Her an, varlığı ile zamanı ters yüz eden, zamanın doğasını şaşırtarak ona meydan okuyan biri olmalı hayatınızda...
Zaman, O olmadığında geçmeyecek kadar uzun ve O olduğunda ise su misali akıp da gidecek kadar kısa olmalı...
...ve zaman, O olmadığında çok bulunan bir şey gibi değersiz ve O oduğunda nadir bulunan bir şey gibi çok değerli olmalı her defasında...

* * *

Sevgili, bilmelisin ki…

Şu ömrü hayatımda, zaman ile hiçbir alıp da veremediğim olmadı ta ki seni tanıyıncaya kadar…

…seni tanıdıktan sonra başladı her şey…

…zaman ile beklenmedik kavgalar ve hiç bitmeyen ve de hiç bitmeyecek olan hesaplaşmalar…

…bu kavga ve hesaplaşmalar içinde…

…zaman, aynı anda ne bu kadar çok değerli bir kavram olarak belirdi ne de bu denli değersiz bir kavrama dönüştü…

…senden öncesinde geçirilmiş onca yıl olmasına rağmen ardımda…

….geçmişe doğru dönüp de baktığımda, aslında kayda değer pek de bir şey olmadığına şahit olmak, yaşanan bu uzun sürecin ne kadar da kısa olduğuna işaret ediyordu…

…ve senden sonrasında, seninle birlikte geçirmiş olduğum şu kısa süreçte dahi…

…her an’ın dün yaşanmış gibi hafızama işlemiş olması, yaşanan bu kısa sürecin aslında ne kadar da uzun olduğunu belirtiyordu…

…işte birbirine bu kadar tezat bu durumlar içerisinde…

…bazen bizim zamana karşı yenik düşmelerimiz ve bazen de zamanın bize karşı yenik düşmeleri tezahür ediyordu karşımda…

…zamana yenik düşüyorduk bazen…

…çünkü seninleyken zamanı durdurmak nasıl imkansız ise…

…sensiz kaldığımda zamanın hızlıca akıp gitmesini sağlamak da bir o kadar zor bir durum…

…zaman bize karşı yenik düşüyordu bazen…

…çünkü seninleyken, zaman olağandışı bir durum içinde, hızlıca akıp gidiyor olsa da, bu kısa anlara çok şey sığdırabiliyorduk…

…sensiz geçen anlarda, zaman çok yavaş akıp da bir asır misali uzun gelse de, uzun görünen bu anlara pek bir şey sığdıramıyorduk çoğu kez…

…bak ve gör sevgili…

…zaman, duygularla bu denli ters işleyen bir kavrama dönüştü, seninle tanışmış olduğumuz ilk günden bu günlere değin…

…seninle tanışmış olduğumuz ilk günden yüzyüze buluştuğumuz o günü kastettiğimi sanma sakın…

…seninle tanıştığımız ilk gün ismini duyup da, bu fani alemdeki cisminden haberdar olduğum o ilk günü kastediyorum ben…

…o ilk konuşmayı ve yaşamış olduğum o ilk ve büyük heyecanı…

…ve sonrasında sana kavuşmayı dileyen, ‘‘Ey Rabbim! Eğer ki O, hakkımda en hayırlı olanı ise, bir an evvel bu gönül birlikteliğinin olmasını nasip et…’’ şeklindeki dualarımı…

…ve daha sonrasında sana kavuşup da, ‘‘Ben, kendimi her şeyimle O`na teslim etmişken; sen, benim bu teslimiyetimi O`nun yokluğuyla sınama ya Rab...’’ şekline dönüşen dualarımı kastediyorum ben…

…ve bu duygular neticesinde sana kavuşmuş olduğum için her gün, her an sonsuz kere şükrettiğim vakit anladım ki…

Birdir sevdanın adı...
...Sen, tüm her şeyin ile yegane olarak yerleştiğinde yüreğime...
...yer yoktur artık bir ikincisine...
...susuz çöllerde bir damla suya muhtaç olsam da...
...sıcaklığı ile kavuran Güneş'in altında yürüyen ayaklarım kana bulansa da...
...dağlar yerinden oynasa, okyanuslar taşsa...
...ve kıyametler kopsa da...
...yeryüzünde tek bir canlı dahi kalmayıp...
...hayat, bir yerde son bulmuş olsa da...
...gece gündüzü; gündüz de geceyi terk eylese de...
...kurak hale gelen gönülleri kıtlık esir almaya başlasa da...
Birdir sevdanın adı...

* * *

Her an, varlığı ile zamanı ters yüz eden, zamanın doğasını şaşırtarak ona meydan okuyan biri var şimdi hayatımda...
Zaman, sen olmadığında geçmeyecek kadar uzun ve sen olduğunda ise su misali akıp da gidecek kadar kısa bugünlerde...
...ve zaman, sen olmadığında çok bulunan bir şey gibi değersiz mi değersiz ve sen oduğunda nadir bulunan bir şey gibi çok değerli her defasında...