Ne zormuş bu kadar yozluğun ve zorbalığın olduğu ortamda yaşam sürmek. Ne zormuş insani değerlerden yoksunların olduğu dönemde insanlığını koruyabilmek. Yüreğindeki acı sadece cüzdanlarıyla ve çıkarlarıyla sınırlı olanlardan merhamet ummak; din, iman deseler de vicdan beklemek, ne kadar yanlıştır öğrendik. Düşünmeden, bilgisiz ve araştırmadan, sadece duyduğu yanlışlar etrafında debelenerek, kiri pisliği savunmak onlara göre olandı. Bizim ise yüreklerimizi; dünyanın hiç görmediğimiz yerlerinde yaşayanların yaşadığı acılar, acıyı yaşayanların yüreklerini yaraladığı kadar yaralardı. İnsanlık en büyük farkımızdı onlardan. Koskoca bir dağ, upuzun bir nehir, uçsuz bucaksız bir Deniz kadar farkımız vardı.

24 Haziran Çarşamba günü Van’da gece saat 01:35’te 4.6 şiddetinde bir deprem ve ardından 8 dakika sonrada 3.2 şiddetinde bir deprem daha meydana gelmiştir. Duyunca üzüldüm ve oradaki vatandaşlarımız için endişelendim. Neyse ki can ve mal kaybı olmamıştır. Vanlıların büyük deprem sonrası neler yaşadığını ve tüm ülkenin seferber olduğunu, Van’a sahip çıktığını herkes bilmektedir. Soğuk kış günlerinde kar lapa lapa yağarken, tipiyle göz gözü görmez ve hissedilen soğuğu bir kat daha artırırken, dışarıda kalsanız birkaç saat içinde donacağınız iklim koşullarında Vanlılar, aylarca çadırlarda kalmışlardır. Soğuktan korunmak için, çadırların içinde kurup yaktıkları sobaların neden olduğu, yangınlar yaşamışlardır. Bu yangınlar sonucu hayatını kaybedenler olmuştur. Evlerini barklarını kaybetmiş olanların ve sonrasında büyük acılar yaşayanların, zaman zaman öfkesini dile getirmesi kadar normal bir durum yoktur. Vanlılarda yaşadıkları sıkıntıları dile getirmek için ara sıra seslerini duyurmaya çalışmışladır. Onca sıkıntı yaşayanlar bunu yaptıkları için gazlanmışlar, coplanmışlardır. Üzerine düşeni yapması gerekenler verdikleri sözleri unutmuş, geciktirmişlerdir. Kısacası bir sürü sıkıntı yaşamıştır Van halkı.

Yaşanan bu depremlerden sonra, bir parti adına maaşlı çalışan, yalan yanlış bilgilerle insanların fikirlerini yönetmeye çalışan grup, Vanlılar hakkında internet üzerinden resmen beddua ayini düzenlemiştir. Fikir yoksunları, inançları cüzdanlarına girenlerle ve önlerindeki kaba atılanlarla eşgüdüm içinde çalışanlar, beddualarının tutmayacağını bildiklerinden, bu beklentilerini Allah’ın yapmasını talep etmişlerdir. Yazdıklarından bir kaçını konuştukları dile verdikleri önemi de görmeniz açısından imla hatalarıyla hep beraber görelim; “Aynen ikazlar geliyor Rabbim işini bilir, Bu defa şu mübarek sahur yüzü suyu hürmetine van haritan siler yuce allahım..aminn, Allah,ın gücüne gitmesin ama yıkılsa umurumda değil artık, Allah cezalandiracak nankörleri, Helak olsunlar, Allah 10 şiddeti ile yıkım versin…” Bunları demelerine, bu kadar salyalarını sağa sola sıçratarak saldırmalarına sebepte, genel seçim sonuçlarının hem ülke genelinde, hem de Van’da istedikleri gibi olmaması, bekledikleri kadar oy alamamaları olarak açıklanabilir. Fakat şunu sormak gerekir bu canlı müsveddelerine; herkes sizin gibi olmak zorunda mı? Herkes sahip olduğunuz o düşünceleri, yalanları, iftiraları savunmak zorunda mı? Herkes sizin gibi Allahtan korkmaz, kuldan utanmaz olmak zorunda mı?

İnsanlıktan ne ara çıktınız? Ne ara vicdansız oldunuz? Ne ara çıkarlarınıza karşılık vicdanınızı sattınız? Nerenize kaçtı; o pamuk ipliğinden ince, toplu iğne başı kadar sivri, gecelerden ve kömürden kara vicdanınız? Hele bir söyleyin insanlık sizin nerenizde? Din, iman, Allah deyip ortada geziyor ve insanların masum duygularını sömürüyorsunuz da, siz hiç kendinize sordunuz mu? Müslümanlık sizin nerenizde? Hani bu insanlıktan çıkmış davranışlarınızla inançlarınızı bağdaştırmaya çalışıyorsunuz ya, sadece kendinizi ve etrafınızdakileri kandırabilirsiniz? Yahu Allah yaptıklarınızı görmüyor mu sanıyorsunuz? Allah sizlerin nasıl olduğunu bilmiyor mu sanıyorsunuz? Neye inandığınız konusunda hiçbir fikrim yok. Neye inanıyorsanız ondan bulun.