorum.
            Yöneticilik bir meziyet işidir.Ahlak,Erdem,Bilgi,Beceri ve donanım gerektirir.Tabi bu özellikler sizlerde olmadığı içinde şakşakcılık,yalakalık ve payandalık gibi meziyetlerinizle tutunmaya çalışıyorsunuz.
              Buradan sizleri uyarıyoruz. Sendikal ayırım yaparak suç işliyorsunuz.Kraldan çok kralcılık yapıyorsunuz.Şayet sendikacılık yapmak istiyorsanız o sıfat ve statüleri bırakarak yalakalık yaptığınız sendikalara girerek yönetimlerinde yer alınız.Başarılı işler yapınız ki bizlerde sizleri alkışlayalım.Tabi ki buna yüreğinizin yetmeyeceğini de çok iyi biliyoruz.

             Sendikacılığın meşakatli ve zahmetli olduğunu ve yüreği yetenlerin yapacağı bir iş olduğunu gayet iyi biliriz.
             Hak bildiğimiz yolda haklı davamızda ne kimseden çekinir,ne de kimseye boyun eğeriz.Haksızlığın karşısında da susup dilsiz şeytan olmayız.
             Günü kurtarmak,sıfat statüler edinmek,çıkar sağlamak ve ikbal hesapları yaparak duruşumuzdan,tavrımızdan asla ve asla ödün vermeyiz.Ona-buna yaranmak için kıblemizi değiştirmeyiz ve de Allah’tan başkasına da kulluk etmeyiz.
             Çünkü biz; Türk Sağlık-Sen’liyiz, Türkiye Kamu-Sen’liyiz. Şeklinde açıklama yaptı.

KAHVECİ STK’LAR ÜZERİNDE ALABİLDİĞİNCE BASKILAR YAPILIYOR


Türk Sağlık-Sen Adana  Şubesinin Türkiye Kamu-Sen İl temsilciliği  Salonu'ndaki 4. olağan genel kuruluna katılan Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci ise yaptığı konuşmasında , son yıllarda sendikalar ve STK'lar üzerinde alabildiğine bir baskı, ötekileştirme politikalarını yaşanıldığına dikkat çekerek, "Oysa ki batı demokrasilerinde hiç kimse sendikasını tercih ederken herhangi bir baskıya tabi tutulmuyor." dedi. 

Kahveci, , "1992 yılında sendikal mücadeleye başladığımızda kamu görevlilerinin bir kısmı, bazı çevreler ve kamuoyu; memurlara sendikal hakların verilip verilmeyeceğini sordu. Türkiye'deki demokrasinin bunun için yeterli olmayacağını onun için bu çabaların, gayretlerin ve mücadelenin boşuna olduğunu ifade ediyorlardı. Ama bir avuç kamu görevlisi milletini, vatanını kamu çalışanlarının haklarını korunması noktasında başlatmış oldukları mücadele tam 18. yılını doldurmuştur. İlk başladığımızda sürgünlere ve kıyımlara uğradık. Onun için bu mücadelede emeği geçen arkadaşlarımı canı gönülden kutluyorum." diye konuştu.

BÜROKRATLAR AKLINI BAŞINA TOPLAMALIDIRLAR

Sivil toplum örgütleri ve sendikaların; demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu kaydeden Kahveci, şöyle konuştu:

"Sivil toplum olmazsa, konuşamaz ise, derdini anlatamazsa o ülkede demokrasiden bahsedilemez. Ama son yıllarda sendikalar ve STK'lar üzerinde alabildiğine bir baskı, ötekileştirme politikalarını yaşıyoruz. Oysa ki, batı demokrasilerinde hiç kimse sendikasını tercih ederken herhangi bir baskıya tabi tutulmuyor. Bu anayasal bir haktır. Sendikalar arasında ayrım yapan ve sendikasını tercih etmekte olanları zorlayan, baskı yapan yöneticiler, siyasetçiler, Anayasal bir suç işliyorlar. Bu nedenle yargıya müracaat ettiğimizde de bir sonuç alamıyoruz. Biz arzu ediyoruz ki, sendikal mücadele içerisine kamu bürokrasisi girmesin, karışmasın bu işe. Sağlık çalışanlarının çalışma şartlarından tutunda ücretlerinin iyileştirilmesi, mesleki ve sosyal problemlerin çözülmesi için çok önemli bir sendikadır. Ve bu sendika bu ülkenin birliği, beraberliği, bütünlü ve bekası için vardır. Sendikaları sadece ücret sendikacılığı anlamında değerlendirmek doğru değildir."

TBMM genel kurulunda görüşülmeyi bekleyen hastaneler ile ilgili olarak Kamu Hastane Birlikleri diye bir kanun tasarısı olduğunu da hatırlatan Kahveci, şunları söyledi:

"İnşallah temenni ediyoruz ki Sayın Bakan bu sevdadan vazgeçer. Kamu Hastane Birliklerinin yönetimini yerel idarelere ve siyasilere bırakmaz. Çünkü siyasetçinin bu ülkenin ülke yönetiminde ülkeyi yönetirken nasıl taraf tuttuğunu ve birilerini ötekileştirdiğini hep birlikte görüyoruz. Onun için hastanelerin bir özerk yapıya kavuşturularak daha sonra özelleştirme sürecine açarak Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı'na Türk Sağlık Sen olarak "hayır" diyor. Bu nedenle birçok eylem ve etkinlik yaptık. Onun için de diyoruz ki, Kamu hastaneleri devletin malıdır. Sağlık hizmeti insana doğuştan hak edilmiş bir haktır. Devlet bu işin içinde olmamalıdır. Kamu hastanelerinin asla kimseye verilmesine müsaade etmeyeceğiz. Nasıl ki basınımız görevi kamuoyunu doğru bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve biz sendikacılarda kanaat oluşturmaksa, bizimde görevimiz; vatandaşın ve kamu çalışanlarının görevi de bu tür toplantı ve etkinliklerle halkımıza bu mesajları vermektir. Biz ülkeyi yönetenlerden herkese eşit mesafede durmalarını istiyoruz. Bırakın STK'lar ve sendikalar kendi içerisinde rekabetlerini yaşasınlar. Biz sendikaların kendi aralarında bir sorunu olmaz. Ama şartlar eşit olmalıdır. Ama şartlar eşit değil bizlerin aleyhine olarak gelişiyor." Dedi