Bir kente simge olmak kolay değildir. Bu; kentte yer alan bütün güzellikleri geride bırakıp öne geçmek demektir. Çoluğun çocuğun, yaşlının gencin, annenin babanın, el ele tutuşan sevgililerin ve herkesin gözüne girmektir. Hem çiçeğinin kokusu, hem meyvesi, hem de yaşama değer katmanın mutluluğunun sonucudur. Parklarında, müstakil evlerin küçük bahçelerinde, yolların kenarında, sağda solda turuncu meyveleriyle hayatı renklendirenlerdir. Bazen portakal, mandalina, bazen de turunç olarak karşımıza çıkandır. Adanalı, en az birkaç kez dalından koparıp yemiştir. Salatasına koymuş, suyunu sıkıp içmiştir. Bilir ki bizden ayrı değil, içimizden bir canlı gibidir. Duygularımızla ve benliğimizle bütünleşmiş, her şeyiyle içselleşmiştir. Yaşamımızdan ayrı düşünmek mümkün değildir.

Turunçgiller bu kentin simgesel durumda olan canlılarıdır. 2013 yılından bu yana, Nisanda Adana’da adıyla portakal çiçeği festivali dahi yapılmaktadır. Yüz binlerin katılımıyla simgesel durum pekiştirilip, kentin güzellikleri ortak duygu ve düşüncelerle yaşatılmaya çalışılmıştır. Ağaçların yani yeşilin insan yaşamına katkısı saymakla bitmez. Onlar olmadığında yada tahrip edildiğinde olacaklarda bilinmesine rağmen kentin ağaçla ilişkisi çok kötüye gitmektedir.

Kentin yıllar boyu yeşille sınavı olumsuzluklarla doludur. Sepici mahallesinden geçip üniversiteye doğru giderken, otoban geçilince ışıklarda sol kolunuzun üzerinde, 1999 yılında atlı spor kulübüne tahsis edilmiş olan ormanlık alanın tahrip edildiğini görürsünüz. Burada sadece bu kulübe üye kişilerin girebildiği alanda, padoklar, ahırlar, havuzlar, soyunma odaları, restoran, yönetim binası, oyun alanları vs. gibi birçok yapı yapılmış ve burada daha önce yer alan ormanlık alan tahrip edilmiştir. Benimde çocukluğumun geçtiği alan küçük bir zümrenin değil, tüm Adana halkının ortak değeridir. Bir diğer tahribatta, Durak döneminde büyükşehir belediyesinin, şuan ki merkez parkın yerinde şehrin simgesi yüzlerce turunçgil ağacının kesilmesine ön ayak olması şeklinde gerçekleşmiştir. Bir başka tahribat 2014 yılında Dr. Aşkım Tüfekçi Hastanesi bahçesindeki 120 adet ağacın ek hizmet binası yapımı için kesilmesi şeklinde olmuştur. Çukurova İlçesinde belediye binası ve kültür merkezi yapılmak istenmesi aşamasında kesilen ağaçlar bir başka tahribattır. En son olarak ta Sarıçam İlçesi Kılıçlı Mahallesinde atış poligonu yapılmak için kızılçam ağaçlarının kesilmesi olarak kendini göstermiştir. Bu tahribatlara duyarlı kentliler seslerini yükseltip, yanlışı dile getirse de başarılı olamamıştır. Yeşil tahrip edilerek gerçekleştirilecek projeler değil, çevresel riskler değerlendirilerek, çevreyle uyumlu olanlar tercih edilmelidir.

Kentlerde doğal olmayan alanlar çoğunlukta olup, bu nedenle mevcut doğal alanların korunması gerekmektedir. İlimizde kişi başına düşen yeşil alan miktarı yönetmelikte belirtilen 10 m2 ‘nin çok altında bir orandadır. Mevcut durum bize yeşil alanlara yapılacak her türlü müdahale ve tahribatın yaşama etkisi olacağını göstermektedir. Özellikle; hava kirliliğinin önlenmesi, temiz hava sirkülasyonunun sağlanması, iklim değerlerinin insan yaşamına daha uygun duruma getirilmesi, yeşil alanlar ile sağlanabilmektedir. Sıcak ve nemli iklim kuşağındaki ilimiz, içerdiği iklim değerleri yanında, yoğun yapılaşmalar ve farklı insan etkinliklerinin (ısınma, trafik gibi) kent atmosferi üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle biyoklimatik sorunlarla karşı karşıyadır. Bu konuda yapılan araştırmalar; Adana’da yaşayan insanların yıllık toplam sürenin %85’lik diliminde, iklim koşulları açısından uygun bir ortamda bulunmadığını ortaya koymaktadır.

ÇMO Adana Şubemiz, bu yıl ağaç dikim etkinliği düzenleyerek yeşil alanların önemini vurgulamaya çalışmıştır. Yaşamın sürdürülebilirliğinin sağlanması; ortak değerlerimiz olan toprağın, suyun, havanın ve yeşil alanların korunarak ve tahrip edilmeden gelecek nesillere aktarmasıyla gerçekleşecektir.