Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdi Bozkurt konuyla ilgili yaptığı açıklamada,Kalp damar tıkanıklığının (koroner kalp hastalıkları), halen tüm dünyada ölüme en çok sebep olan hastalıkların başında geldiğini, hastalığın tanısındaki en önemli tanı yönteminin ise koroner anjiyografi olduğunu dile getirdi. Bozkurt, damarlardaki darlık derecesinin göz ile incelediğini, darlığın %50 den az veya %70-80 den daha fazla olması durumunda uygulanacak tedavi yöntemlerinin belli olduğunun altını çizdi. Ancak darlık yüzdesinin %50 ile 70 arasında bulunması durumunda hastaya uygulanacak tedavi yönteminin ne olacağı konusunda belirsizlikler yaşandığını vurgulayan Bozkurt, “Yani hastanın yönetimine ilaç tedavisi ile mi devam edileceği, yoksa balon/stent veya ameliyat gibi girişimler mi uygulanacağı konusu da ortada kalmaktadır.  Gelişen teknolojiyle birlikte, kalp damar darlıklarının değerlendirilmesinde çok daha ayrıntılı yöntemler kullanılmaya başlandı. İntravasküler ultrason (IVUS), ucuna çok küçük bir ultrason cihazı eklenmiş olan bir tel olup, kalp damarı içerisinde gönderilerek damar kesitlerinin ve koroner darlıkların incelemesinde kullanılıyor. Kalbin 2 ile 4 mm çapındaki damarlarının ultasonografisi olarak ifade edebiliriz. Kalp damarlarındaki darlıkların çok daha kesin olarak daralma yüzdesi, ciddiyeti ve genel görünümü (kireçlenme miktarı, yağ dokusu miktarları, yırtılma riskinin yüksek olup olmadığı) bu cihazla değerlendirilebilir. Ayrıca balon ve stent uygulanan hastalarda da en uygun stent çapının belirlenmesinde mükemmel bir rehber görevini görmektedir. Uygun stent seçiminin en büyük önemi gelecekteki yeniden daralma riskini azaltma konusunda en önemli belirteç olmasıdır” açıklamasında bulundu.

            Kullanılan başka bir damar içi yöntemin ise, kalp damarının oransal akım rezervi (FFR)  ölçümü olduğunu dile getiren Bozkurt, “Bu ise, yine bir telin üzerine yerleştirilmiş basınç ölçüm cihazından oluşur. Basınç ölçümü yapan tel, darlığın öncesi ve sonrasındaki yerlere gönderilir. Damar darlığının, damarda basınç düşmesine neden olup olmadığı uygun cihazlarla değerlendirilir. Basınç düşmesi olmayan hastalarda, damar içerisine adenosin dediğimiz ilaç uygulanarak basınç düşmesi olup olmayacağını görmek için ölçümler tekrarlanır. Bunun başka bir çeşidi de IFR olup, FFR’den farklı olarak bu yöntemde damar içine adenosin verilmesi gerekmez. Bu yöntemlerle damar darlığının ciddi olup olmadığı kolaylıkla saptanabilir” ifadelerini kullandı.

FFR ÖLÇÜMÜ GEREKSİZ STETLEME’Yİ AZALTIYOR

 

Bozkurt bu yıl yapılan bir araştırmada koroner anjiyografi yöntemiyle damarına stent konulması kararı alınan hastalara FFR ölçümü yapılmış ve hastaların %50’sine stent işlemi uygulamasının gereksiz olduğunun tespit edildiğini dile getirerek, stentleme işleminden vazgeçildiğini vurguladı. Bozkurt “Kısaca özetlemek gerekirse, IVUS ve IFR/FFR gibi yöntemler “sınırda darlık” diyebileceğimiz %50 ile %70 arasındaki kalp damar daralmasının görüldüğü hastalarda en uygun tedavinin ne olacağı sorusuna çok kolay yanıt bulmamıza yardımcı olan tanı yöntemleridir”diye konuştu

 

 

Balcalı Hastanesi Kardiyoloji Kliniği olarak bu yöntemleri uygun hastalarda yıllardan beri uyguladıklarını anlatan Abdi Bozkurt, son olarak klinikte yukarıda bahsi geçen IVUS, IFR ve FFR yöntemleriyle 10 hastanın değerlendirilerek en uygun tedavilerinin gerçekleştirildiğini ve bununla ilgili olarak bir çalışma toplantısı düzenlediklerini belirtti.