Panele konuşmacı olarak ATO Yönetim Kurulu Üyesi, ÇÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalından Prof. Dr. Ahmet Hilal ile ATO Avukatı Ebru Atıcı katıldı.

 

ÖKTEN, “YOLSUZLUKLARIN ÜZERİ ÖRTÜLMEMELİ”

‘Hekimlerin Hukuki Sorumlulukları’ konulu panelin açılış konuşmasını yapan Adana Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, “Sağlıkta dönüşüm projesi ile hallaç pamuğu gibi savrularak belirsizliğe itilen sağlık sisteminin ardından yaşanan yolsuzluklar ülkemizi yeni bir kaosa sürüklemektedir. Sağlık sistemindeki dönüşüm vatandaşın huzurunu bozduğu gibi biz sağlık çalışanlarının da huzurunu bozmuştur. Sistem ile son on yılda yaşanan hekime şiddet ve şikâyetler hekimi hekimlik yapmaktan ziyade yasal hukuki bilgileri öğrenmeye mecbur kılmıştır. Hekimler fazla çalışma, dinlenememe, hekimlerin hedef gösterilmesinin getirdiği sıkıntılı yükler arttıkça, nihayetinde insan olan bizlerde hata yapabiliriz. İstem dışı oluşabilecek hatalardan hukuki anlamda korunabilmek ve daha fazla bilgi sahibi olabilmek için mesleklerinde uzman olan arkadaşlarımız bizleri aydınlatacaklardır. Kendilerine şimdiden teşekkür ediyorum. 2014 yılının, geçmiş yıllarda yaşadığımız şiddetin, şikâyetlerin ve ölümlerin olmaması, daha sağlıklı, daha nitelikli bir ortamda sağlık hizmeti verebilme, sağlıkta ve ülkemiz demokrasisi açısından yapılan hataların olmaması, yolsuzlukların üzerinin örtülmediği, demokrasinin ve hukukun üstün olduğu bir yeni yıl diliyorum.” diye konuştu.

 

HİLAL, YASALARI BİLMEMEK MAZERET KABUL EDİLMEMEKTEDİR

Her meslek grubunda olduğu gibi, hekimler de mesleki uygulamalarında yaptıkları ya da yapmadıklarından sorumludurlar diye konuşana ÇÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalından Prof. Dr. Ahmet Hilal, “Sağlık çalışanlarının yaptıkları tıbbi uygulamalardan sorumlu tutulmamaları için, bulundukları ülkenin ve bilimin gerektirdiği asgari koşullara uyma zorunlulukları vardır. Mesleki uygulamaları sırasında; yürürlükteki yasal düzenlemelere, etik ilkelere, tanı ve tedavi standartlarına, uymadıkları takdirde cezai ve hukuki sorumlulukları gündeme gelecektir. Yasaları bilmemek mazeret kabul edilmemektedir. Malpraktis, kelime anlamı olarak ‘hatalı uygulama’ demektir. Dünya Tabipler Birliği, tıbbi malpraktisi sağlık mesleği mensubunun tedavi sırasında kusurlu hareketi ile standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği, hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar olarak tanımlamaktadır. TTB Hekimlik Meslek Etiği Kuralları: Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulanması, tıbbi uygulamalarda sorumlu tutulabilmek için; eylem hukuka aykırı olmalı, kusur bulunmalı, zarar oluşmalı, oluşan zararla kusur arasında sebep-sonuç ilişkisi bulunmalıdır.” dedi.

Hekim tarafından; yeterince zaman ayrılmadığı, dinlenilmediği, yeterince açıklama yapılmadığı, anlayış gösterilmediği, kendisinin ya da ailesinin anlaşılmadığı, hekimin yetersizliğinden şikâyetçi olunduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Hilal,”Hekimin kusurlu davranış nedenleri; baskı altında uzun süre çalışmak, yetersiz dinlenme, çok sayıda hastaya bakmak zorunda olmak ve küçük hataların birikmesi gibi unsurlardır. Bugün hekimleri en çok rahatsız eden konunun sağlık kuruluşunun organizasyon kusurlarının da kendilerine mal edilmesi olduğu belirtilmektedir. Tıbbi hatanın görünür yüzü olarak hekim görülmekte, sistemin ve organizasyonun hataları sorgulanmamaktadır.” diye konuştu.

 

ATICI, MUHAKKİK AŞAMASINDAKİ İFADE ÇOK ÖNEMLİ

Kesinleşmiş mahkeme kararları, Yargıtay içtihatları ışığında hekimlerin mesleki hatalarından kaynaklı hukuksal ve cezai sorumluluklarını anlatan Adana Tabip Odası Avukatı Ebru Atıcı, TCK ve diğer düzenlemeler ışığında ‘Hekim Sorumluluğu’ nedir? Hekim sorumluluğuyla kusur arasındaki bağlantı ve kusurun türlerine kesinleşmiş mahkeme kararlarından örnekler verdi. Av. Atıcı, “Kusurun iki türü vardır. Kast ve Taksir. Somut olayın özelliklerine göre seçtiği doğru tedavi yöntemini kendisinden beklenen her türlü özeni göstererek tıp bilimi ve uygulamasında genel olarak kabul edilmiş esaslar çerçevesinde uygulayan doktor buna rağmen başarısızlıkla sonuçlanan tedaviden dolayı sorumlu tutulamaz. Memur hekimlerle ilgili yargılamalarda öncelikle mülki amirlikçe muhakkik atanıyor ve soruşturma izni verilip, verilmemesi tartışıldığında hekimler olaya çok ciddi bakmalı. O an muhakkik ve savcının hiçbir farkı olamadığı akıldan çıkmamalı. Ceza muhakemesine gönderilen matbu paragrafta ‘avukat isteme hakları hatırlatıldı. Avukat tutmayacağını beyan etti. Savunmamı kendim yapacağım’ gibi ceza muhakemesine gönderme yapan matbu bir kısım olur. İfadeyi alan hekim olduğu için rahatlıkla sohbet havasında, samimiyetle verdikleri ifadeler daha sonra aleyhlerine kullanılabilir. Soruşturma dosyasının eksiksiz tam takımının fotokopisini talep etme hakları var. Savunmamı ya da ifademi dosyayı inceledikten sonra yazılı olarak sunacağım denmeli. Bu dosya iyice okunup, incelenmeli ve mutlaka bir avukata danışmalılar. Savcı huzurunda ifade verir gibi muhakkik aşamasında da aynıdır ve çok mühim bir meseledir. Savunmalarını ona göre yapmalısınız. Muhakkak bir bilirkişi raporu konulmalı çünkü 2007 yılında hukuk sulh muhakemeleri yasası değişti. Özel bilirkişilik kurumu da en az resmi bilirkişilik raporu da mahkemelerde eşit değerde esasa etki eder sayıldı. İşi bilen saygınlığı olan o alanda uzman bir hekimden edinecekleri yazılı bir bilirkişi görüşünü de savunmanıza ekleyecek şekilde muhakkike hakiki ifade verilmesi çok önemli. Bu gibi davalar hekimin verimini düşürüyor, meslekten soğutuyor. Bu yüzden hiç tip olaylarla karşılaşılmaması daha iyidir.” dedi.