Genel seçime giderken, farklı bakış açılarına sahip olanların taban tabana zıt değerlendirdikleri AKP ekonomi politikası hakkında, kısa ve toplu bir değerlendirme yapmakta yarar var.
Söz ettiğimiz zıt değerlendirmeler akla: “Bozuk bir saat dahi günde iki kez doğru zamanı gösterirmiş.” deyişini getiriyor
Acaba gerçek yukarıdaki söz gibi mi tartışmasına girmeden; Sonuç itibarıyla, etkilenen toplum kesimlerinin büyük ekseriyetinin algılarına göre AKP ekonomi politikası, hiç iyi değerlendirmelere müstahak değil!
İlk nazarda ve genel sonuçtan bağımsız düşünülürse, başarılı denilebilecek yönler var. “Büyüme” ve “Enflasyon” gibi. Rezervi hemen koyalım; Bu konular ancak tek başlarına ve TUİK hesaplamaları esas alınarak ele alındığında, açıklanan rakamlar başarı izlenimi veriyor. Fakat ekonomi politikasının topluma yansıması, iyi ve kötü yanları birlikte, tüm etkilerin bileşimi olmakta, algılama buna göre aksi yönde oluşmaktadır.
Öte yandan 9. yılındaki bir tek parti iktidarının bazı başarılara ulaşması çok doğal; Önemli olan dönem sonunda toplumun kendisini müreffeh görüp görmediğidir. Bundan da önemli geleceğin nasıl göründüğü; Bu nedenle iyi yanların, kötü yanlarla birlikte bir sonuç oluşturduğu unutulmadan; toplumun önemli çoğunluğunun vaziyetine bakmak gerekir.
 Böyle bakınca 9. yılında AKP ekonomisine en fazla eleştiri şu alanlarda: a) Üretim,
b) İstihdam, c) Gelir dağılımı. AKP, üretimi ihmal edip değirmeni “dökme suyla” çevirircesine “Dış Borca Dayalı” büyümeyi tercih etmiş; Üretim ihmal olununca İşsizlik % 10’u aşan seviyede kronikleşmiş; Vergi başta, bütün öncelikler “Zengini daha zengin etmek” esasında kullanılınca gelir dağılımı yelpazesi çok adaletsizleşmiştir. Sözünü ettiğimiz sebeplerledir ki AKP’nin başarılı göründüğü “Büyüme” Türk Halkının büyük çoğunluğuna fayda getirmeyen bir büyüme oldu. Enflasyon da aynı; Enflasyon Sepeti öyle oluşturuldu ki o hesaplara göre hayat pahalılığı hiç yok! Oysa gerçek, halkın çoğunluğunun canını yakan “yüksek mutfak enflasyonu”; ama ücret artışlarında iktidarın işine gelen genel enflasyon rakamları esas alınınca fakir daha fakirleşti.
İç üretim yerine ithalata dayalı büyüme, yaratılan katma değerim yerli üreticiye değil dışarıya transferini, yani sürekli dışa kaynak aktarılmasını sebepledi. Böylece yerli yatırımcının yeni istihdam yaratacak fon birikimi olmayınca işsizlik önemli bir sorun oldu.
Özellikle gençlerin işsizliği, ilk kez işe girmek isteyenlerin bu imkânı bulamaması gençlerde ciddi bunalım nedeni yaratmaktadır.
Toplumdaki çok yaygın fakirleşme ve işsizlik olgusu, bağımlı olunan küresel kapitalizmin baskısıyla adeta vazgeçilen “sosyal devlet işlevleri”nin yarattığı boşluk ise “sadaka devlet” anlayışı ile doldurulmak istendi ki o da “yurttaş” kavramını zedeleyen sonuçlarıyla bir başka problem kaynağı oldu.
Sonuç olarak 9. yılında AKP iktidarı, dökme suyla dönen bir değirmen misali; üstelik halkın büyük çoğunluğunu fakirleştiren sonuçlarıyla, başarılı göründüğü hususlarda ancak “yandaşlar” ile “kayrılanları” mutlu eden bir görünümdedir.
Üstelik bu kez seçmenin önünde ciddi seçenekler var; Sosyal Demokratlar çoğunlukla “Vahşi Kapitalizm” uygulamalarının toplumda açtığı sosyal yaraları onarmasıyla bilinir.
CHP de 2011 seçimlerine giderken AKP iktidarının tahribatını önermeye endeksli önerileriyle ezber bozuyor, seçmenin önünde ciddi bir seçenek olarak öne çıkıyor.
Türk seçmeninin çaresizliğe mahkûm olmaması çok sevindirici bir gelişmedir.