Her tarafımızdan sarılmış durumdayız. Meçhule gider gibiyiz. Solumuz-sağımız sobelendi. ‘Seçim bitti, milletin istediği gibi bir koalisyon oluşacak’ derken yeni bir senaryoyla karşı karşıya kaldık. 
Koalisyon uzadıkça uzuyor. Taraflar en az 15 gün daha görüşme yapacak. Bu görüşmelerden sonuç çıkmazsa nur topu gibi bir seçimimiz daha olacak. Ülke kaynakları yine ve yeniden heba olacak. 
Bu madalyonun bir yüzü…
Diğer tarafına bakmak bile gelmiyor içimizden…
Artık sokağa çıkarken iki kez düşünüyoruz. Kalabalık yerlerden uzak duruyoruz. Duraklarda, toplantılarda, gösterilerde gözümüzü dört açıyoruz. Güzelim ülkemde savaş çığırtkanlığı yapanlara, bazı klavye kahramanlarına göz yumuyoruz. 
Önceliklerimizi hiç bilmiyoruz. 
Ekonomik göstergeleri bir kenara itiyoruz. Aç, perişan insanlarımızın üzerine yenilerini ekliyoruz. Kendi memleketimizi güllük gülistanlık hale getiremeden kapılarımızı 72 millete açıyoruz. Kimseyi hor gördüğümden, küçük düşürdüğümden ya da alaycı tavırla yaklaştığımdan değil! Gerçeklerle yüzleştiğim için söylüyorum. Savaştan kaçan Suriyeliler’in dramını ben de yüreğimin ta derinliklerinde hissediyorum. Ama iki yanlış bir doğru etmiyor işte!
Açtık kapıları sonuna kadar… Şimdi sonuna kadar kaosa sürükleniyoruz. Evlerimizde rahat uyuyamıyoruz. Herkes birbirine karşı saf tutmaya başladı. Sosyal medyada öyle alevli tartışmalar yaşanıyor ki; emin olun bu insanlar birbirleriyle sokakta karşılaşsa kılıçları çekecekler. Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz! 
Siz kimsiniz, biz kimiz? 
Hep birlikte toplumsal şiddete, savaşa, kaosa set çekmek varken, ‘Böyle vuralım, şöyle kıralım, savaşalım, atalım, tutalım’ demekle ne kazanacağınızı sanıyorsunuz? Ya da şimdiye kadar bu ülke ne kazandı?
Şiddet sarmalından çıkamadığımız için bu günlere gelmedik mi?
Bakın; işsizlik alabildiğine arttı. Adana’da iş bulamayan vatandaşlar ne yapacağını şaşırmış durumda… Suriyeliler aç kalmamak için üç kuruşa çalışıyor. Kendi kendimize yetemiyoruz ki onlara yetelim. Adana’da son 6 ayda neredeyse her alanda üretimimiz düşmüş.
Yüzde 4.5 oranında ihracat kaybı yaşamışız. Bu olumsuzluğun ne anlama geldiğini aklıselim düşünen herkes kolayca kavrayabilir.
‘Hadi be adam sen de, ülke savaşa gidiyor, sen ekonomiden bahsediyorsun’ diyen aklıevveller çıkabilir…
Ekonomin güçlü değilse işte böyle başına her türlü bela gelir!