Her Türk okula başladığında ilk Türkiye’mizin 776 bin kilometrekare yüzölçümünde olduğu öğrenir; 77 milyonun okul çağına henüz girmemiş olanları dışında bunu bilmeyen yoktur.
Bu gerçek, Türk Kamu otoritesinin “Egemenlik” bağlamında 776 bin km.kare Vatan sathının istisnasız tamamında hükümferma olması sonucunu doğurur; Dost-düşman herkes bu gerçeğe saygılı olmak durumundadır.
İktidarın varlık nedeni, “Egemenlik Hakkını” en küçük tereddüde mahal bırakmadan geçerli ve gerçek kılmak; Tehdit ve tehlikelere karşı durmaktır.
Türk Devrimini tanımayanlar, Hainler ve İşbirlikçiler, Devletimizin, Anayasamızda “Değişikliğini teklif dahi edilemez” şerhiyle yer alan temel ilkelerine karşı olabilirler.
Fakat her Cumhuriyet Hükümetinin birinci görevi, üstlendiği sorumluluğun somut sonucu “Münhasır Egemenliği” bütün yurt sathında Anayasal çerçeve içinde gerçekleştirmektir.
“Egemenlik” parçalanamaz; kısmen de olsa devredilemez, Vazgeçilemez.
Tek tek bakanlar ve bütün olarak Hükümet, YEMİN ile söz verdiği “ANAYASAYI KORUMAYA” mecburdur.
Söz ettiğimiz Anayasal Statünün, bazı hükümleriyle sınırlı kalsa da fiilen değiştirilmesi, işletilmemesi, açıkça DARBE’dir. Böylece yapılan, EYLEMLİ OLARAK ANAYASAYI TEBDİL VE TAĞYİR etmek (Değiştirip başkalaştırmak) tir.
Cezası AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS’tir.
Yani “DARBE, ancak, askerler yaparsa darbedir” diye bir kural olmayıp, “Devletin ‘Temel Nizamını’ Anayasal kural ve yöntemlere aykırı “değiştirmek, başkalaştırmak” tek sözcükle Siviller yapmışsa “Sivil”, asker yapmışsa “Askeri Darbe”dir.
Üzerine “Ölü Toprağı” serpilmiş gibi buna göz yumup karşı duramayanlar, asla mazur görülemez. Hatta “İHANET”e uzanan isnatlara açıktırlar.
Atatürk’ün GENÇLİĞE HİTABESİ, böyle ihtimalleri de gözetmiş, kavrama ve davranış geriliğinde olanlara dahi yol gösterecek kadar açıktır.
Türkiye’de okullar haftaya, “Bayrak Merasimi” denilen bir ritüel ile İstiklal Marşı söyleyerek başlarlar. Bu aynı zamanda mevzuatın bir emridir ve pratikte söz ettiğimiz egemenliğin bir manada teyididir.
AKP Hükümeti kaldırana kadar ilköğretimde, ayrıca, “Andımız” denilen hoş bir metin de okunurdu. AKP bunu kaldırdı. (“İnadı olmayanın muradı olmazmış”, kaldıranlar er geç, demokratik yol ve yöntemler çerçevesinde, Türklüğe hesap verecekler; Andımız Türk Yurdunda yine okutulmaya başlanacaktır.)
Ancak bugün asıl söz etmek istediğimiz başka bir husus;
AKP’nin Tayyip beyi Çankaya’ya çıkarma inadında, Türk Milletinden alamadığı oyu; eksiğini “Bölücülerden” tamamlama inadıyla sarıldığı “ÇÖZÜM”, gerçekten “ÇÖZÜLME” düzleminde. Bir acı gerçek; Türk Yurdunun bazı yörelerinde İstiklal Marşımızı okutmak, cesaret vesilesi olmuştur.
Buyurun medyadan okuyalım: “Silvan’da öğretmenlerin İstiklal Marşı direnişi.”
Haber şöyle devam ediyor: “AKP’nin, Öcalan-Kandil merkezli açılımı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki kamu görevlilerini çaresizliğe itti. Bir kısım kamu görevlisi PKK’nın hedefi haline gelirken, diğer bir kısım ise çaresizlikten hangi güvenlik önlemi alacaklarını şaşırdı. Diyarbakır Silvan’da 6 öğretmen, PKK’nın baskısına rağmen, İstiklal Marşı’nı okuttu. Öğretmenlere kaçırılacakları söylendi. İlçe Kaymakamının ‘Endişe ediyorsanız sağlık raporu alın’ demesine rağmen öğretmenler geri adım atmadılar. İstiklal Marşımızı söyletip, Bayrak Merasimini yaptırdılar.”
Bu iş mi? Türk Vatanında İstiklal Marşı söyletmek cesaret gösterisi mi olmalı?
ÇÖZÜM’ün nasıl bir ÇÖZÜLME yarattığı gerçeğinin yürek acıtan bir başka örneği:
“Bölücü terör örgütü mensupları 10 gündür Diyarbakır-Bingöl karayolunu çeşitli yöntemlerle ulaşıma kapatıyor. Güvenlik kuvvetlerine uzaktan ateş açmak suretiyle yaralanmalarına neden oluyor. Bölgede şantiyeler basılıp, işçiler kaçırılıyor, araç ve iş makineleri tahrip ediyor, çocuklar zorla dağa çıkarılıyor. Yurdun bir güzide bölgesinde PKK ‘kimlik kontrolü’ yapıyor.”
İller İdaresi Yasasına göre Devlet Otoritesini korumakla görevli/sorumlu VALİ, “yol kesme, adam kaçırma gibi suçların önlenmesi, güvenlik güçlerinin asli görevleri” diyor ama o da görüyor, görevini yapamıyor; DEVLET, Güneydoğuda görevini yapamıyor.
Yol kapatma eylemini 7 gün hiçbir şey yapmadan seyreden Devlet’in, 3 gün önce, güya açtığı Devlet Karayolu, yine kapandı; PKK eylemi devam ediyor.
Hem şimdi durum daha vahim, nasıl mı? Şöyle:
“Teröristler şimdi de, Diyarbakır ile Lice ve Hani ilçeleri arasındaki ulaşımı sağlayan köy yoluna büyük kayalar yerleştirip, ulaşımı sağlayan köprüyü tamamen tahrip etti. Karayolu kapanınca kullanılan Köy yolları da kapandı.”(Gazeteler)
Yoruma bile gerek yok;
DEVLET, bugün, Diyarbakır-Lice arasında seyahat özgürlüğü sağlayamıyor. 776 bin km.kare yurt sathının tamamında etkin değil!
Sebebi de, Tayyip bey, Egemenliği Bölücülerle paylaşma karşılığında, onlardan oy alıp, Çankaya’ya çıkacakmış.
Acaba o ihtimal gerçek olursa, Cumhuriyet Hükümetinin Egemen olduğu yüzey ne kadar azalacak?
Yoksa “Açılım-Çözüm” sürecinde artık “Siyasi Heyetler Devrede” denilerek, AKP/RTE Öcalan ile açıktan masaya oturmaya mı hazırlanıyor?
Bunların hesabı, er geç sorulur;
Kimsenin, Ulus/Devlet aleyhine yaptığı, yanına kâr kalmaz…