Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının satır başları...

Eğer Türkiye içinde bulunduğu koşullar nedeniyle yurttaşların kafasında soru işaretleri oluşuyorsa bu soru işaretlerini gidermenin adresi CHP'dir. Yönetimden şikayet eden haksızlığa uğradığını inanan bütün yurttaşlarımı geçmişte hangi partiye oy vermişse eğer söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyoruz. DYP'li ANAP'lı MHP'li AKP'li ne kadar aydın ülkesini seven bütün yurttaşlarımı altı okun şemsiyesi altına çağırıyorum.

Bir ülkeyi saygın kıyan unsurların başında o ülkenin sanatçıları geliyor. İnsanoğlunun varolduğu tarihten bu yana sanatçılar önemli kilometre taşlarına adını yazdırmıştır. Sanata ve sanatçıya değer veren topluluklar çıta atlamıştır.Sanatçıları cezalandıranlar kendilerini toplumun önünde hapsetmişlerdir. Sanatçıyı hapsetmek onu hapishanelere atmak gibi bir kültürü yeşertmeye çalışanlar unutmasın CHP var oldukça aydınlık Türkiye'yi birlikte çizeceğiz. Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Orhan Kemal'i mağdur edenler o sanatçıların isimleri tarihin şeref defterinde var. Ama onları hapse atan hakimlerin savcıların isimlerini hiç kimse hatırlamaz.

Eğer siz onları hapse atacaksanız kusura bakmayın ama o ülkede demokrasi her zaman tehlike altında demektir. Sadece sanatçılar hapse atıldığında değil 2B'li köylü kadınlarımıza da sahip çıkacağız, Sultanbeyli'deki yurttaşlarımıza da sahip çıkacağız. Biz mazlumdan adaletten yanayız.

Eğer sanatçınızı mahkum ederseniz kendi ülkenizi da dünyaya rezil edersiniz. Onu yargılayan yargıç aslında kendini yargılamıştır.


Geçen gün sayın Başbakan önemli bir açıklama yaptı. TSK hükümetin verdiği kararlarla hareket eder. Doğru söylüyor. Ben bu kürsüden defalarca Uludere'nin suçlusu kimdir diye sorduk. Şimdi Başbakan diyor ki biz talimat vermeden TSK hareket etmez. Uludere faciasının sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan ve onun hükümetidir bunu artık herkes biliyor.

Anayasamızın 2. maddesinin değiştirilmesi dahi teklif edilemez deniyor. Anayasa Mahkemesi'nin sosyal devlet tanımı çok açık ve net. Sosyal hukuk devleti güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak toplumsal dengeyi sağlayan devlet demektir sosyal devlet.



Dilek Özçelik, Trakya Üniversitesi İngilizce bölümü 3. sınıf öğrencisi. Dilek Özçelik üniversiteye gidecek ingilizce öğretmeni olacak ve o da bu topraklarda kendine düşen görevi yerine getirecekti. Ama bir şansızlığı oldu. Kanser tedavisi olması lazım. İlacı bulamıyor. Sosyal devlet çatısı altında olması lazım. Sorununu çözemedi. Belediyenin caminin önünde bekledi sosyal devleti ona hatırlatırım diye bekledi.

Kanser hastaları kalabalığa karışmazlar ama o herşeyi göze aldı ilaca ulaşmak için. Bakan diyor ki al bu parayı başka ne yapacam. Parayı düşürme. 21. yüzyılın Türkiyesindeyiz. Buna karşılık Dilek kardeşimiz o bakana ve onun gibi düşünenlere de cevap veriyor: Ben dilenci değilim sayın bakan. Ve devam ediyor insanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatta. Bu tablo 21. yüzyılın tablosuna yakışan tablo değil. O bakan bir eli yağda bir eli balda olan bakandır.


Sayın Bahçeli eleştirdi diye hükümet şantaja başvurdu. Efendim seni inceleteceğiz diyorlar. Aklına yeni mi geldi senin? Kafana taş mı düştü? Şantaja asla izin vermeyeceğiz. Yolsuzluktan beslenen yolsuzluk konusunu araştıramaz. Sen daha bu millete mal varlığının hesabını veremedin kime hesap soracaksın. Sen değil miydin ben düşük fiyatla özelleştirirsen düşük fiyatla özelleştirirsem millet benden hesap sorar diye. Hesap vermesi gerekn adam hesap soracakmış. Önce sen otur kulla hakkını nasıl yediğinin hesabını ver. Demokrasi hepimizin üzerinde titremesi gerekn bir kurum. Şantaja prim vermeyiz.


Sosyal devlet güçsüzleri korumak değil miydi? Anayasayı çiğniyorsunuz siz. Ben dilenci değilim derken aslında bütün hastaların sorunlarına tercüman oldu. Senin görevin bana para vermek değil diyor.

Bir soru sormak isterim Recep Tayyip Erdoğan hangi ülkenin başbakanı? Diyebilir mi acaba ben Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanıyım diye. Nasıll bir anlayış. Türkiye Cumhuriyeti'ni siliyor. o Bakanlıktan siliyor Vali de Valilitkten siliyor. Bunu yapanlar şimdi birbirine düştü. 'Ben yapmadım o yaptı diyor' sanki biri yurtdışından gelmiş.



Takiye kültüründen gelenler bir süre sornra en yakınındakilere bile ihanet ederler. Erbakan'ın önünde diz çökıüp elini öpüyorlardı sonra sırtından hançerlediler. Şimdi aynı şeyi Türkiye Cumhuriyeti'ne yapmaya çalışıyor. Senin boyun yetmez, güncün de yetmez.

Ne olursa olsun bir siyaset adamının doğruyu söylemesi lazım. Söylediğinin de arkasında durması lazım. Anayasa için uzlaşma komisyonu kuruldu. Seçim beyannamesinde şöyle diyor: Anayasa kısa öz olmalı, erkler arasındaki ilişkiler parlamenter sistem esas alınarak açık ve net bir şekilde ifade edilmelidir. Asla ve asla yalancıdan Başbakan olmaz. Halka ne vaad ettin şimdi ne vaad ediyorsun?


Başkanlık sistemi getirecekmiş. 150 yıllık parlamenter sistem Türkiye'nin geleneği var. Bize soruyorlar barış istiyor musun, elbette verecepşz. Neye destek vereceğiz? Senin Başkanlık sistemi hayaline mi destek vereceğiz? Avucunu yalarsın sayın Recep Tayyip Erdoğan.. Bu sorunu çözmek istiyorsan açık ve dürüst olacaksın. Gizli kişisel ajandan olmayacak dedik. Onun için ülke böyleymiş şöyleymiş. Millete bilgi vereceksind edik. Yaptı mı bunları? Şimdi ben şakşakçılık yapan köşe yazarlarına sesleniyorum? Bilmediğiniz bir konuyu nasıl destekliyorsunuz? Vahiy mi geliyor onlara? Yargının tarafsız olmasını istiyoruz. 16 maddelik paketi açıkladık. Korkuyorsan kalemini bırakacaksın. Onun için hepimize görevler düşüyor. Belediye Başkanlarımıza hepimize görev düşüyor. Türkiye'yi içinde bulunacak çıkmazdan çıkaracak adres CHP'dir.