Spartalılar hırsızlığı değil, yakalayanı cezalandırırlarmış. Yakalamayı ve yakalanmayı hepten yasaklarlarmış. Spartalılar, kendilerince uydurdukları bazı metotlarla adalet sisteminin kendileri aleyhine çalışmasını kökten bertaraf ederlermiş. Hırsızlık yapanı ilk önce şöyle bir tartarlarmış. Kendilerinin beslendiği bir kanal veya kulvarın adamıysa, derhal salarlarmış. Salıvermeyi engelleyenler olursa da, bütün bu engelleri yaftalama tekniği ile yok ederlermiş.

 

O günlerde, adaleti uygulamak isteyen polis, savcı ve hâkim gibi hırsız engelleyici kurum görevlileri uydurma yaftalar sebep gösterilerek tutuklanır ve zindanlara gönderilirlermiş. Hırsızlık iddianamesi ile tutuklanmak istenilenlerden özürler dilenirmiş ve itibarları iade edilirmiş. Hatta bu hırsızlar, Spartalıların başı tarafından “hayırsever işadamı” payesiyle bile ödüllendirilirmiş. Hırsız eğer fukara ve işini bilmez birisi ise, bir dilim baklava için bile bir ömür zindanlarda ölüme terk edilirmiş.

 

O günlerde Spartalıların her melaneti taştan oymalı gösteri mekânlarında aklanır ve sanki mazbut, düzgün ve dindar insanlarmış gibi seyircilere yutturulurmuş. Ta o günlerde, aklıevveller bir cep harçlığı karşılığında Sparta meclisi için karınları yırtılırcasına hülolar çekerlermiş. Cebine biraz daha fazla parlak metal parçacıkları konulan Sparta entelektüelleri ise, saçlarını jöle bitki köküyle jöleler ve tüm hırsız sevicilik duygularıyla Spartalıların önderlerine tanrısal methiyeler düzerlermiş.

 

Spartalılar binlerce yıl öncesinde hüküm sürmüş bir eski medeniyet olmasına rağmen idol olma özelliğiyle bugün bile tüm haşmetiyle yaşatılmaktadır.